Şamil | Kategoriler | Konular

Akıle

ÂKİLE

Diyet anlamında kullanılan bir İslâm
ceza hukûku terimi.

Diyet ödemek anlamına gelen 'akl'
mastarından ism-i fâil olup, diyet ödemeyi yüklenen kimse veya
kimseler demektir. Kasten birisini öldürmekten veya bir organa karşı
kasten işlenen cinayetten dolayı ödenmesi gereken diyet, suçu
işleyenin malından ödenir. Öldürme fiili kasta benzer
şekilde veya yanlışlıkla (hata yoluyla)
işlenmiş ise diyeti 'âkile' öder.

Kasten öldürmekten doğan diyetin, öldürenin
malından ödeneceği konusunda İslâm hukukçuları
arasında görüş birliği vardır. Çünkü prensip
olarak her insanın, mala verdiği zararların tazmininde
olduğu gibi cana veya bedene verdiği zararlardan da şahsen
sorumlu olması, başkasının bundan sorumlu
tutulmaması gerekir. Cezalarda asıl olan şahsî
sorumluluktur. Ayetlerde şöyle buyurulur: "Herkes kazandığına
karşılık bir rehindir" (el Müddessir, 74/38). "Herkesin
kazandığı günah ancak kendi aleyhinedir. Hiç bir kimse başkasının
günahını taşımaz" (el-En'âm, 6/164; Bk.
İsrâ, 170/15; el-Fâtır, 35/18; ez-Zümer, 39/7; en-Necm,
53/38). "Sen onlara şöyle de. Ne siz bizim işlediğimiz
suçlardan sorumlu olacaksınız,, ne de biz sizin
işlediklerinizden sorumlu olacağız" (Sebe', 34/25).
Hadiste: "Bir suçlu ancak kendi aleyhine suç işlemiş olur"
buyurulur. (Tirmizî, Fiten, 2, Tefsîru Sûreti't-tevbe, 2; İbn Mâce,
Menâsik, 76, Diyât, 26, 76; İbn Hanbel, IV, 14). Hz. Peygamber
yanında çocuğu bulunan bazı sahâbîlere, "Bu senin oğlun
mudur?" diye sormuş, "Evet" cevabı üzerine
şöyle buyurmuştur: "Bu çocuk senin aleyhine suç işleyemez;
Sen de onun aleyhine suç işleyemezsin" (Ebû Dâvud, Diyât, 2;
Nesâî, Kasâme, 42; İbn Mâce, Diyât, 26).

Kasten öldürme, kölenin öldürmesi, diyetin sulh
veya suçlunun itirafı sonucu belirlenmesi hallerinde âkılenin
diyet ödeme yükümlülüğünün bulunmaması sünnetle
sâbittir. (Zeylaî, Nasbü'r-Râye, IV, 379). Mâlikîler dışındaki
İslâm hukukçuları kasta benzer (şibhü'l-amd) ve yanlışlıkla
(hatâen) öldürmelerde diyetin âkileye yükletilmesinde görüş
birliği içindedirler (el-Kâsânî, Bedâyetu's-Sanâyi, VII. 256;
İbn Abidîn, Reddü'l-Muhtar, V, 400; İbn Kudâme, el-Muğnî,
VII, 764-770). Küçük çocuğun ve akıl hastasının
kasten öldürmesi hâlinde de diyet âkileye âittir. Çünkü bunların
kasıt ve hatası eşittir. Hz. Ali, suç işleyen
akıl hastasının diyetini âkilesine yüklemiştir.

Âkile veya maâkil sistemi, Medîne'deki Arap
kabilelerinin Hz. Peygamber tarafından yeniden teşkilâtlandırılması
ile birlikte düzenli bir şekil almıştır. Çünkü bir
kimse savaşta esir düşse, onun kurtarılması için
fidye*; öldürme ve yaralamalarda ise diyet * ödenmesi gerekiyordu.
Bunların miktarları çoğu zaman esir ve suçluların
ödeme gücünü aşıyordu. Hz. Peygamber bu durumu çözüme
kavuşturmak için, karşılıklı
yardımlaşma esasına dayanan âkile veya maâkil sistemini
kurdu. Buna göre, bir kabîlenin mensupları kabîle bütçesi için
para yardımı yapacak; buna karşılık ödeme
gücünü aşan bir tazminatla karşılaşırsa bu bütçeden
yardım bekleyecekti. Hatta, kabîle bütçesi de yeterli olmazsa diğer
akraba ve komşu kabîleler onların yardımına gelecekti.
Daha sonra âkile sistemi Hz. Ömer tarafından
geliştirilmiş; insanların mensubu bulunduğu meslekler,
askerî, mülkî idâre esaslarına veya çeşitli bölgelere
göre bir düzenleme yapılmıştır. Hür, âkil, baliğ
erkeklerden oluşan âkile listesi deftere yazılınca,
bunlara "dîvan" adı verilmiştir. Bazı müellifler,
dîvan uygulamasının Hz. Peygamber tarafından,
Mustalikoğulları gazasından sonra, ganimetlerdeki devlet
hissesi olan Humus'u* (beşte bir) idare etmek üzere Mahmiye b. Cez'i
tayin etmesiyle başladığını söylerler.
Hanefilere göre diyet yükümlüsü, suçlu dîvan ehlinden ise, divandır.
Bu durumda diyet, divan üyelerinin ata veya rızık (maaş)
larından kesilir. Hz. Ömer'in uygulaması bu şekilde
olmuştur. Eğer suçlu dîvan üyesi değilse, bunun âkilesi;
kabîlesi, hısımları ve ödeme gücünü aşan
tazminatlarda yardımlaşacağı diğer kimselerdir.
Kendi kabîlesi diyeti ödemeye yeterli olmazsa 'asabe' sırasına
göre en yakın nesep hısımları buna ilâve edilir.
Ancak buluntu çocuk, harbi ve zimmî gibi âkilesi olmayanın
âkilesi ise 'beytülmal'dir. Suçu işleyen de âkileye dahildir.
Ancak suçlunun eşi babaları ve oğulları âkileye
girmez. Baba ve oğulları âkileye dahil sayanlar da vardır.
Kadınlar, küçük çocuklar ve akıl hastaları da âkile
kapsamı dışındadır. Çünkü âkilenin diyeti
yüklenmesi teberrû niteliğindedir. Bu kimseler ise teberrû
ehlinden değildir. Ödenecek kan bedeli normal diyetin beşte
birinden daha az ise, bu, suçlunun malından ödenir (elKâsânî,
a.g.e, VII, 255 vd.; el-Meydânî, el-Kitap maa'l-lübâb, III, 178 vd.;
ez-Zeylâî, a.g.e., IV, 398; İbn Âbidîn, V, 454). Burada asabe,
ana baba bir veya baba bir erkek kardeşlerle, bunların
oğulları, sonra amcalar ve bunların
oğullarıdır.

Hanefîler dışında diğer İslâm
hukukçularına göre âkile, suçlunun baba tarafından
hısımlarıdır. Bunlar asabe adını alır.
Ana-baba bir veya baba bir erkek kardeş ve amcalar gibi. Delil,
Muğîre b. Şu'be (r.a.)'den nakledilen şu hadistir: "Nebî
(s.a.s.) öldürülen bir kadının diyetini, katilin asabesi
aleyhine hükmetti"(Buhârî, Diyât, 26; Müslim, Kasâme, 37, 38;
Ebû Dâvud, Diyât, 19; Nesâî, Kasâme, 40, 41; Ahmed b. Hanbel, II,
274, IV, 246, 249; eş-Şevkânî, Neylü'lEvtâr, VII, 69).

Diyet yükümlüsünün hiçbir âkilesi yoksa, onun
diyetini beytülmâl yani İslâm devletinin bizzat kendisi yüklenir.
Hz. Peygamber "Ben mirasçısı olmayan kimsenin mirasçısıyım.
Bu kimsenin diyetini öderim ve ona mirasçı olurum"
buyurmuştur. (Ebû Dâvud, Ferâiz, 8; ibn Mâce, Diyât, 7, Ferâiz,
9; Ahmed b. Hanbel, IV, 131). Diyet, âkile mensuplarına,
yakını uzağı, hazır olanı olmayanı,
sağlamı veya hasta olanı arasında bir ayırım
yapmaksızın üç yılda, üç eşit taksitler hâlinde
ödenir. Yıllık ödeme üç veya dört dirhemi (2,8 gr. gümüş
para) geçemez. Şâfiî'ye göre, zengin yarım dinar (1 dinar=4
gr. altın para), orta hâlli dörtte bir dinar öder. Hz. Peygamber (s.a.s.)
devrinde bir koyunun fiyatı yaklaşık beş dirhem veya
yarım dinar kadardır. Diyet miktarları Hz. Peygamber ve dört
halife devrinde 100 deve, 1000 dinar (4 kg. altın), 10.000 veya
12.000 dirhem (28 veya 33.6 kg. gümüş), 200 sığır,
2000 koyun veya 200 takım elbise olarak uygulanmıştır.
Yalnız kasta benzer öldürmede diyetin deve cinsinden hesap edilerek
verilmesi (ed-diyetü'l-müğallaza
ağırlaştırılmış diyet) zorunlu
sayılmıştır. Diyet, âkilenin; fakir, kadın,
çocuk ve akıl hastası olan üyelerinden alınmaz. Çünkü
diyeti yüklenme yardımlaşma içindir. Yoksulun ise, yardıma
gücü yetmez. Yıl sonu gelmezden önce âkileden birisi ölse veya
yoksul düşse yahut akıl hastası olsa, onun bir şey
ödemesi gerekmez. Günümüzde, üyesinin ödeme gücünü aşan
tazminatını üstlenen yardımlaşma
kuruluşları meydana gelse, bu kuruluş Hanefîlere göre,
onun âkilesi sayılır (el-Kâsânî, a.g.e. VII, 251 vd.; eş-Şîrâzî,
el-Mühezzeb, II, 211; İbn Kudâme, el-Muğnî, VIII, 97;
İbn Rüşd, Bidâyetü'lMüctehid, II, 783-791; İbnü'lHümâm,
Fethu 'I-Kadîr, VIII, 251 vd.; el-Meydânî, a.g.e., III, 178; Abdulkadir
Ûdeh, et-Teşrû'l-Cinâî'l İslâmî, Beyrut (t.y.),II 195 vd.;
Bilmen, İstilâhât-ı Fıkhiyye Kâmusu, İstanbul 1967,
II, 32 vd.; Salih Tuğ, İslâm Ülkelerinde Anayasa Hareketleri,
İstanbul 1969, s. 30-45; Muhammed Hamidullah, İslâm'a Giriş,
İstanbul 1973, s. 200-203; Celâl Yeniçeri, İslâm'da Devlet
Bütçesi, İstanbul 1984, s. 384-386; Süleyman Akdemir, Ceza
Hukukunda Mağdurun Korunması, s. 52-71).

Hamdi DÖNDÜREN


Konular