Şamil | Kategoriler | Konular

Agaç

AĞAÇ

Dünya hayatının vazgeçilmez nimetlerinden
biri de ağaçtır. Her insanın, doğumundan ölümüne
kadar, hayatının her safhasında ihtiyaç duyduğu, kökünden,
yaprağından, kerestesinden, çiçeğinden, dalından, gölgesinden,
kokusundan, güzelliğinden faydalandığı ağaçsız
bir dünya tasavvur etmek çok zordur.

İnsanoğlunun, yüzyıllar boyunca, zaman
zaman putlaştırdığı, bazan kesip yok ettiği
ağacın Allahü Teâlâ'nın diğer nimetleri gibi bir
nimet olduğunu Kur'ân-ı Kerim'den öğreniyoruz. Hak Teâlâ
şöyle buyuruyor:

"Yukarıdan size su indiren odur. Ondan içersiniz;
koyunlarınızı otlattığınız bitkiler de
onunla biter." (en-Nahl, 16/10)

"Allah onunla size ekinler, zeytin ve hurma
ağaçları, üzümler ve her türlü ürünü yetiştirir. Düşünen
kimseler için bunda ders vardır." (en-Nahl, 16/11)

"Hurma ağaçlarının meyvelerinden
ve üzümlerden şerbet, şıra ve güzel rızık elde
edersiniz. Düşünen bir kavim için bunda ibret vardır." (en-Nahl,
16/67)

"Yaş ağaçtan size ateş çıkarandır.
Ondan ateş yakarsınız." (Yasin, 36/80)

"Yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size su
indirip onunla, bir ağacını bile bitirmeye gücünüzün
yetmediği, güzel güzel bahçeler meydana getiren mi?..." (en-Neml,
27/60)

Cenâb-ı Hak muhtelif âyetlerde ağacın
çeşitli faydalarını belirterek onun bizim için ne büyük
bir nimet olduğunu hatırlatır. Bazı âyetlerde de ağaçların
diğer varlıklar gibi Cenâb-ı Hakk'ı nasıl tesbit
ettiği haber verilmektedir:

"Göklerde ve yerde olanların, güneş,
ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanların ve
insanların bir çoğunun Allah'a secde ettiklerini görmüyor
musun?... " (el-Hac, 22/18)

"Bitkiler ve ağaçlar O'nun buyruğuna
boyun eğerler. " (el- Vâkıa 56/6)

Yine Cenâb-ı Hak ağacı iyilik ve kötülük
sembolü olarak göstermiştir:

"Allah'ın, hoş bir sözü; dallan göğe
doğru olan -Rabbi'nin izniyle her zaman meyve veren- hoş bir
ağaca benzeterek nasıl misâl verdiğini görmüyor musun?
İnsanlar ibret alsın diye Allah onlara misâl gösteriyor.
Çirkin bir söz de, yerden koparılmış, kökü olmayan
kötü bir ağaca benzer. " (İbrahim, 14/24-26)

Ayrıca Cenâb-ı Hak; "İncir ve
zeytine and olsun", (et-Tin,95/1) buyurarak ağaca yemin etmek
suretiyle onun değerini göstermiştir.

Hz. Peygamber'den de ağaç ve ağaç dikmekle
ilgili pek çok hadîs-i şerif rivâyet edilmiştir. Bu hadisler
dikkatle incelendiğinde Rasûlullah'ın müslümanları
ağaç dikmeye teşvik ettiği, Cenâb-ı Hakk'ın bir
nimeti olan ağacın insanlara hattâ hayvanlara pek çok faydasının
bulunduğu anlatılmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle
buyurmuştur:

"Hiç bir müslüman yoktur ki, o, ağaç
diksin yahut ekin eksin ve mahsûlünden insan, kuş, kurt yesin de
kendisi bundan istifade etmiş olmasın. Elbette o müslüman da
diktiğiyle, ektiğiyle sevap alır. " (Tecrid-i Sarih
Trc. VII, 121) Bu hadis pek çok sahâbî tarafından
değişik yol ve metinle rivâyet edilmiştir. Bu durum, hem
Rasûlullah'ın hem de ashabın ziraata ve ağaç dikmeye ne
kadar önem verdiklerini göstermektedir. Hz. Peygamber'in ağaç
dikmekle ilgili aşağıya aldığımız
tavsiyeleri de bu durumu göstermektedir.

Cenâb-ı Hak "Ağaç diken herkese ve
diktiği ağaçtan çıkan meyve kadar mükâfat ve sevap
takdir ve ihsan eder. " (Tecrid-i Sarih Trc./VII, 122)

"İslâm câmiasında ağaç diken bir
müslümana o ağaçtan yenilen mahsul onun için sadakadır. Yine
o ağaçtan çalınan meyve da onun için sadaka olur. Vahşi
hayvanların yediği de o kimse hesabına bir sadaka olur.
Kuşların yediği de sadakadır. Her insanın ondan
yiyip eksilttiği mahsûl de onu diken müslümana âit bir sadakadır.
" (Tecrîd-i Sarîh Trc. VII, 122)

Başka bir hadis-i şerifte sahâbeden Câbir (r.a.)
şöyle demiştir:

"Ümm-i Mabed yahud Ümm-i Mübeşşir
el-Ensâri'ye kendisine âit hurmalıkta iken Rasûlullah (s.a.s.) yanına
gelip şöyle buyurdu:

- Bu hurmalığı kim tesis etti? Müslim
mi, kâfir mi? diye sordu. Kadın:

- Müslim, diye cevap verdi. Bunun üzerine Rasûl-i
Ekrem:

-Bir müslümanın diktiği ağacın
meyvesinden, ektiği ekinin mahsûlünden herhangi bir insan, veya
herhangi bir canlı yerse, o meyve, ağacı diken müslüman
için sadaka olur, buyurdu . (Tecrîd-i Sarîh Trc.,VI I, 123)

Bir gün meşhur sahâbilerden Ebü'd-Derdâ
Şam'da ağaç dikerken kendisine biri uğramış ve
bu durumu garipseyerek:

-Vay, sen Rasûlullah'ın (s.a.s.) yâri ve hemdemi
olduğun halde ağaç mı dikiyorsun! demişti. Ebü'd-Derdâ
da:

-Dur, acele etme! Ben Rasûlullah'ın: "Bir
kimse bir ağaç diker o ağaçtan bir insan yahut Allah'ın
mahlûklarından herhangi bir mahlûk meyva yerse, bu meyva ağacı
diken kimse için sadaka olur," buyurduğunu işittim,
demiştir. (Tecrid-i Sarîh Trc. VII, 123)

Bu ve benzeri hadislerden, gayet açık bir
şekilde, ziraatın, ağaç dikmenin İslâm dininde
büyük bir fazilet sayıldığı, bu işlere büyük
bir kıymet verildiği anlaşılmaktadır.

Ormanların (genel olarak ağacın), bir
ülke için ne kadar önemli olduğu bu gün daha iyi anlaşılmıştır.
Bir memlekette yaşayan insanların sağlığı,
iklim ve su rejiminin düzenli olması, on binlerce yılda
teşekkül eden toprağın korunabilmesi hep ağaç ve
bitki örtüsü ile yakından ilgilidir. Diğer taraftan ormanlar
servet ve saadet, refah ve medeniyet kaynağı olmakta,
yokluğunun ortaya çıkardığı telâfi edilemez
kötü sonuçlar insanları acı acı düşündürmektedir.
İşte bu sebepledir ki, Peygamberimiz (s.a.s.) refâhın bu
ana kaynağına müslümanların dikkatini çekmiş ve
ziraatla uğraşmalarını, her tarafa ağaç
dikmelerini kendilerine tavsiye buyurmuştur. Hz. Peygamber'in
ağaç ve ağaç dikme konusuna ne kadar önem verdiğini göstermesi
bakımından, aşağıdaki hadîs-i şerif son
derece önemlidir:

"Kıyâmet koparken sizden birinizin elinde
bir hurma dalı bulunur da bunu Kıyâmet kopmadan dikmeye gücü
yeterse, mutlaka onu diksin, bırakmasın."(Tecrid-i Sarîh
Trc.,VII, 124)

Cenâb-ı Hak muhtelif Kur'ân âyetlerinde Kıyâmet
gününün dehşetini haber vermiştir. İnsanların,
sığınacakları yer arayacakları böyle korkunç
bir günde dahi müslümanlara ağaç dikmelerinin tavsiye edilmiş
olması, konunun önemini, başka söze ihtiyaç duyurmayacak
kadar açık ve kesinlikle, anlatmış olmaktadır.

İslâm Hukukunda Ağaç

İslâm hukukunda toprağın ve
ağacın durumlarına göre karşılaşılan
problemler incelenmiş ve bu hususta çeşitli ictihâd*lar ortaya
çıkmıştır.

Kendiliğinden biten ağaçlar veya insanlar
tarafından bir gayret neticesi yetiştirilen ağaçlara göre
hükümler değişmektedir .

Bu ağaçlar, dağlık kesimlerde ise,
kimsenin mülkiyet*inde olamaz. Herkes yararlanabilir. Fakat el konulan
arazideki ağaçlar da o kişilerin mülkiyetine girer. Yalnız
İslâm devleti böyle durumlarda çeşitli hüküm ve sınırlamalar
koyabilir.

Terkedilmiş arazilerden ve ormanlardan,
civarındaki bölge halkı devletin müsaadesi oranında
faydalanabilir.

Özel mülkiyet altında olan arazîlerde kendiliğinden
biten ağaçlar o toprak sahibinindir. Sahibinin izni ve rızası
olmadan bu ağaçlardan hiç kimse yararlanamaz. Çünkü bir bütüne
sahip ve malik olan o bütünün parçalarına da sahip ve mâlik sayılır.

Bir kimsenin özel mülkiyetinde olan topraklarda başkası
tarafından dikilen ağaçlar çeşitli usullerle bu ağaçları
dikenlerin olabilir:

a- Yer sahibinin izni ve rızasıyla olabilir.
Bu arazi ya kiralama yoluyla ya da iâre edilmek suretiyle alınmış
ise, burada dikilen ağaçlar dikene aittir. Kira müddetinin bitimi
halinde mülk sahibi dilerse arazisini tekrar kiraya verir, dilemezse
vermez. İare* suretiyle verilmiş ise mülk sahibi istediği
zaman bu iâresinden vazgeçip dilediği takdirde ağaçları
söktürebilir. Ancak geçici iâre durumunda ağaçları sökme
tarihiyle âriyet* müddetinin sona ereceği zamana kadar ki müddet
için tazminat öder.

b- Mülk sahibinin izni olmadan bir araziye ağaç
dikilmişse bunları diken kişinin ağaçlarını
söküp araziyi sahibine teslim etmesi gerekir. Ancak ağaçların
değeri arazinin değerinden fazla ise ağaçlar sökülmez
arazinin bedeli sahibine ödenir.

Vakıf* topraklarda ise dikilen ağaçlarda
şu durumlar ortaya çıkar:

a- Mütevelli'nin vakfın parasıyla
diktiği ağaçlar vakfındır.

b- Mütevelli'nin kendi imkân ve parasıyla
vakfın arazisinde ağaç dikip bu ağaçların
vakfın olduğunu söylemişse vakfın mülkiyetinde olur,
yoksa bunları kendi parasıyla dikip kendisinin ağaçları
olduğunu söylerse o zaman bu gasp hükmündedir. Yani başkasının
arazisinde gasben ağaç dikmiş oluyor.

c- Mütevelli'nin emriyle vakfın arazisine dikilen
ağaçlar vakfındır. Ağaç diken kimseye işçilik
ücreti ve diğer masrafları ödenir.

d- Mütevelli dışında başka birisi
vakfın arazisine ağaç dikerse bu da gasb durumunda olup, ağaçlar
diken şahsa aittir.

Ağaç aşılama hükümleri ve bu
husustaki fıkhî ictihadlar genellikle ağaç dikme ile aynıdır.
Ayrıca ağaç vakfedilebildiği gibi toprağında
olduğu yerde alınıp satılabilir. Rehin verilip hibe
edilebilir. Sahibinin bilgisi dışında ağaçları
kesen veya tahrip eden kimse bunları tazmin etmek zorundadır.

Osman ÇETİN


Konular