Şamil | Kategoriler | Konular

Tahliye

TAHLİYE

Boşaltma, bırakma, salıverme, terketme,
kendi başına bırakma; arapça "tef'îl" vezninde
bir mastar. Tahliye, bir fıkıh terimi olarak, satın
alınan bir malın kabz yollarından birisi olup,
alıcının arada bir engel olmaksızın malı
eline geçirmesinin ve arada bir engel olmaksızın malı
eline geçirmesinin mümkün olmasıdır. Yani satılanın
ayrılmış olması ve arada bir engelin
bulunmamasıdır. Kısaca, kabzın
satıcının huzurunda ve kabz izni ile birlikte
olmasıdır.

Meselâ; bir kimse bir evde bulunan buğdayı
satın alsa ve satıcı ona anahtarı vererek, "Seni
buğdayla baş başa bırakıyorum" yani "sana
buğdayı teslim alman için izin veriyorum" dese bu bir kabz
işlemi sayılır. Buna göre, alıcı malı
zamanında teslim almayı ihmal etse, bu arada çalınma,
yangın, sel baskını gibi bir nedenle buğday helak olsa,
bunu satıcının tazmin etmesi gerekmez. Çünkü alıcı
ile satılan mal arasında tahliye gerçekleşmiştir.
Ancak satıcı anahtarları alıcıya verip hiç bir
şey söylemese bununla kabz gerçekleşmiş olmaz. Ev, daire,
arsa ve arazi gibi taşınmazların teslimi ise,
alıcının bunların içinde veya ona yakın arazinin
yan tarafını görecek şekilde durması yahut da hemen
evin kapısını kapatabilecek şekilde durması ile
teslim gerçekleşir. Eğer bu durumdan daha uzak bir şekilde
durursa, bununla kabz gerçekleşmiş olmaz (el-Kâsânî,
Bedâyiu's-Sanâyî', 2. baskı, Beyrut 1394/1974, V, 244; İbn
Âbidîn, Reddü'l-Muhtâr, Mısır t.y., IV, 44; ez-Zerkâ,
Akdü'l-Bey', s. 86).

Bu duruma göre, Hanefler'de kabz tahliye ile gerçekleşir.
Teslimi söz konusu olan malın menkul veya gayri menkul olması,
sonucu değiştirmez. Ancak, ölçü veya tartıyla
alınıp-satılan standart malların tesliminin
ölçülerek veya tartılarak tam olarak teslim alınmasıyla
gerçekleşmesi hükmü konunun istisnasıdır.

Şâfiî ve Mâlikîlere göre ise bina, arazi,
arsa gibi taşınmazların kabzı, satılan malla
alıcının arasındaki engellerin
kaldırılması yani tahliye ile ve eğer varsa
anahtarların ona teslim edilerek tasarrufta bulunmasına imkân
vermekle olur. Eşya, davar ve binek hayvanı ve binit araçları
gibi taşınırların kabzı ise insanlar
arasında cereyan eden örfe göre olur (eş-Şîrâzî,
el-Mühezzeb, Mısır t.y., I, 263; ezZühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî
ve Edilletüh, 2. baskı, Dimask, 1405/1985, IV, 419).

Hanbelîlere göre her şeyin kabzı kendi
nitelikleri dikkate alınarak olur. Eğer satılan şey
standart mallardan ise bunların kabzı ölçülerek veya tartılarak
olur. Buna göre kabzın ne şekilde olacağını örf
belirler (İbn Kudâme, el-Mugn, 3. baskı, Kahire 1970, IV, III
vd.).

Ebû Yûsuf'a göre taşınır
malların teslimi için mucerret tahliye yeterli olmaz. Bizzat nakil
ve fiilen teslim gereklidir. Bu olmayınca, meselâ; rehin alan rehni
kabzetmiş sayılmaz. Çünkü ayette kabz mutlak olarak
zikredilmiştir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Eğer
yolculukta iseniz ve katip bulamazsanız alınan rehinler de
yeter" (el-Bakara, 2/283). Buradaki "teslim alınan"
ifadesi gerçek alıma delâlet eder. Bu da ancak malı fiilen
alıcıya nakletmekle gerçekleşir. Mal ile
alıcının arasında kabza engel hallerin
kaldırılması ise "hükmî kabz"ı da
kapsamına alır.

Diğer yandan standart mallardan olan uzunluk
ölçüsü ile satılan şeylerin kabzı ölçüp teslim
etmekle, sayı ile satılanların kabzı ise sayıp
teslim etmekle gerçekleşir (bk. el-Kâsânî, a.g.e., VI, 141;
İbn Âbidîn, a.g.e., V, 341; İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr,
1. baskı, Mısır 1316/1898, VIII, 193; el-Meydânî,
el-Lübâb, İstanbul t.y., II, 54; ez-Zühaylî, a.g.e., V, 208,
209).

Hamdi DÖNDÜREN


Konular