Şamil | Kategoriler | Konular

Tahiyyat

TAHİYYAT

Selâm, azamet ve mülk sahibi olmada baki olma, her
türlü afet ve noksanlıklardan beri olma. Tahiyyat çoğul olan
bir isimdir. Tekili "Tahiyye"dir.

Tahiyyât kelimesi Kur'an'da altı âyette
geçmektedir. Bu âyetlerden birinin meâli şöyledir:

"Bir selâm ile selamlandığınız
zaman, siz de ondan daha güzeli ile selâmlayın yahut verilen selâmı
aynen iâde edin" (en-Nisa, 4/86).

Burada söz konusu olan selâm, ayette tahiyyat olarak
geçmektedir ve halk arasında bilinen selâm demektir. Ayette ifâde
edilen, selâmın aynısını veya daha güzelini söyleme
hususunda Hz. Muhammed (s.a.s)'in bir açıklaması vardır.
Bir adam ona uğrayıp: "Es-Selâmu aleyke" deyince,
RasûIüllah (s.a.s) adama, " Ve aleyke'selâm ve rahmetullahi?
diyerek cevap vermiştir. Az sonra başka bir adam gelip: "Es-Selamu
aleyke ve rahmetullahi" dediği zaman, Hz. Peygamber (s.a.s) ona:
"Ve aleykes-selâm ve rahmetulahi ve berakâtuhu" diye cevap
vermiştir. Üçüncü bir adam gelerek: "Es-Selâmu aleyküm ve
rahmetullahi ve berekâtuhu" şeklinde selâm verdiğinde,
Hz. Muhammed (s.a.s) kendisine: "Ve aleyke..."
karşılığında bulunmuştur. Bunun üzerine
adam: "Ya Rasûlullah! Annem, babam sana feda olsun. Benden önce iki
adam selâm verdiğinde, bana verdiğin karşılıktan
fazlasını onlara verdiniz" deyince, Rasûlüllah (s.a.s)
ona şu cevabı vermiştir: "Sen bize söylenecek bir
fazlalık bırakmadın ki!.." (Fahruddin er-Razî,
Tefsiru'l-Kebîr, Mısır 1308, X, 209 vd.).

Sahih rivâyetlerden edinilen bilgilere göre, selâm
verme sünneti Âdem (a.s) ile başlamıştır. Yüce
Allah onu yarattıktan sonra şöyle buyurdu: Git de şu
oturan bir grup meleğe selâm ver ve sana nasıl
karşılık vereceklerini dinle! Çünkü bu hem senin, hem
zürriyetinin birbirini sevgi ve saygı ile selamlaması
olacaktır. Bu emir üzerine Âdem peygamber meleklere giderek, "Es-Selâmu
aleyküm" dedi. Onlar da ona: "Ve aleykumu's-selâm ve
rahmetullahi..." diye karşılık verdiler (Buharî,
Enbiya, I; Müslim, Cennet, 28).

"Evlere girdiğiniz zaman, Allah
tarafından mübârek ve pek güzel bir yaşama dileği olarak
kendinize (birbirinize)selâm verin.? (en-Nûr, 24/61).

Bu ayette de Yüce Allah'ın mümin kullarına
tavsiye ettiği selâm, tahiyyât kelimesi ile ifâde edilmiştir.
Aynı zamanda bu ayette selâmın, Allah tarafından verilen mübârek
ve güzel bir şey olduğu ifâde edilmiştir. Mübârek olması,
dua manasını kapsaması ve kişiler arasında
muhabbetin meydana gelmesinde rol oynaması diye
yorumlanmıştır. Güzelliği ise, kendisine selâm
verilen sevinç duyması olarak kabul edilir (Muhammed Ali es-Sabûnî,
Safvetu't-Tefâsir, İstanbul 1987, II, 350)

Tahiyyât kelimesi, Kur'an'ın diğer
ayetlerinde de, aynı şekilde selâm manasında
kullanılmıştır.

Namazda okunan teşehhüd'e de, tahiyyât denir.
Okunuşu şöyledir: "Et-tahiyyatu lillahi ve's-salâvatu
ve't-tayyibâtu es-selâmu aleyke eyyuhen-nebiyyu ve rahmetullahi ve
berekâtuhu es-selâmu aleyna ve alâ ıbâdi'llahi's-salihin. Eşhedu
en lâ ilâhe illallâh ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve
resuluh".

Manası ise, şöyledir:

"Bütün dualar, senâlar, malî ve bedenî
ibâdetler, mülk, azamet Allah'a mahsustur. Ey Peygamber! Selâm sana.
Allah'ın rahmet ve bereketi senin üzerine olsun. Selâm ve esenlik
bize ve Allah'ın salih kullarının üzerine olsun. Ben
şehâdet ederim ki, Allah'tan başka bir ilâh yoktur. Muhammed
O'nun kulu ve resuludür."

Ashab-ı kirâm namazda oturdukları vakit,
"Esselâmu Alallâh" yani selam Allah'a, "Esselâmu ala
fulân" yani filana selâm diyorlardı. Hz. Muhammed (s.a.s) bu
durumu öğrenince, ashâbın bu hareketini tashih ederek,
namazdaki oturuşlarında, "ettahiyyât"ı
okumalarını öğretti. Çünkü selâm her tür afet, kusur
ve ayıptan uzak olma manasınadır. Bu nimetlerin sahibi Yüce
Allah'tır. Şu halde ashab-ı kirâm "Selâm
Allah'a" demekle, Allah'ın verdiği bu ihsanı O'na iâde
etmiş sayılıyorlardı (Müslim, Salat, 16).

Bu tahiyyât, Hz. Muhammed (s.a.s)'in Mirac gecesinde
Yüce Allah ile yaptığı selâmlaşmasıdır.
Allah ile onun arasındaki mesâfe, iki yay kadar yahut daha az kalınca
(en-Necm, 53/9), Allah'a selâmlarını şöyle arzetti:

"Bütün dualar, senâlar, malî ve bedenî
ibâdetler, mülk, azamet Allah'a mahsustur." Yüce Allah şöyle
mukâbele etti:

"Ey Peygamber! Selâm sana. Allah'ın rahmet
ve bereketi senin üzerine olsun" Hz. Muhammed (s.a.s) şöylece
yeniden söz aldı:

"Selâm ve esenlik bize ve Allah'ın salih
kullarının üzerine olsun." (Muhammed Hamidullah, İslâm
Peygamberi, İstanbul 1972, 1, 106),

Yukarıda yazılan tahiyyât, Hanefî mezhebine
göre okunan şeklidir. Diğer mezhep âlimlerinin çoğu da,
tahiyyâtın bu şeklini benimsemişlerdir. Bu, İbn
Mes'ud'un Hz. Muhammed (s.a.s)'den naklettiği tahiyyâttır.
Şâfiî mezhebine göre okunan tahiyyât bundan biraz farklıdır.
Onların okudukları tahiyyât, İbn Abbas tarafından
nakledilmiştir. Aslında âlimler tarafından nakledilen daha
farklı tahiyyât şekilleri de vardır. Bütün bu
rivâyetlere dayanan tahiyyâtlar okunabilir. Hepsinin câiz olduğu
hususunda âlimlerin ittifakı vardır. İhtilafları,
hangisinin daha faziletli olduğu hakkındadır (Nevevî,
Müslim Şerhi, 1924, IV, 115; es-Seyyid Sabık, Fıkhu'sSünne,
Beyrut, (t.y)., 139 vd).

Tahiyyât iki, üç ve dört rekat olarak kılınan
bütün namazların sonunda okunduğu gibi iki rekattan fazla olan
üç ve dört rekatlı namazlarda, ikinci rekatın sonunda da
okunur. Son oturuşlarda tahiyyât'ı okuyacak kadar oturmak
farzdır. Ancak tahiyyâtı okumak farz değildir. Son
oturuşta da, ikinci rekatın sonunda da tahiyyâtı okumak
vaciptir. Okunmadığı takdirde, namazı iâde etmek
gerekmez. Namazın sonunda sehiv secdesi yapılır .

İmâm, imâma uyan cemâat ve yalnız
başına namazı kılan kişi, tahiyyâtı okur.
Tahiyyât hiç bir yerde sesli okunmaz, daima sessiz okunur. (Ahmed b.
Muhammed b. İsmail et-Tahtâvî, Haşiye ala-Merâki'l-Felâh
Şerhi Nur'il-İzâh, Mısır 1970, s. 202 vd.)

Nureddin TURGAY


Konular