Şamil | Kategoriler | Konular

Sütre

SÜTRE

Perde, örtü, perdelenecek şey; namaz
kılarken kıble yönün de duvar ve benzeri olmadığında,
önden geçenlerin namaza zarar vermemeleri için, ön tarafa dikilen
engel.

"Namaz kılan bir kimse bazılarına göre
bir arşın, bazılarına göre de bir arşının
üçte ikisine eşit yükseklikte herhangi bir nesneyi önüne
koyarsa, bu kimsenin önünden geçenler namazına herhangi bir zarar
vermezler. Kısacası sütre, namaz kılanın önüne
koyduğu nesnenin adıdır" (Ebû Davûd, Sünen, N.
Yeniel ve H. Kayapınar terc., 3152; el-Menhel, V, 77).

En umumi tanımıyla sütre şudur: Namaz
kılan bir kişinin önüne kürsü, değnek, kanepe veya
benzer şeyler konmasıdır ki; namaz kılarken önden başkasının
geçmesine engel olunabilsin. Sütre'nin duvar ve direk gibi sabit
şeylerden olmasıyla, sabit olmayan şeyler olması
arasında bir fark yoktur.

Sütre'nin Önemi

Allah Rasûlü şöyle buyurur:

"Sizden biriniz namaz kılacağı
zaman bir sütreye doğru namaz kılsın, hiç bir kimseyi
önünden geçmeye bırakmasın! "

Diğer hadisler de şöyledir:

"Sizden biriniz bir sütreye doğru namaz
kılınca ona yaklaşsın ki şeytan onun
namazını kesmiş olmasın" (Ebû Dâvud, Sünen, K.
Salât, 698; İbn Hibban, Sahih);

"Sizden birinizin namaz kılan kardeşinin
önünden geçmektense, yüz yıl olduğu yerde durup beklemesi
daha hayırlıdır" (Kenzül-Ummal, VII, 355);

Eğer namaz kılanın önünden geçen
kimse, üzerine (nasıl bir günah) indiğini görmüş
olsaydı, onun önünden geçmektense bacağının
kırılmasını arzu ederdi" (es-Seyyid Ali Fıkrî,
Hulâsatü'l-Kelâm Fi Erkânil-İslâm, 87).

Sütre'nin Şartları

a)Sütre bir zira' (45 cm.) ya da daha fazla uzunlukta
olmalıdır. Kalınlığının ölçüsü
yoktur. Herhangi bir kalınlıkta veya incelikte olması mümkündür.
Kalem kalınlığında olması bile yeterli olabilir.

b)Sütre düz olacak, eğri olmayacaktır. Zira
eğri bir nesneyi sütre edinmek sahih olmaz.

c)Sütre ile namaz kılan kimsenin ayak uçlarının
arasındaki mesafe üç zira uzunluğunda olmalıdır
(Abdurrahman el-Cezîri, Dört mezhebe göre İslâm Fıkhı,
çev. Mehmet Keskin, I, 364).

d)Kişi sütre edinebileceği şeyi bulur
da yerin sertliğinden ötürü dikemezse (ki yer kayalık,
taşlık vb. olabilir) onu uzunlamasına veya enlemesine
koyması sahih olur. Kişi sütre edinecek herhangi bir şey
bulamazsa ön tarafına hilâl şeklinde bir çizgi çizer (Ebû
Davûd, Sünen, Salât,102/690).

e)Bir insanın sırtını sütre
edinmek de sahih olur. Meselâ namaz kılan kişinin önünde,
arkası dönük birisi oturmaktaysa bunun sırtına doğru
namaz kılarak sütre edinmek sahih olur. Şayet oturan
kişinin yönü namaz kılana yönelik ise sahih olmaz. Önde
oturanın kâfir bir erkek ve yabancı bir kadın
olmaması da şarttır (Ebû Davûd, Sünen, Salât, 702;
Nesâî, Kıble, 7; Abdurrahman el-Cezîrî, İslâm Fıkhı,
I, 364).

f)Namaz kılan kişi, sütre olarak, gasbedilmiş
veya necis bir şeyi bulursa (gasb her ne kadar haramsa da) bunu sütre
edinmesi sahih olur (A. Cezirî, a.g.e., Terc. I, 364).

g)Sütre'ye yakın durmak şarttır.

Rasûlüllah (s.a.s) şöyle buyurur:

"Sizden biriniz sütreye doğru namaz
kıldığı zaman ona yaklaşsın ki, şeytan
namazında ona vesvese vermesin" (İbn Mâce, İkâme,
39).

Sütre'nin Hükmü

Namaz kılan kişinin sütrenin tanımında
sayılan sütrelerden birini önüne koyması, menduptur.

Hadis-i Şerifte şöyle buyurulmuştur:

İbn-i Ömer'den rivayet edildiğine göre,
"Peygamber (s.a.s) bayram günü namaz kılmağa çıktığı
zaman (önüne) bir kargı (dikilmesini) emrederdi. Kargı
dikildikten sonra insanlar da arkasında oldukları halde ona
doğru namaz kılardı. Seferde de böyle yapardı. Bu yüzden
emirlerde bunu âdet edindiler" (Tirmizî, Mevâkitu's-Salât, 30).

Namaz kılan kimse herhangi bir sebepten
dolayı önüne sütre koymamışsa, onun önünden geçmek
haramdır. Bunun misali, namaz kılan kimsenin de imkân olduğu
halde önüne bir sütre dikmemesi veya koymaması öylece haramdır
(Abdurrahman el-Cezirî, a.g.e., I, 366).

Süleyman b. Abdilmelik'in Hacibi Ebû Ubeyd şöyle
demiştir: Ben Atâ b. Yezid el-Leysî'yi ayakta namaz kılarken gördüm
ve önünden geçmek istedim. O da beni geri çevirdi (Namazını
bitirdikten) sonra (şöyle) dedi:

Ebû Said el-Hudri bana Rasûlüllah (s.a.s)'ın
şöyle buyurduğunu nakletti:

"Sizden bir kimse (namaz kılarken)
kıblesi ile kendi arasına birisinin girmesine mani olabilirse
olsun" (Ebû Davûd, Sünen, Terc, III, 72).

Namaz kılan kişi, başkalarının
geçmesine zemin hazırlar ve önünden geçen de geniş yer
olmasına rağmen önünden geçerse her ikisi de günahkâr
olurlar. Ama namaz kılan, başkasının önünden
geçmesine zemin hazırlamaz ve önünden geçen de geniş yer
bulunmadığından ötürü önünden geçerse ikisi de
günahkâr olmazlar. İkisinden birisi kusurlu olursa, kusurlu olan günahkâr
olur (Abdurrahman el-Cezirî, a.g.e., I, 366).

Saflar arasında açık bulunan
boşluğu kapatmak için namaz kılmakta olan kimsenin
önünden geçmek haram değildir; câizdir. Bu noktada Hanefi ve
Şafiî ittifak halindedirler. Nitekim Kâbe-i Muazzama'yı tavaf
eden kimsenin oralarda namaz kılan kimsenin önünden geçmesi haram
değildir.

Kişi büyük bir mescidde veya sahrada namaz kılıyorsa,
ayaklarının bastığı yerle secde ettiği yer
arasından geçmek haramdır. Eğer küçük bir mescidde kılıyorsa,
ayaklarının bastığı yerle kıble duvarı
arasından geçmek haramdır. Bunun ölçüsü de kırk
zira'dır.

Namaz kılanın önünden geçeni alıkoyması
ise, sünnet olmayıp, ruhsattır. Şu halde önden geçecek
olanı baş ve göz işaretiyle veya "Sübhanallah"
diyerek geri çevirmek mümkündür. Hanefilerce bundan fazlasını
yapmak câiz değildir. Kadının önünden geçecek olanı
menetmesi ise ellerini bir veya iki defa birbirine vurması
şeklindedir (Abdurrahman el-Cezîrî, a.g.e., I, 367-368).

Bütün bunlar sütrenin hem namaz kılan, hem de
önünden geçecek olan için ne kadar elzem olduğunun ifadesidir ki,
Allah Rasûlü'nün yaptığı da budur.

Abdülmelik ERDOĞAN


Konular