Şamil | Kategoriler | Konular

Su, sular

SU, SULAR

İki hidrojen ve bir oksijenin bileşiminden
meydana gelen sıvı. Yer yüzünde insan, hayvan, bitki ve tüm
canlıların ana yapı oluşum unsuru ve
varlığının devamı için içmek veya almak zorunda
olduğu kaçınılmaz madde.

Kur'an-ı Kerim'de bütün canlıların ve
bitkilerin suya dayandığı şöyle açıklanır:
"Biz canlı olan herşeyi sudan yarattık" (el-Enbiyâ,
21/30). "O, gökten su indirip onunla türlü türlü ürünleri
sizin için rızık çıkardı" (el-Bakara, 2/22).
"Allahın yukarıdan indirip onunla yer yüzünü,
ölümünden sonra, dirilttiği suda, deprenen her hayvanı orada
üretip yaymasında, gökle yer arasında boyun eğer rüzgârları
ve bulutları evirip çevirmesinde aklı ile düşünen bir
topluluk için nice âyetler vardır" (el-Bakara, 2/164). Dünya
yaratılmadan önce Arş'ın (bk. "Arş" mad.)
su üstünde olduğu (bk. Hûd,11/7) ve suyun yer yüzüne aynı
zamanda bir temizlik aracı olarak indirildiği de âyetlerde
haber verilir (el-Enfâl, 8/11; el-Furkân, 25/48).

Su, içme ve bitkilerin sulanması yanında
önemli bir temizlenme aracıdır. Bazı ibadetleri yapabilmek
için farz olan abdest veya gusül abdesti ancak su ile alınır.
Su bulunmadığı veya bulunup da
kullanılamadığı olağan üstü durumlarda ise
"teyemmüm" abdest yerine geçer (bk. en-Nisâ, 4/43). Diğer
yandan namaz için giysilerin, bedenin ve namaz kılınacak yerin
temiz olması da şarttır.

Allah Teâlâ şöyle buyurur: Sizi temizlemek
için Allah gökten su indiriyor? (el-Enfâl, 8/11). "Biz gökten,
temizleyici su indirdik" (el-Furkân, 25/48). "Şüphesiz
Allah çok tevbe edenleri ve temizlenenleri sever" (el-Bakara, 2/22).
Temizlikleri ümmete örnek gösterilen Kuba halkı hakkında Yüce
Allah şöyle buyurur:

"Orada, temizlenmeyi seven kimseler vardır.
Şüphesiz Allah temizlenenleri sever? (et-Tevbe, 9/108). "Şüphesiz,
iyi temizlenen ve Rabbinin adını zikredip de namaz kılan
kimse umduğuna ermiştir" (el-A'lâ, 87/14,15). Diğer
yandan başka âyetlerde elbise (el-Müddessir 74/4) ve ibadet yeri (el-Bakara,
2/125) temizliğine dikkat çekilmiştir.

Hz. Peygamber; "Temizlik imanın
yarısıdır" (Müslim, Tahâre, 1; Ahmed b. Hanbel, IV,
260, V, 342-344).

"Allah temizdir, temizliği sever" (Tirmizi,
Edeb, 41) buyurmuştur.

Temizlik için kullanılacak su; yağmur, kar,
nehir, deniz, göl, kuyu, pınar ve sarnıç suları olabilir.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Su temizdir. Onu;
rengini, tadını veya kokusunu değiştirmesi
dışında hiçbir şey kirletmez" (Zeylai, Nasbu'r-Râye,
I, 94).

Sıvı olmakla birlikte içine sudan başka
maddeler karışmış bulunan bazı sıvılar
ise yalnız pisliği temizlemede kullanılır, fakat
abdest veya gusül için kullanılamaz. Gül ve çiçek suyu; sirke, ağaç
suyu, limon, portakal ve nar gibi meyve suları; içinde nohut,
mercimek ve fasulye gibi şeyler ıslatılmış sular
bu niteliktedir.

Bal, eritilmiş tereyağı, süt, et suyu
vb. ile ise ne abdest alınabilir ve ne de pislik temizlenebilir.
İçine sabun, deterjan veya toprak gibi maddeler karışmış
olan sular, karışım az olduğu takdirde temizleyicidir.
Abdest ve gusülde kullanılmış olan sular temizdir, fakat
temizleyici değildir. Bunlara "müsta'mel (kullanılmış)"
sular denir. Bunlarla pislik temizlenebilir, fakat abdest veya gûsül alınamaz.
Ancak, içine pislik karışan veya kendisiyle pislik yıkanan
kullanılmış sular temiz olmaktan çıkar (el-Kâsânî,
Bedâyiu's-Sanâyi', Beyrut 1328/1910, I, 83-87; İbnül-Hümâm,
Fethul-Kadîr, Bulak 1315 H. I,133-138; İbn Abidîn, Reddü'l-Muhtâr,
Mısır t.y., I, 284-302; el-Meydânî, el-Lübâb, I, 24 vd;
Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm İlmihali, İstanbul
1991, s. 128, 129).

Suyun Satışı:

İslâm'da bir şeyin satışa konu
olabilmesi için dört niteliğe sahip olması gerekir.

1. Satılacak şeyin mevcut olması. Henüz
olmayan bir şeyin satışı caiz değildir.
Hayvanın doğacak yavrusunu, olgunlaşmadan önce meyvelerin
ve sağılmadan önce memedeki sütün satışı gibi.
Ancak standard (misli) olan şeyler üzerinde "selem" ve
"istisnâ" akdi yapmak bunun istisnasıdır.

2. Satılanın mütekavvim mal olması.
Bunlar, insanın mülk edinebildiği, ihtiyaç zamanı için
biriktirebildiği ve mutat şekilde yararlanabildiği
şeylerdir.

3. Mülk edinilmiş olması. İşte su,
ot ve odun gibi şeyler henüz mülk edinilmeden, yer yüzünde tabiî
kaynak ve durumlarında bulundukları sürece satışa
konu olmazlar.

4. Akit sırasında teslimine güç yetirilecek
durumda bulunması, kaçıp giden hayvan veya havada uçmakta olan
kuş satılsa, o anda teslim imkânı
bulunmadığı için teslime güç yetmez.

Sular genel olarak dört kısma ayrılır:

1. Deniz Suları:

Bütün insanların güneş, ay ve havadan
yararlanma hakkı olduğu gibi deniz sularından da
ortaklaşa yararlanma hakkı vardır. Kısaca insan deniz
suyundan özel ihtiyaçları veya arazi sulama işleri için
yararlanabilir. Bu "şefeh" ve "şirb"
haklarını kapsar (İbnül-Hümâm, Fethul-Kadîr, Bulak
1316/1898, VIII,144; İbn Âbidîn, Reddül-Muhtâr, Mısır
t.y., V, 311).

2. Büyük Irmaklar:

Dicle, Fırat, Nil, Seyhan, Ceyhan vb. büyük
nehirler bu niteliktedir. Bunlarda herkesin şefeh hakkı
vardır. Bu hak; içme, kullanma ve hayvanları sulama
hakkını kapsar. Toplumun maslahatına zarar vermediği sürece,
bunların suyu ile arazi sulama hakkı da vardır. Eğer
toplumun, içme, kullanma veya hayvanlarını sulama gibi
haklarını ciddi olarak tehlikeye sokarsa "sulama" caiz
olmaz. Çünkü umuma ait zararı kaldırmak vacibtir.

Diğer yandan bu gibi nehirlerin üzerinde yine aşağıda
yaşayan toplumları sıkıntıya sokmayacak
şekilde baraj, elektrik santralleri, değirmen, dolap vb.
tesislerin kurulması mümkün ve caizdir. Bir ülkede doğup,
başka ülkelerde devam eden büyük nehirlerdeki baraj ve benzeri
tesisleri bu ölçülere göre değerlendirmek gerekir.

3. Bir topluluğa ait mülk edinilmiş sular:

Küçük bir nehrin, kaynak, pınar veya kuyunun
belli bir köy veya topluluğa tahsis edilmiş olması halinde
bu topluluğun her ferdinin bu su üzerinde yalnız
"şefeh" yani su içme ve kullanma hakkı doğar,
kanaletlerle su getirme durumu da böyledir.

4. Kaplara Konulmuş Sular: Bu, kaba koyana ait bir
mülk sayılır. Sahibinden başkasının bunda bir
hakkı bulunmaz. Mâlikinin izni olmadıkça bundan yararlanmak da
caiz olmaz.

Buna göre, sular mülk edinme ve satışa konu
olup olmaması bakımından ikiye ayrılmaktadır.
İlk iki maddede yer alan deniz, büyük göl ve büyük ırmak
gibi su kaynakları kimsenin mülkiyetinde sayılmaz ve her ferdin
bunlardan yararlanma hakkı vardır. Hadiste şöyle buyurulmuştur:

"Müslümanlar üç şeyde ortaktırlar.
Su, ot ve ateş" (Ebû Dâvud, Büyü', 60; İbn Mâce,
Ruhûn, 16; Ahmed b. Hanbel, V, 364).

Üçüncü ve dördüncü maddede yer alan fert veya
topluluk mülkiyetine girebilen sulardan ise başkasının
yararlanması yasaklanabilir. Ya da bu izin veya satın alma
yoluyla mümkün olur.

Suyun satışının hükmü

İslâm bilginleri mülk edinilmiş olsa bile,
suyu bir bedel almadan bağışlamanın müstehap olduğu
konusunda görüş birliği içindedir. Ancak suyun maliki buna
zorlanamaz. Zaruret hali bundan müstesnadır. Bir topluluk
susuzluktan dolayı ölmekten korkarsa, bunlara su vermek farz olur.
Aksi halde susuz kalan topluluğun su sahibi ile silahlı çatışmaya
girme hakkı doğar. Hanefilere göre, darda kalan kimse havuz,
kuyu veya kendi mülkü içinde bulunan bir akarsu mâliki ile silâhlı
çatışmaya girme hakkına sahiptir. Ancak onun kaplara
konulmuş sulardan yararlanmada silâhsız çatışma
hakkı vardır. Bu arada aldığı suyu da,
yiyeceklerde olduğu gibi daha sonra tazmin etmesi gerekir. Çünkü
almanın zarûret yüzünden helal olması, tazmine engel olmaz.
Ancak mevcut su, sadece malikine yetecek kadar olursa silahsız
saldırı hakkı da bulunmaz (İbnül-Hümâm, a.g.e.,
VIII, 145; İbn Âbidîn, a.g.e., V, 313; ez-Zühayli, el-Fıkhul-İslâmi
ve Edilletüh, Dimaşk 1405/1985, IV, 451, 452).

Suyun satışı konusunda iki görüş
vardır.

1. Çoğunluk fakihlere göre, sahibinin yararlanıp,
başkasını yararlanmaktan yasaklayabildiği kuyu,
pınar, kaplara doldurulmuş vb. herkese mübah olmayıp
malikine ait bulunan suları satmak câizdir. Bu kimse yakında su
olunca, başkasını içmesi, alması veya
hayvanlarını sulaması için kendi mülküne girmekten alıkoyabilir.
Eğer yakında su bulunmazsa, ihtiyaç sahibine su vermesi veya
onu su alması için serbest bırakması gerekir.

Delil şu hadistir. Hz. Osman, Medine'de Rûme
kuyusunu bir yahudiden satın almış, bunu müslümanların
yararlanması için vakfetmiştir. Hz. Osman, Rasûlüllah
(s.a.s)'den şu hadisi işittikten sonra kuyuyu satın alma
yoluna gitmiştir: "Kim Rûme kuyusunu satın alır ve
bunu müslümanların hizmetine sunarsa, onun için cennet vardır"
(Müslim, Şirb, 1; Tirmizî, Menâkrb, 18). Yahudi bu kuyunun suyunu
para ile satıyordu. Bu hadis kuyu suyunu satmanın cevazına
delil olduğu gibi, kıyas yoluyla kaynak vb. mülk edinilmiş
suların satışının caiz olduğunu da gösterir.

Diğer yandan bu olayın Medine döneminin ilk
zamanlarında ve yahudilerin güçlü olduğu devrede vuku
bulduğu daha sonra, su satışının ümmet için
yasaklandığı da öne sürülmüştür. Burada suyun satışının
kuyunun satışına dolaylı yoldan girdiği de söylenebilir
(eş-Şevkânî, Neylül-Evtâr, V, 146; ez-Zühaylî, a.g.e., IV,
452, 453).

Mübah suyun satışı, mübah odunların
toplandıktan sonraki durumuna da kıyas edilmiştir. Çünkü
Hz. Peygamber şu hadisi ile buna cevaz vermiştir: "Sizden
birinizin ipini alarak ormana gitmesi, oradan topladığı
odunları satarak parasını yemesi ve sadaka olarak vermesi,
kendisi için insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır"
(Buhârî, Zekât, 50, 53; Büyü', 15; Musâkât, 13; Nesâî, Zekât,
85; İbn Mâce, Zekât, 25; Mâlik, Muvatta, Sâdaka, 10; Ahmed b.
Hanbel, I, 164-167).

Ancak buradaki kıyas nass'ı tahsis
anlamına geldiği gibi, yalnız kaplardaki suyun
satışının cevazını da ifade edebilir. Bu yüzden
suyun satışında açık bir delil sayılmaz (el-Kâsânî,
a.g.e., V, 146; İbn Âbidîn, a.g.e., V, 311. vd., IV, 6; İbn
Kudâme, el-Muğnî, IV, 79).

2. Zâhirîlere göre, suyun satışı
mutlak olarak helal değildir. Nehirde, gölde, kaynak, kuyu ve
benzerlerinde bulunması da hükmü değiştirmez. Ancak
kuyunun bütün veya hisseli olarak satışı caizdir. Burada
su, arazi ve toprağa bağlı olarak satışa girer.

Ahmed b. Hanbel'in de "su satışı
bana garip geliyor" dediği nakledilir.

Zâhirîlerin dayandığı deliller
şunlardır: Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
"Suyun fazlası, kendisiyle birlikte otların
satılması için satılmamalıdır" (Müslim,
Müsâkât, 38; Nesâî, Büyü', 89; Ahmed b. Hanbel, III, 417). Bu
hadis, ihtiyaç fazlası suyun satışını
yasaklamaktadır. Ancak hadiste, suyun çevresindeki otları
korumak amacıyla böyle bir yasağın konulduğunu ifade
eden bir anlam görülür. İyas b. Abd (r.a)'ten; "Hz.
Peygamber, suyun fazlasını satmayı yasakladı"
dediği rivayet edilmiştir (eş-Şevkânî, a.g.e.,
V,145). Bu hadisin anlamı daha açıktır. Ancak bu hadis de,
daha kuvvetli olan Rûme kuyusunun satışını bildiren
hadisle çelişmektedir. Ya da bu hadis özel bir durumla ilgili
olarak değerlendirilir.

Sonuç olarak burada suyun fazlasını
satmanın yasaklanmasından maksat kuyu, kaynak ve mülk arazide
toplanmış bulunan çok miktardaki sudur (İbn Hazm,
el-Muhallâ, thk. A.M. Şakir, Mısır 1352/1933, IX, 8; ez-Zühayli,
a.g.e., IV, 452, 453).

Suyun Temizlik İçin Kullanılması:
Yağmur, vadi, kaynak, kuyu, göl ve deniz suları ile abdest
âlmak veya gusül yapmak caizdir. Kar veya buz suyu da bu hükümdedir.
Meyva suları ile sirke, gül ve çiçek suyu, içinde nohut, fasulye
gibi şeyler ıslatılmış bulunan sularla elbise
veya bedendeki bir pislik temizlenirse de bu gibi sıvılarla
abdest alınmaz veya gusül yapılmaz.

Kendisine temiz bir şey karışıp da
renk, tat veya kokudan ibaret olan niteliklerinden birisini
değiştiren su ile temizlik yapılabilir.

İçine, az olsun çok olsun bir pislik düşen
durgun su ile abdest almak caiz değildir. Bu pisliğin suyun
niteliklerini değiştirip değiştirmemesi sonucu
etkilemez. Çünkü Hz. Peygamber, suyun pislikten korunmasını
emrederek şöyle buyurmuştur: "Sizden biriniz durgun suya
abdest bozmasın ve böyle bir suda cünüplükten dolayı
yıkanmasın" (Buhârî, Vüdû', 68; Müslim, Tahâre,
36/94-96, TirmiZî, Tahâre, 51; Nesaî, Tahâre, 45). "Sizden
biriniz uykusundan uyandığı zaman, elini üç defa yıkamadıkça
su kabına sokmasın. Çünkü o, elinin nerede gecelediğini
bilmez" (Müslim, Tahâre, 87; Ebû Dâvud, Tahâre, 49; Tirmizî,
Tahâre, 19).

Akan suyun içine bir pislik düşmesi halinde ise,
bu pisliğin renk, koku veya tattan ibaret olan bir niteliği görülmedikçe
bu su ile abdest almak caizdir. Çünkü akan su pisliği alıp götürür.
Diğer yandan akan suyun kullanımında tekerrür cereyan
etmez. Kullanılan su, yer değiştirir. Ancak akan suya düşen
pislik lâşe gibi katı olur ve su üzerinden geçerse, bunun
kullanılması caiz olmaz.

Bir tarafında oluşturulan dalga,
karşı tarafa ulaşmayacak şekilde büyük olan gölün
bir kenarına pislik düşse, diğer kenarında abdest
almak caizdir. Çünkü dış görünüş bakımından
pislik oraya ulaşmaz.

Akıcı kanı olmayan sinek, akrep gibi bir
hayvan suya düşse, bu suyu kirletmiş olmaz.

Yine suda yaşayan balık, kurbağa, yengeç
gibi hayvanların suda ölümü, bu suyu bozmaz.

Kullanılmış su ile abdestsizliğin
giderilmesi caiz değildir. Kullanılmış su; kendisi ile
abdestsizlik giderilmiş olan veya Allah'a yaklaşmak için
bedende kullanılmış bulunan sudur (el-Mevsıli,
el-İhtiyâr, Kahire t.y., I, 13 v.d.; el-Meydânî, el-Lübâb,
İstanbul t.y., I, 24 vd.; ez-Zühayli, el-Fıkhul-İslâmî
ve Edilletüh, Dimaşk 1405/1985, I, 98).

Hamdi DÖNDÜREN


Konular