Şamil | Kategoriler | Konular

Sema (gök)

SEMA (GÖK)

Tavan, gök; yukarı, üst; her bir şeyin üst
tarafı; yörünge; yukarı taraf; evin revakı ve saçağı;
geniş fezada (boşlukta) arzı kuşatan şeyler.

Arabça olan "Semâ" kelimesi müennes ve
müzekker olarak kullanılır. Müfred ve çoğul olarak da geçer.
Çoğulu "Semavât"tır. Sema; lügatta bulut ve yağmura
da denilir. Bu anlamda olan Semâ'nın çoğulu (Esmiye ve sümiyyün)
olur.

Cenab-ı Allah yedi semâ (7 kat gök) yaratmıştır.
Bunlardan dünya seması (bize en yakın gök) yıldızlarla
donatılmıştır: "Gerçekten en yakın göğü
bir ziynetle ve yıldızlarla donatıp süsledik" (es-Saffat,
37/6). "O Centauri" ismi verilen dünyaya en yakın
yıldızın ışığı bize 4,3
ışık yılında gelir. Işığın
saniyedeki hızı üçyüz bin km.dir. Son yıllarda
yapılan araştırmalara göre dünyaya en uzak yıldızın
ışışı da 15 milyar ışık
yılında gelir. Yapılan araştırmalardan
alınan neticelere göre, yıldızların bulunduğu dünya
semasının çapı muhtemelen 15 milyar ışık
yılıdır. Bugün evrenin yaşı yaklaşık
10 milyar yıl olarak hesaplanmaktadır (Prof. Dr. Cengiz Yalçın,
Doç. Dr. Nuray Büjet, Modern Fizik ve Atom Fiziği, İstanbul
1981, s. 130).

Güneş sisteminde, yıldız olmayan dokuz
gezeğen (seyyâre) vardır. Başka yıldızlar birer
küçük ve daha büyük güneştirler. Son yıllarda modern
astronomi araştırmalarıyla bazı
yıldızların gezeğenlerinin olabileceğine dair bir
takım ipuçları tesbit edilmiştir.

Güneş ve sistemine dahil gezeğenlerin
yaşının 3 milyar yıl olduğu tahmin edilmektedir.
Eddington'a göre evrenin muhtemel çapı 6 milyar ışık
yılıdır (Prof. Dr. F. L. Breuseh. Genel Anorganik Kimya,
Çev. Prof. Dr. E. Ulusoy, İstanbul 1976, s. 58-59). Fakat Arş
ve Kürsî hariç yedi göğün çapı muhtemelen 70-100 milyar
ışık yılına varabilir.

Kur'an-ı Kerim'in izahı ilmi
araştırmalardan çıkan sonuca uygundur:

"O (Allah) bunun üzerine iki günde (dönemde)
yedi gök var etti. Yakın göğü de ışıklarla (yıldızlarla)
donattık ve bozulmaktan koruduk. Birbirleriyle ahenktar yedi göğü
yaratan O dur" (el-Mülk, 67/3) göğün üstünde bunları
çepeçevre kuşatan "Kürsî" ve Kürsi'yi de "Arş"
kuşatmıştır:" Allahın Kürsî'si gökleri ve
yeri kuşatmıştır" (el-Bakara, 2/255). Bütün
bunların hepsi içindekilerle birlikte Yüce Allah'ın hükmü,
idaresi ve tasarrufu altındadır.

Hz. Peygamber (s.a.s)'den gelen bilgilerde
belirtildiğine göre, yedi semanın Kürsî içindeki büyüklüğü
bir kalkanın içine atılmış yedi dirhem gibidir. Kürsî
de Arş'ın içinde bir çölün ortasına
atılmış bir demir halka gibidir. Ebu Zer'in rivayet
ettiği bir hadisinde Hz. Peygamber (s.a.s) bunların büyüklüğünü
şöyle bir benzetme ile açıklamıştır:"
Nefsim yed-i kudretinde bulunan Allaha andolsun ki, yedi sema ve yedi
arzın Kürsi'nin yanındaki büyüklüğü, ancak dünyanın
bir çölünün ortasına atılmış bir halka gibidir.
Arş'ın Kürsi ye nisbetle büyüklüğü de bu halkaya
nisbetle çölün büyüklüğü gibidir" (İbn Kesir, Tefsîrul-Kurânil-Azim,
Beyrut 1385/1966, I, 550).

Yüce Allah Kitab-ı Kerim'inde gökte burçlar
yarattığını söyler (el-Hicr 15/16; el Furkan 25/61),
"Ve's-sema-i zatil buruç" burçları olan göğe
andolsun ki... diye buyurur. Cenab-ı Allah gökte burçlar yarattığını
söylerken "es-Semavat" şeklinde değil de "es-Semâ"
şeklinde zikreder. Semâ'nın lâm-ı tarifi ahid içindir.
Bildiğiniz en yakın semâda (dünya semasında) demektir.
Burç; yüksek köşk, bina ve kale anlamlarına gelir. Semadaki
burçlar ise; gökte durumlârı birbirlerine göre aynı kalan
yıldız toplulukları demektir. Müfessirler ayetlerde geçen
semadaki burçları tefsir ederlerken, bunları, büyük yıldızlar,
ya da semânın kapıları diye terceme etmişlerdir. Gökte
yıldızların araştırılıp üzerlerinde
düşünülmesi için burç taksimlerini İdris (a.s)'ın
yaptığı söylenir. Yerin haritasında şehir ve
kasabalar ve bunlardaki yüksek binalar nasıl bir alamet ve
işaret ise, gökteki yıldızlar içerisinde büyük yıldızlar
ve yıldız takımları da böyle birer işarettir. Güneş'in
bir yıl içinde görünürde içinden geçtiği farz edilen gök
kuşağı ve bunun yanlarında bulunan takım
yıldızları (Zodyak takım yıldızları)na
"Burçlar Kuşağı" da denir. Burçlar kuşağı
30 derece uzunluğunda 12 bölgeye ayrılmıştır. Bu
12 burcun teşkil ettiği alana Burçlar Bölgesi denilir. Güneşin
ilkbahardan itibaren bir yol boyunca sırasıyla takib ettiği
takım yıldızlarına eskiden beri hamel (koç), sevr (boğa),
cevza (ikizler), seretan (yengeç), esed (arslan), sünbüle (başak),
mizan (terazi), akreb, kavs (yay), cedi (oğlak), delv (kova), hüt (balık)
isimleri verilmiştir.

Orta çağdaki filozofların gökler ve yıldızlar
hakkındaki bilgileri Kur'an'a ve bugünkü bilimin verilene ters düşer.
Onlar, gökleri ve yıldızları Kevn-ü fesaddan ârî,
ezelî ve edebî olarak düşünmüşlerdir. Tabiidir ki onlar bu
düşüncelerinde eski Grek felsefesinin etkisi altında
kalmışlardı.

Orta çağdaki âlimlere göre; her gezeğenin
bir gök katı (felek) vardır. (Gök katlarına felek de
denilirdi). Her gök katının bir aklı ve nefsi vardır.
Bunlara göre göklerin katları şunlardır: Felekül-Kamer (Ay
Feleği), Felekül-Utarid (Merkür Feleği), Zühre Feleği,
Şems Feleği, Mirrih (Mars) Feleği, Müşteri (Jüpiter
Feleği), Zuhal (Satürn Feleği), Felekü's-Sevabit (sâbit yıldızlar
feleği) ve kendisinde yıldızlar bulunmayan Felekül-A'zâm
(Felekül-eflâk veya Semâ'us-Semâvât). O zamanlar da Hıristiyan
ve bazı İslâm alimlerince, dünyanın göklerin merkezinde
hareketsiz olduğu, gezeğen, yıldızlar ve güneşin
de yerin etrafında döndüğü kabul ediliyordu. Bu Batlamyus
nazariyesidir.

İslâm dünyasında bazı müfessirler
yedi gökle ilgili ayetleri tefsir ederken eski hey'et (astronomi)
alimlerinin görüşlerine uyuyorlardı. Meselâ Güneş'in 4.
semada olduğu söyleniyordu (Mecmuatün Mine't-Tefasir içinde
Medârik, VI, 366; Beydavî, I, 96).

Modern astronomi ve astrofizik, kâinatta kusursuz bir
nizamın, yıldızlar, galaksi ve gezeğenler
arasında ince hesaplı, büyük bir bilgiyle işlenmiş
fevkalade tanzim, tedbir ve dengelerin bulunduğunu göstermektedir.
Semanın içindekiler, en küçük gezegenler ile yıldızlardan
en büyük galaksilere kadar bir denge durumu biçiminde birbirlerinin
çevrelerinde dönerek yol almakta ve birbirlerinden açılıp
genişleyerek boşlukta yolculuklarını sürdürmektedirler.
Kur'an-ı Kerim'de bu gerçek "Göğü kuvvet (enerji) ile
kurduk ve muhakkak biz onu genişletenleriz" (ez-Zariyât, 51/47)
denilerek dile getirilmektedir. Yine Kur'an-ı Kerim'de Allah'ın
gökleri yedi kat olarak yarattığını, bunların mükemmel
bir düzen içerisinde yaratıldığını;
yaratılışlarında düzensizlik, çatlak ve kusur olmadığını
(el-Mülk, 67/3-4); göklerin ve yerin yaratılması,
insanların yaratılmasından daha büyük ve hesaplı
olduğu, insanların çoğunun bu büyük yaratılışın
farkına varamayacakları (el-Müminûn, 23/57) bildirilir. Demek
ki yıldızlar ve galaksiler... Yüce Allah'ın azametini ve
kudretinin büyüklüğünü ilân etmeleri için yaratılmışlardır.
Yine "O, yıldızları, kara ve denizin
karanlıklarında yol bulasınız diye sizin için
yaratandır" (el-En'âm, 6/97).

Güneşin ve yıldızların uzaya
yaydıkları enerjilerinin kaynağı "Füzyon"
olaylarıdır. Hidrojen gibi hafif çekirdeklerin birleşerek
ve bu esnada kütlelerinden kaybederek büyük bir enerji vermesi olayına
"Füzyon" olayı denilir. Mesela 4 hidrojen atomunun
birleşmesiyle bir helyum oluşur ve toplam kütlenin binde yedisi
enerjiye dönüşerek yok olur. Güneşin atmosferinde son derece
bol miktarda (Güneşin yansından fazla) hidrojenin
bulunduğu tesbit edilmiştir. Yine bol miktarda helyumun da
varlığı anlaşılmıştır. Kainatta
çoğunlukla bulunan element de hidrojendir. Öteki elementler
hidrojenin birleşip kaynaşmış katlarıdır.
Hidrojenden helyumun oluşması için Güneşin ve
yıldızların içlerindeki milyonlarca derecelik
ısı yeter, (soğuk füzyon mümkün değildir). Güneşin
günde yaydığı enerji
karşılığındaki kütle kaybı 1016 kg.dır.
Yani saniyede 4 milyon tondan fazladır.

Buna göre güneş 1-2 milyar yıl sonra sönüp
bitecektir. Güneşte hidrojenlerin birleşmesi sonucu ortaya çıkan
helyum çekirdeklerinin de daha ağır çekirdeklere dönüştüğü
düşünülür. Demir çekirdeği son üründür.

Dünyamıza düşmüş olan
meteorların ve yıldızlardan gelen
ışınların analizleri neticesinde bilinir ki, Güneş
ve sistemine dahil olan gezeğenlerde, hattâ yıldızlarda dünyada
bilinmeyen başka bir element mevcud değildir. Bütün elementler
de proton ve nötronların katlarıdır. Son asırlarda
âlimler evrenin kütlesinde (bize göre Dünya semasında) 1079
proton ve nötron kütlesinin bulunduğunu tahmin etmektedirler.
Semadaki yıldız, galaksi ve gezeğenleri ne kadar proton ve
nötrondan (nükleondan) yarattığını Allah Teala
bilir. Çünkü O "Herşeyi adediyle
saymıştır" (el-Cinn, 72/28).

Yıldızlarda bileşikler, yüksek sıcaklıklara
dayanıklı olmadığından bunlar elementlerine
ayrılmış olarak bulunurlar. Elementler, son elektron yörüngelerindeki
elektron sayılarından daha fazlasını
kaybetmişlerdir. Yıldızlarda aşırı
iyonlaşma neticesinde çok fazla yer tutan elektron zarflarının
ortadan kalkmasıyla iyonlar birbirlerine daha çok yaklaşırlar.
Bu suretle hacim birimlerindeki atom sayısı binlerce daha
fazlalaşacağından, yoğunluk da çok artar. Sirus yıldızının
bir peykinin yoğunluğu, dünyamızdaki en ağır
element olan platinin yoğunluğunun 3000 katıdır.

Yıldızlar ışımaları için
lüzumlu olan enerjiyi çekirdek birleşmeleri (füzyonu) sonucunda
kütlelerinden kaybederek temin ettikleri için, gitgide soğuyacak ve
küçüleceklerdir. Nihayet küçülme neticesinde birbirlerinin
çekimlerinden kurtularak saçılıp
dağılacaklardır. Çünkü uzayda iki cisim birbirlerini
birleştiren doğru boyunca, kütleleriyle doğru ve
aralarındaki uzaklığın karesiyle ters
orantılı bir kuvvetle çekerler. Güneş sistemine
bağlı gezeğenler ve başka yıldızlar
birbirlerini çekmek suretiyle dengede kalıyorlar.
Yıldızların sönüp dağılacağı zamanda
yani "O gün arz başka bir yere, gökler de başka göklere
tebdil olunacaktır" (İbrahim, 14/48). Güneş ve
yıldızların sönüp dağılacakları
Kur'an-ı Kerim'in başka ayetlerinde de bildirilir: "Gök
yarıldığı zaman, yıldızlar
dağıldığı zaman..." (el-İnfitar,
82/1-2); "Güneş dürüldüğü zaman ve yıldızlar
söndüğü vakit..." (et-Tekvir, 81/1-2); "Yıldızların
ışığı giderildiği zaman, gök yarıldığı
zaman..." (el-Mürselât, 77/8-9; ayrıca bkz. el-Enbiyâ,
21/104; ez-Zümer, 39/67).

Eğer içindekilerle beraber semâlar ezeli olmuş
olsaydı, şimdiye kadar gelip geçmiş sonsuz zaman içerisinde
yıldızlar ve güneş çoktan sönüp dağılmış
olacaklardı. Halâ bugün bunlar mevcud olduklarına göre
sonradan yaratılmış olup bir başlangıçları
vardır ve günün birinde de küçülüp dağılarak sönüp
gideceklerdir. İşte o zaman kıyamet kopacaktır. Her
sonradan var olanın bir var edicisi (muhdisi vardır). Bir
şey yokken, kendi kendisini yaratamaz. O halde semâ ve alemleri de
yaratan kendileri dışında ezelî ve ebedî olan Allah
Tealâ'dır.

Muhiddin BAĞÇECİ


Konular