Şamil | Kategoriler | Konular

Mütevatir haber

MÜTEVÂTİR HABER

Yalan üzerine anlaşma ihtimali olmayan bir
topluluğun verdiği ve ilim vasıtalarından biri
sayılan haber.

Mütevâtir, lügatte "arkası kesilmeksizin
birbirini takip etmek, birbirinin peşisıra gelmek" (Cevherî,
es-Sıhâh Kahire 1399/1979, II, 843) manâsındaki "tevâtür"den
ism-i fâildir. Nitekim Kur'an-ı Kerîm'de "Sonra birbiri peşinden
peygamberlerimizi gönderdik" (el-Mü'minûn, 23/44) buyurulmuştur.
Ayetteki "tetrâ" kelimesi aynı köktendir.

Mütevâtir haber, yalan üzere birleşmelerini
aklın tasavvur edemeyeceği bir topluluğun, mümkün ve
mahsûs olan bir şeye dair verdiği haberdir (Abdülkâhir b.
Tâhir el-Bağdâdî, Usûlü'd-Dîn, İstanbul 1346,12;
İsmail Hakkı İzmirli, Yeni İlm-i Kelâm, Ankara 1981,
34).

Bir haberin mütevâtir olmasının
şartlarını şöylece özetlemek mümkündür:

1) Haber, yalan üzerinde kasıtlı veya
kasıtsız birleşmelerini aklın kabul etmediği
kalabalık bir cemaat tarafından nakledilmelidir.

2) Haber, aklen mümkün olan, görülen ve işitilen
şeylerden olmalıdır. Dolayısıyla,
doğruluğu nakle değil burhana muhtaç olan veya muhal olan
şeyleri nakledenler ne kadar çok olursa olsun tevâtür sayılmaz.
Meselâ, Allah'ın varlığını inkâr edenlerin sayısı
ne olursa olsun bu hakikati ifade etmez (Şerafeddin Gölcük,
Süleyman Toprak, Kelâm, Konya 1988, s. 78; Ahmed Naim, Tecrîd-i Sarîh
Tercemesi, Ankara 1976, Mukaddime s. 102).

"Yukarıdaki şartları
taşıyan mütevâtir haber, ilm-i zarûrî ifade eder; yani onu işiten
red ve inkârı mümkün olmayan, aksine tasdik ve kabulü zorunlu
olan bir bilgi hasıl olur. Bu bilgi dine taalluk eden bir bilgi
olduğu zaman, ona inanmayı, amele taalluk ediyorsa onunla amel
etmeyi gerektirir. Hz. Peygamber'in hadisleri arasında yukarıda
belirtilen şartları bir araya toplamış olanlara
"Mütevâtir hadis" denir" (Talat Koçyiğit, Hadis
Istılahları, Ankara 1980, s. 346-347).

Mütevâtir haberin kat'î ve kesin bilgi ifade etmesi,
nakledenlerin çokluğu sebebiyledir. Onun için, herkes tarafından
haber verilen şey hakkında insan aklı, bu kesinlikle
doğrudur, hükmünü verir (Ali Arslan Aydın, İslâm
İnançları ve Felsefesi, İstanbul 1968, s. 91-92).
Halkı kâfir olan bir, şehir halkının verdiği
haber hakkında bile ilm-i yakînî hasıl olur (Nureddin Itr,
Menhecü'n-Nakd fi Ulûmi'l-Hadîs, Dımaşk 1392/1972, s. 382).
Nitekim görülmeyen ve ulaşılmayan, şimdiki ve tarihteki
birçok ülke ve şahıs hakkındaki haberler mütevâtir
haberlerdir. Bu tür bilgilerin doğruluğundan şüphe
edilmez; ilim sebeplerinden ve vasıtalarından sayılır
(Gölcük, Toprak, a.g.e., s. 78; Aydın, a.g.e., s. 92).

Mütevâtir haber İslâm hukukunda da kesin bir
delil olarak kabul edilmiştir. Mecelle'de bu meyanda şu maddeler
yer almıştır:

"Tevâtür, ilm-i yakîn ifade eder. Binaenaleyh
tevâtürün hilâfına beyyine ikame olunmaz" (Madde, 1733).

"Tevâtürde muhbirlerin aded-i muayyeni yoktur.
Ancak akıl, onların kizb üzere ittifaklarını tecvîz
etmeyecek mertebede bir cemm-i ğafîr olmaları lâzımdır"
(Madde, 1735) (Osman Öztürk, Osmanlı Hukuk Tarihinde Mecelle,
İstanbul 1973, s. 407).

Nuri TOPALOĞLU


Konular