Şamil | Kategoriler | Konular

Mümeyyiz

MÜMEYYİZ

Yedi yaş ile buluğ çağı
arasında bulunan çocuk.

Çocuk yedi yaşından itibaren tam vücûb
ehliyetini almıştır ve lehine ve aleyhine olan hak ve mükellefiyetlere
sahibtir. Ancak bu devirde çocuğun aklı tam manâsıyla
olgunlaşmadığı için eda ehliyeti eksiktir.
İmanı ve yaptığı diğer bedenî ibadetler
-eda ehliyeti noksan da olsa- sahihtir. Çünkü bunlar tamamen onun
menfaatinedir. Ancak bunların mümeyyiz tarafından eda
edilmeleri vacib değildir (Abdülkerim Zeydan, el-Vecîz, Bağdad
1405/1985, s. 97).

I- Mâli Tasarrufları

1. Sırf Menfaatine Olanlar

Hibe, sadaka ve kendisine yapılan vasiyeti kabul
gibi onun sırf fayda ve menfaatine olan tasarruflar veli veya vasînin
iznine bağlı olmaksızın sahihtir. Zira velî ve vasî
daima çocuğun maslahatını gözetmekle memurdur. Ücret karşılığı
yaptığı bir işi bitirdiğinde velisi izin vermese
de istihsanen buna hak kazanır (Zeydan, a.g.e., s. 97: Hudarî Bek,
Usûlü'l-Fıkh, Kahire 1389/1969, s. 93-94; M. Ebû Zehra, Usulü'l-Fıkh,
Kahire 1377/1958, s. 265; Hüseyin b. Halef el-Cübûrı, Avârızu'l-Ehliyye,
Mekke 1408/1988, s. 141).

2. Sırf Zararına Olan Tasarruflar

Çocuğun mülkiyetinden karşılıksız
olarak bir şeyin çıkmasına yolaçan hibe, vakf, boşama,
kölesini azad, parasını borç vermek, vb. gibi sırf
zararına olan tasarrufları, velî ve vasîsi izin vermiş
bile olsa, sahih değildir. Veli ve vasî, çocuk yerine bu
tasarruflarda bulunamayacaklarından bunlara izin de veremezler.
Çünkü velilik küçüğün himayesi ve menfaatlerinin korunması
esasına dayanır. Bizzat bu tasarruflarda bulunmak veya bunlara
izin vermek, çocuğu himaye ve gözetme değildir (Zeydan, a.g.e,
s. 97; M. Hudarî Bek, a.g.e., s. 94; M. Ebû Zehra, a.g.e., s. 265).

Ancak bazı alimler, mümeyyiz çocuğun
malını, kayb olmaktan korumak amacıyla kadı'nın
birisine borç olarak vermesini bundan istisna etmişlerdir (Hüseyin
b. Halef el-Cübûrî, a.g.e., s. 142).

Eğer velî çocuğa daha baştan bu
tasarruflarda bulunmak üzere izin vermiş ise yeni bir izne gerek
kalmaksızın bu tasarruflar sahih ve geçerlidir. Böyle çocuğa
me'zûn denir (Hüseyin b. Halef el-Cübûrî, a.g.e., s.144-145; Zeydan,
a.g.e., s. 98).

3. Nitelik açısından faydalılık ve
zararlılık arasında değişiklik gösterebilen
tasarruflar.

Bu konuya alış-veriş, kira, nikâh ve diğer
mali muameleler gibi tasarrufları örnek verebiliriz. Bu tasarrufların
kâr veya zarar getirmeleri ihtimali vardır. Mümeyyiz çocuğun
bu tasarruflarda bulunması halinde çocuk asıl olarak eda
ehliyetine sahib bulunduğundan tasarrufları sahih olur. Ancak bu
tasarruflar, çocuğun ehliyeti eksik olduğundan velîsinin
iznini gerektirir. Velî izin verirse, mümeyyizin ehliyetindeki bu
noksanlık tamamlanmış olur ve tasarruf tam ehliyet
sahibince yapılmış sayılır (Zeydan, a.g.e., s.
97-98; M. Ebû Zehra, a.g.e., s. 265).

Tasarrufun faydalılık ve zararlılık
arasında değişiklik gösterir cinsten olup olmamasında
dikkate alınan şey, tasarrufun çeşidi ve
tabiatıdır. Çocuğun yaptığı tasarrufun gerçekten
ona fayda temin edip etmediği dikkate alınmaz. Meselâ çocuk
kendine ait bir malı değerinden daha yüksek bir fiyata satmış
olsa, bu satış velinin iznine bağlıdır. Çünkü
alış-veriş, tabiatı icabı faydalılık ve
zararlılık arasında değişiklik gösterir (Zeydan,
a.g.e., s. 98, dipnot: 1).

II- Allah Hakları

Kötülüğe ihtimali olmayan şey iyidir; iman
gibi... İyiliğe ihtimali olmayan şey de, kötüdür;
küfür gibi... Yahud da bu ikisi arasındadır; bedenî ibadetler
gibi... İyi olan ne zaman meydana gelirse gelsin, sahih olur.
Çünkü bu sırf faydadır. İkincisi yani küfür ise
uhrevî hükümler bakımından sahihtir. Dünyevî hüküm ve
muâmeleye gelince İmam Azam ve İmam Muhammed'e göre bu bakımdan
da sahihtir. Bunun neticesinde, küfre düşen mümeyyiz, mürted sayılır;
nikâhı feshedilir ve kendisine diğer hükümler tatbik edilir.
İmam Ebû Yusuf'a göre ise bu, sırf zarar olduğu için
muteber değildir (H. Karaman, Fıkıh Usûlü, İstanbul
1982, s. 201; M. Hudarî Bek, Usûlü'l fıkh, Kahire 1389/1969, s.
92-94; M. Ebû Zehra, a.g.e., s. 265).

Şafiî mezhebi ve fukahanın çoğunluğuna
göre, çocuğun İslâm'ı kabul veya reddetmesine itibar
yoktur. Çünkü mümeyyiz de olsa onun aklı, inançların
dayandığı delilleri anlayacak kadar güçlü değildir.
Bu sebeple o, iman ve inkârdan sorumlu değildir (M. Ebû Zehra,
a.g.e., s. 266).

Saffet KÖSE


Konular