Şamil | Kategoriler | Konular

Mukabele

MUKABELE

Karşılaştırma, yüzleştirme,
karşılık verme; aralarındaki farkı ortaya çıkarmak
için metinleri mukayese etme; Ramazanda hafızların cemaat
huzurunda Kur'an okumaları.

Edebiyat terimi olarak mukabele; aralarında tezat
ve tekabül bulunan şeyleri bir ibarede bulundurma diye
tanımlanmıştır (Tâhiru'l-Mevlevî, Edebiyat Lügatı,
102).

"Mukabele", Kur'an tarihi ile ilgili bir
terimdir. Cibril (a.s)'ın her sene Ramazan ayında gelip
Kur'an'ı Hz. Peygamber (s.a.s) ile karşılıklı müzakere
etmelerini, birbirlerine okumalarını ifade eder.

Kur'an'ın Allah tarafından indirildiği
şekilde muhafazası, âyet ve sûrelerin tertibinin doğru
olarak tesbiti ve bunun kontrolü için Cibril (a.s) her sene Ramazan ayında,
bir rivayete göre Ramazan ayının her gecesinde, Hz. Peygamber (s.a.s)'a
gelirdi. Hz. Peygamber (s.a.s.) Kur'an âyetlerini Cibril'e okurdu. Buna
"arz" denir. Aynı âyetleri, mukayese için, bir de Cibrîl
(a.s) okurdu ki buna da "mukabele" denir.

Kur'an, Hz. Peygamber'e âyet âyet nazil olduğundan
her âyetin yeri, hangi sûrenin neresine yazılacağı Cibril
(a.s) tarafından bildirilirdi. Rasul-i Ekrem de vahiy kâtiplerine bu
şekilde yazdırır, hafızlar da buna göre ezberlerdi.
Kur'an böyle özel bir itina ile ezberlenir ve yazılırken;
Cibril (a.s) her senenin Ramazanında Rasul-i Ekrem'e gelir, nâzil
olan âyetler müdârese ve tekrar arzedilmek suretiyle takrir edilirdi (Sahih-i
Buhari Muhtasarı Tecrid Terc, VII, 316).

Cibrilin Peygamber'e Kur'an'ı her sene muâraza
etmesinin gayesi, Allah'dan Peygambere vahy ettiği Kur'an'ı
kendisindekiyle karşılaştırmasıdır. Bunu da
bakî kalanın kalması, nesholunanın gitmesi için bir pekleştirme,
sabitliğini ebedî kılma ve bir koruma olarak yapıyordu. Bu
maksat için Hz. Peygamber, ömrünün son yılı içinde Kur'an-ı
Cibril'e iki defa arz etti. Cibril de Kur'an'ı onunla böylece iki
kere mukabele etti.

"Mukabele", Kur'an'ın
yazılması ve hafızlar tarafından ezberlenmesi
dışında her sene tekrarlanan üçüncü ve önemli bir
"koruma garantisi" niteliği taşımaktadır. Bu
"Zikri (Kur'ân'ı) biz indirdik, O'nun koruyucusu da elbette
biziz" (el-Hicr, 15/9) âyetinin Asr-ı Saâdet'te gerçekleşmiş
bugün de devam etmekte olan bir mucizesinden başka bir şey
değildir.

Kur'an'ın Ramazan'da nazil olması (el-Bakara,
2/185), Kur'an okumanın özellikle Ramazan'da kat kat mükâfatlandırılacağı
müjdesi, müslümanların bu ayda en çok Kur'an'la meşgul
olmalarına sebep olmuştur. Bu sebeple "Kur'an ayı"
olan Ramazan'da cami ve evlerde "mukabele"ler okunur, hatimler
yapılır.

Aslı, Cibril (a.s)'ın Kur'an'ı Hz.
Peygamber'e, doğru tesbiti ve korunması için, okuması olan
"mukabele", müslümanlar arasında köklü bir gelenek
halinde günümüze kadar gelmiştir. Bu gelenek bugün de bütün
canlılığıyla sürdürülmektedir. Kur'an okuma bilsin,
bilmesin, müslümanlar dinlemek suretiyle huzur bulmakta ve sevap ummakta;
okuyan hafızlar, özellikle Kur'an ezberlemeye (hıfz) çalışan
genç Kur'an kursu öğrencileri de cemaat huzurunda okuyarak egzersiz
yapmış olmaktadırlar. Mukabele suretiyle Kur'an okuyup
dinlemenin başkalarını Kur'ân okumaya teşvik etmesi,
okuyan ve dinleyenler üzerinde ruhî bir sükûnet meydana getirmesi,
sevap kazandırması gibi bir çok faydası vardır. Ancak
para karşılığında okumak ve okutmak caiz
değildir.

Osmanlılar zamanında da özellikle ikindi
namazından sonra mukabele okunurdu.

Kur'an, hükümleri öğrenilip
anlaşılmak ve tatbik edilmek için gönderilmiştir. Bu
bakımdan "mukabele", okunan âyetlerin kısa açıklaması
yapılarak dinleyenleri bilgilendirmek açısından iyi bir
fırsattır. Ehil kişiler tarafından belli bir program
dahilinde bu uygulanırsa İslâmî bilgi ve kültür düzeyinin
yükselmesine önemli katkıda bulunabilir.

"Mukabele"nin İslâm hukukundaki anlamı
Mecellenin "Kavaid-i Külliye, bölümündeki bazı maddelerde
ifade edilmiştir.

İslâm hukukunda "zarara zararla mukabele
yoktur." Buna göre kişiler arasında, meşrû müdafaa
dışında, mukabele bi'l-misil yani verilen bir zarara
aynıyla mukabele yoktur. Bu, ferdî intikam almaya ve kavgaya yol
açar, toplum düzenini bozar. Zarar görenin dava açma ve zarar için
tazminat isteme hakkı vardır.

"Uğradığı zarar izale olunur"
(Mecelle Md. 20) ve tazmin ettirilir.

"Bir kimse diğerin malına kıymetçe
bir gûnâ noksan getirse, noksan-ı kıymetini zâmin olur"
(Mecelle, md. 917).

Ancak, tecavüz eden kâfirlere karşı mukâbele-i
bi'l-misil olmak üzere müslümanlar savaş açabilirler:

"Haram ayı, haram aya
karşılıktır. Hürmetler, karşılıklıdır.
Kim size saldırırsa, onun size saldırdığı
kadar siz de ona saldırın Allah'tan korkun, bilin ki Allah (günahlardan)
korunanlarla beraberdir" (el-Bakara, 2/194).

Yani Mukabele edilmesi âyetle hangi zamanda olursa
olsun saldırıya cevap verilmesi emredilmiş olmaktadır.
Zaten haram ayında savaşma yasağı İslâm'da kaldırılmıştır.
Saldırıya benzeri ile karşılık verilmesi,
İslâm'ın izzeti için gereklidir.

Halit ÜNAL


Konular