Şamil | Kategoriler | Konular

Mead

MEÂD

Geri dönmek, iade ve tekrar etmek, iade edilmek,
tekrar döndürmek, dönüş ve varış yeri.

Ahiret âlemi ve: Öldükten sonra diriltilmeye
denilir. Resulüm, Kurân'ı sana farz kılan Allah'a seni meâd'a
(dönülecek yere) döndürecektir" (el-Kasas, 28/85) ayetinin
delâletinden dolayı Mekke şehrine ve Cennete de meâd denilmiştir.
Mezkur ayet Hicret esnasında nazil olmuştur. Resulullah'ın
döneceği yer Mekke ve en sonunda Cennettir.

Öldükten sonra diriltilmeye meâd denildiği gibi
ba's, haşir, nüşur ve neş'etül-ahire de denilir. Kur'an-ı
Kerim'in el-Karia (101.) suresinde öldükten sonra diriltilme ve ahiret
hayatı zikredilmiştir. Ba's ve meâd, birçok ayette açıkça
veya işaret edilerek açıklanmıştır. Her Müslümanım
diyen kimsenin meâdı (haşri cismanînin vuku bulacağını)
tasdik etmesi farzdır. Buna iman etmeyen asla mümin ve müslim
olamaz. '

Birinci nefhada sura üflendiğinde (nefha-i ulâ'da)
Allah'ın kalmasını dilediği melekler müstesna,
bütün canlılar ölecek, yerin ve göklerin nizamı
bozulacaktır. Göklerin ve yerin düzeni tekrar başka bir
şekilde sağlandıktan sonra, ikinci nefha esnasında
gelmiş ve geçmiş bütün insanlar diriltilerek mahşere
(haşir yerine) sevkolunacaktır. Amel defterleri verilip hesaba
çekildikten sonra imanlı olup, iyi amellerinin ağır gelip
gelmemesine göre ya Cennete sevkolunacaklardır veya Cehenneme gönderileceklerdir.

Tabiatçılar, "Defnedilen ölüler,
parçalanarak, dağılıp saçılarak toprağa
çevrilmekte, toprak da ekin, tahıl, ot, ağaç ve meyvalara,
bunlar da hayvanların besinleri olmak suretiyle etlere dönüşmektedir.
Etler de insanlar tarafından yenilerek bedenlerine tehavvül
etmektedir. Böyle olunca her bir insanın bütün molekülleri
toplanarak diriltilmesi ve ruhun ona iade edilmesi mümkün olmaz"
diyerek ba's ve meâdı inkâr ederler. Kur'an-ı Kerim bunlara
cevap vermiştir: "De ki; ister taş veya demir ya da
kalblerinizde büyüttüğünüz başka bir yaratık olun,
yine de diriltileceksiniz. Bizi tekrar kim diriltir diyecekler. De ki;
sizi ilk defa yaratan..." (el-İsra, 17/50-51); "Önce
yaratan, ölümden sonra tekrar diriltecek olan O'dur"; (er-Rum,
30/27); "De ki onları ilk defa yaratan diriltecektir. O her türlü
yaratmayı bilendir" (Yasin, 36/79).

Kur'an-ı Kerim bu ayetlerde meâd ve ba'sın
başlangıçta insanların yaratılışları
gibi olacağını ifade ediyor. Birinci
yaratılışın vukuu ile meâd ve ba'sın imkânına
delil getirilmektedir. Delâleti kesin olan yüzlerce Kur'an ayetleriyle
de vuku bulacağı isbatlanır. Nassların haber
verdiği gibi insanı ilk defa yaratmaya kadir olan Allah Teâlâ'nın
onu tekrar diriltmeye de kadir olduğuna ve dirilteceğine inanmak
elbette lâzımdır. Zaten Allah insanı öldükten sonra
tekrar iade etmek için yaratmıştır.

Kur'an'da ölülerin diriltilmesi Yüce Allah'ın
yağmuru yağdırarak bununla bitkileri ve meyveleri
bitirmesine benzetiliyor: Rahmetinin önünde, müjdeci olarak rüzgarları
gönderen Allah'tır. Rüzgarlar, yağmur yüklü bulutları
taşıdığında, onu ölü bir memlekete göndeririz
ve onunla su indiririz. Suyla da her türlü ürünü yetiştiririz;
ölüleri de onun gibi (bitkileri çıkardığımız
gibi) diriltip çıkarırız, Belki bundan düşünüp
ibret alırsınız" (el-A'raf, 7/57; Ayrıca bk.
el-Fatır, 35/9; Kaf, 50/9-I1).

Allah Teâlâ, insan, hayvan ve bitkileri ilk defa doğrudan
doğruya tohumsuz yaratmış, sonra bunları tekrar tekrar
yaratmayı tohumları ile devam ettirmektedir. Biyolojinin kesin
olan kanunu şudur ki, önceden tohumu olmadan bir bitki ve ağaç
bitmez. Bitkilerin bitmesi için ısı, ışık ve su
şarttır. Ama bunlar yeterli sebep değildir. Bunların
yanında canlı olan tohumlarının da bulunması
şarttır. Tohumu olmadan, bitki ve canlıların
cansız maddeden çıkması ve meydana gelmesi imkânsızdır.
Tenasül binefsihi (Abiyogenez) batıldır. Yüce Allah açıkça,
"kıyamet gününde ölülerin diriltilip kabirlerinden kaldırılması,
bitki ve ürünlerin bitmesi gibidir" dediğine göre, her halde
cesetlerin bir aslî cüz'ü (DNA: Deoksiribonükleik asidi) -ki gözle
görülmeyen bu molekülde insanın beden yapısı ve bu
yapının bütün özelliklerinin planı
şifrelenmiştir- başka insanlara DNA olmaktan korunarak
ikinci nefha zamanına kadar kalacaktır. Hz. Peygamber, yok
olmaktan korunarak kalacak olan bu molekülün Acbü'z zeneb denilen
"kuyruk sokumu" kemiğinde bulunduğunu söylüyor.

"...İkinci nefhadan sonra Allah gökten bir
su indirecektir. İnsanlar bitkilerin bittiği gibi biteceklerdir.
İnsanın kuyruk sokumu kemiğinden başka bir şeyi
kalmayıp çürüyüp yok olacaktır. İnsan kıyamet gününde
bundan yaratılıp terkib olunacaktır" (Müttefekun
aleyh, Mansur Ali Nasıf et-Tac, V, 362).

Yine Müslim ve Ebu Davudun rivayet ettiği
hadisinde Hz. Peygamber şöyle dedi: "Kuyruk sokumu kemiği
hariç insanoğlunun her tarafını toprak yiyip tüketecektir.
İnsan bu kemikten yaratıldı ve bundan diriltilip terkib
olunacaktır" (Müslim ve Ebu Davud'tan, et-Tac, V, 362).
Hadislerde kuyruk sokumu kemiği, alâkasından dolayı mecaz
olarak kullanılmıştır: Zikr-i kül, irade-i cüz veya
zikr-i mahal, irade-i haldir. Yani bu kemik zikredilerek ondaki aslî cüz
olan (DNA) kastedilmiştir. Gözle görülemeyen DNA molekülü belki
ateşte bile yanıp dağılarak kaybolmayacaktır.
Zaten Allah, her bir insanın hüviyetini bütün tafsilatıyla
biliyor. Her bir insanın bedeninin planı ilm-i ilâhide
mahfuzdur. Toprağın insan bedeninden neyi yiyip tükettiğini
de gayet iyi bilir: Arzın insanlardan neyi eksilttiğini muhakkak
biz bildik" buyurur (Kaf, 50/4). Her bir insanın bedeninin
planını kapsayan DNA molekülü nerede olursa olsun, hatta
parçalanmış bile olsa bunun parçalarını bir araya
getirip bundan, tohumundan ağacı yarattığı gibi
insanı tekrar yaratacaktır. İnsan ruhuyla insandır.
Ruh ölmez, değişmez ve yok olmaz, yarattığı
bedene de ruhunu geri gönderecektir. İşte buna bedenlerin aynen
iadesi, meâd ve ba's denilir. "Diriltilen insanlar mahşer
yerine yalın ayak, çıplak ve yaratıldığı
gibi sünnetsiz olarak sevkedilecektir" (Müslim, Kitabü'l-Cennet,
Bab: 56-58).

Muhiddin BAĞÇECİ


Konular