Şamil | Kategoriler | Konular

Maslahat

MASLAHAT

Faydalı olanı elde edip, zararlı
olanı defetme.

İslâm dininin maksadı; insanların
faydasına olanları gerçekleştirmek, bunları korumak
ve insanlardan zararı uzaklaştırmaktır. Buna maslahat
denir. Ancak maslahatlara insanların istediklerine göre değil,
Allah'ın koyduğu çerçeve dahilinde itibar edilir.

Maslahatları üçe ayırmak mümkündür.

1. Zarurîyyat: Ümmetin bütünü ve birimleriyle elde
etmek zorunda olduğu maslahatlardır. Bu maslahatlar zemin
edilmediğinde düzen bozulur, ümmetin hali fesat ve çöküşe
gider. Bu maslahatları elde etmeyenler ahirette azaba uğrarlar.
Bundan dolayı bu maslahatlar bütün ilâhî dinlerde mevcuttur.
Zarurî maslahatlar beş kısma ayrılır:

a) Dini muhafaza, b) Nefsi muhafaza, c) Nesli muhafaza,
d) Aklı muhafaza, e) Malı muhafaza.

Bu maslahatları korumak iki şekilde mümkündür:

a) Erkân ve adabına göre ikame etmek suretiyle,

b) Kendilerine arız olan zararı defetmek
suretiyle.

2. Hâciyyât: Zorluk ve meşakkati ortadan
kaldırmak, genişliği temin etmek için insanların
muhtaç oldukları maslahatlardır. Bu maslahatlar gözetilmediğinde
ümmetin bir kısmı sıkıntıya düşer. Seferde
ruhsat, alış-veriş imkânı ve şekilleri bu gruba
girer.

3. Tahsiniyyât: İnsanların hal ve
durumlarının yüksek edep ve sağlam ahlâkî temellerin
gerektirdiği şekilde olmasını temin eden
maslahatlardır. Güzel giyinmek, adab-ı muaşerete riayet
vb. bu gruptandır (Şâtibî, el-Muvafakât (Nşr. A.
Dıraz), Kahire, ts., II, 8-12; Karâfi, el-Furuk, Kahire 1347, IV,
33; Tâhir b. Âşûr, Mukasıdü'ş-şerîatil-İslâmiyye,
Tunus 1978, s. 78-96; H. Karaman, Fıkıh Usulü, İstanbul
1982, s. 91).

Şariin hüküm koyarken itibar ettiği
maslahatlara "maslahat-ı mutebere" denir. Meselâ aklın
muhafazası Şariin istediği bir maslahattır. Bunun için
şârî sarhoş edici içkileri haram kılmıştır.
Çünkü içki sarhoşluk vermek suretiyle aklı ifsad eder. O
halde aklı izale eden bütün içkiler haramdır ve şârî
tarafından yasaklanmıştır. Kıyası hüccet
kabul eden bilginler, bu tür manalara göre tahlil yapılabileceği
ve bunlar üzerine hüküm kurulabileceğine müttefiktirler.

İslâmın kabul etmeyip iptal ettiği ve
ortadan kaldırdığı maslahatlara da
"maslahat-ı merdûde" veya "maslahat-ı mulgât"
denir. Şer-î hükümlere aykırı olan herhangi bir
maslahat, esasında mefsedettir. Düşmana teslim olmak, bazen
faydalı bir çözüm olarak düşünülebilir. Zira bu çözüm,
öldürülmeyi ve hatta bazen esir edilmeyi malların telef olup
gitmesini önleyen bir yoldur. Fakat şârî bu faydaya itibar etmemiş,
düşmanla savaşılmasını ve ülkenin savunulmasını
emretmiştir. Çünkü bu daha üstün faydayı
sağlamaktadır. O da müslümanların varlık ve
şerefinin korunmasıdır.

Hükmün kendisine bağlanması ve üzerine
hüküm bina edilmesi, insanlara bir fayda sağlayan veya onlardan bir
zararı gideren, fakat muteber veya geçersiz sayıldığına
dair belirli bir delil bulunmayan manaya "maslahatı mürsele"
denir (Zekiyüddin Şaban, İslâm Hukuk İlminin
Esasları, Trc. İ. Kâfi Dönmez, Ankara 1990, s. 149-151; F.
Atar, Fıkıh Usulü, İstanbul 1988, s. 80-81).

İslâm uleması ibadetlerde mesâlihi mürsele
ile amel edilemeyeceği hususunda ittifak etmişlerdir. Muamelât
konusunda ise delil olup olmaması hususu ihtilâflıdır.
Hanefîler ve Şafiîler nazariyatta mürsel maslahatı bir delil
olarak kabul etmemelerine rağmen, fıkıh kitaplarında
maslahat esasına dayanan ictihadların bulunduğu görülmektedir.
Malikî ve Hanbelîler ise mesâlih-i mürsele'yi müstakil bir delil
olarak kabul etmektedirler. Bunun yanısıra Gazzalî ve Beyzâvî
gibi bazı âlimler zarurî, kat'î ve küllî olması
şartıyla maslahat-ı mürsele'yi hüccet olarak kabul
ederler. Malikî ve Hanbelîler de hakkında nas bulunmayan
meselelerde mesâlih-i mürsele'nin müstakil bir delil olabilmesi için,
maslahatın şer'î bir delile aykırı
olmamasını kat'î olmasını ve küllî (umumî) olmasını
şart koşmaktadırlar (F. Atar, a.g.e., s. 82-85).

Saffet KÖSE


Konular