Şamil | Kategoriler | Konular

Mabud

MABÛD

Kendisine ibadet edilen, varlık; rabb, ilah.

Batıl dinlerde insanların yollarını
şaşırıp delâlete sapmalarıyla ibadet ettikleri
put vb. varlıklar birer mabudtur. Zira onların insanlara fayda
ve zarar verebileceklerine inanılarak onlara ibadet edilir. Tevhîd
akidesine göre ise yegâne mabud Cenab-ı Allah'tır.
Allah'ın dışında bir varlığı mabud
kabul etmek ise İslam inancına göre küfürdür.

Kur'an-ı Kerim'de mabud kelimesi geçmese de, bu
kelimenin kökü olan "abede, ya'budû, ibadetun,
ubudiyyetun"den çeşitli kelime kalıpları içinde
gelen kelimeler bir çok ayette yer alır.

Kul, "abd"; kulun yaratanına yönelttiği
"ibadet, ibadet eden kul "âbid"; kendisine ibadet edilen
de "mabud" dur. İslâm dininde ibadet yalnız yüce
Allah'a yapılır. Tevhîdin gereği budur. Tevhid, inançta,
ibadette ve ahlakta tezahür eder. İnançta tevhid; Allah'a inanmak,
onun tek Allah olduğunu kabul etmek, O'na ortak koşmamak ve O'nu
esması (Esmâü'l-Hüsnâ: güzel isimler) ve sıfatı
(Sıfâtu'l-Ulyâ: yüce sıfatlar) ile mabud edinmektir.
İbadette tevhid; O'ndan başkasını mabud edinmemek,
yalnız O'na ibadet, dua, hamd, rükû, sücûd, yemin etmek, kurban
kesmektir. Ahlâkta tevhîd ise; O'ndan başkasından bir şey
beklememek, yalnız O'ndan istemek, O'nun izni olmaksızın hiç
birşey olmayacağını bilmektir. Kur'ân-ı Kerim'in
ilk suresi olan Fatiha'nın ilk üç ayetinde inançta tevhid
özetlendikten sonra dördüncü ayette ibadet ve ahlâktaki tevhîd
şöyle prensip haline getirilmektedir: "Yalnız sana ibadet
eder ve yalnız senden yardım dileriz"

Hz. Peygamber (s.a.s), Allah'dan
başkasını mabud edinmemiş, bunu açıkça ilân
etmiş, kavminin putperestliği, müşrikliği ile mücadeleye
girişmiştir. O, "Sizin taptıklarınıza tapmam
" (el-Kâfîrûn,109/2, 4); Allah'dan başka
taptıklarınıza tapmam" (Yunus, 10/104) deyip
onların Allah'dan başka çağırdıklarını
mabud edinmekten alıkonduğunu (el-En'am, 6/56; el-Mü'min,
40/66); kendisinin Allah'a ihlasla kulluk etmekle emrolunduğunu (ez-Zümer,
39/11,14; Beyyine 98/5) bildirmiştir. O, müşriklere "Ey
cahiller! Bana Allah'tan başkasına kulluk etmemi niçin
emredersiniz?" diyerek Allah'dan başkasını mabud
edinmeyeceğini açıkça ilân etti (ez-Zümer, 39/64). O,
kendisinin Allah'tan başkasını mabud edinmemeleri için
gönderilmiş bir uyarıcı (nezir) ve müjdeci (beşir)
olduğunu haber verdi (Hud, 11/2).

Hz. Muhammed, onları Allah'ın "halis
din"ine davet ettiğinde Allah'ı bırakıp
putları dost edinenler; "Onlara bizi Allah'a
yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz" diyorlardı
(ez-Zümer, 39/3). Ayrıca onlar; "Bu adam, sizi
babalarınızın mabud edindiklerinden vazgeçirmekten başka
bir şey istemiyor" deyip karşı çıkıyorlardı
(es-Sebe, 34/43). Yüce Allah, hayat veren, öldüren ve diriltecek olanın
kendisi olduğunu; peygamberinin doğru yol üzerinde bulunduğunu;
onun sadece davet etmesi gerektiğini; Allah'ın onların
yaptıklarını, gökte ve yerde olan her şeyi
bildiğini; kıyamet günü ona göre hüküm vereceğini,
halbuki müşriklerin Allah'ı bırakıp da O'nun
haklarında hiç bir delil indirmediği, kendilerinde de bir bilgi
olmayan şeyleri" mabud edindiklerini beyan buyurdu (el-Hacc,
22/66-72). Yine yüce Allah kendisine eş koşanlara dilediklerini
mabud edinebilecekleri, ancak kıyamet günü kat kat ateşle
bunun cezalandırılacağını haber vererek eğer
şeytanı mabud edinmekten vazgeçerlerse onların doğru
yolu bulan akıl sahipleri olacaklarını bildirdi (ez-Zümer,
39/15-19).

Müşrikler diyecek bir şey bulamayınca;
"Allah dileseydi O'ndan başka hiç bir şeye ne biz ve ne de
babalarımız tapardı"diye demagoji
yapıyorlardı (en-Nahl, 16/35). Böyle fikirler ileri süren,
peygamberleri yalancı çıkaran kimseler önceki toplumlarda da
vardı. Peygamberler onlara "Allah'ı mabud edinin,
azdırıcılardan kaçının" demişlerdi.
Peygamberleri yalanlayanların akıbetleri kötü olmuştu. Yüce
Allah, putperestlere, müşriklere "Siz Allah'ı
bırakıp sadece bir takım putlara tapıyor, aslı
olmayan sözler uyduruyorsunuz. Doğrusu, Allah'dan başka mabud
edindiklerinizin size rızık vermeye güçleri yetmez. Rızkı
Allah katında arayın; O'nu mabud edinin. Siz O'na döneceksiniz."
İhtarını yaparak peygamberlere düşenin sadece
tebliğ olduğunu belirtmişti (en-Nahl, 16/36, el-Ankebût,
29/17-18). Nitekim müşrikler ve mabud edindikleri mahşerde bir
araya getirilip "Bunları siz mi saptırdınız"
diye sorulduğunda "zaten mabud edinmiyorlardı!"
demeleri onların çelişkili, karanlıklar içinde olan dil
ve kalblerini pek iyi tasvir etmektedir (el-Furkan, 25/17, el-Kasas,
28/62-64). Allah'ı bırakıp başkasını mabud
edinenler eşleriyle birlikte cehennem yoluna konulacaktır
(es-Saffât, 37/22). O gün meleklere; "Bunlar mı sizi mabud
edindi"diye sorulduğunda; "onlar bizi değil,
cinleri" cevabını vereceklerdir (es-Sebe, 34/40-41).
Aslında müşrikleri açken doyuran, korku içinde iken güven
veren, Kâbe'yi koruyan Rabbe kulluk etmeleri, O'nu mabud edinmeleri
gerekirdi (Kureyş,106/3-4, el-Fil, 105/1-5).

Müşrikler, putperestler Peygamberimizin davetine
böyle karşılık verirken inanıp salih amel
işleyenler, sadece Allah'ı mabud edinmiş, O'na ibadet
etmiş ve hiç bir şeyi O'na ortak
koşmamışlardı (en-Nûr, 24/55). Çünkü yüce Allah,
"Yalnız Beni mabud edinin" buyurmaktadır (el-Ankebut,
29/56). Yüce Allah öte yandan kendisini mabud edinip, O'na kulluk edip,
O'na hiç bir şeyi ortak koşmamayı da emretmektedir (en-Nisâ,
4/36). Yine O; "Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbınızı
mabud edinin" buyurarak ancak yaratana kulluk edilebileceğini
belirtmiş bulunmaktadır (el-Bakara, 2/21). Çünkü O, Rabbımızdır,
O'ndan başka ilâh yoktur, her şeyin yaratıcısı
O'dur; bunun için mabud edinilecektir (el-En'am, 6/102).
İnsanların ve her şeyin yaratanı yüce Allah'ın
aynı konuda bir emri de aynen şöyledir: "Şüphesiz
ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Beni mabud edin. Beni
anmak için namaz kıl" (Tâ-Hâ, 20/14). Bütün işler O'na
döndürülecek, yerin, göklerin ve arasındakilerin Rabbı, yüce
Allah'a güvenilecek ve yalnız O, mabud edinilecektir (Hud, 11/123;
Meryem, 19/65).

Yüce Allah, Peygamberimizden önceki bütün
peygamberlere "Benden başka ilâh yoktur bana kulluk edin"
diye vahyederek kendisinin mabud edinilmesini bildirmiştir (el-Enbiyâ,
21/25). Hz. Yakub (a.s), oğullarına; "Benden sonra kime
kulluk edecek, kimi mabud edineceksiniz" diye sorduğunda onlar,
"Senin, İbrahim, İsmail, İshak'ın ilâhı
olan tek ilâha" cevabını vermişlerdi (el-Bakara,
2/133). Hz. İbrahim (a.s), babasına ve milletine nelere
tapındıklarını sorduğunda onlardan, putları
mabud edindikleri cevabını aldı. Onlara yonttukları
şeylere niçin tapındıklarını sordu;
putlarını da, kendilerini de Allah'ın
yarattığını bildirdi; görmeyen, işitmeyen bir
faydası dokunmayan şeyleri mabud edinmemek gerektiğini
anlatmaya çalıştı (eş-Şuarâ, 26/70-71;
es-Sâffat, 37/95; Meryem 19/42). O, "Beni ve oğullarımı
putları mabud edinmekten uzak tut" diye dua etti (İbrahim,
14/35).

Hz. İbrahim kavmine Allah'ı mabud edinmeleri
ve ondan korkmalarını bildirdiği (el-Ankebût, 29/16) gibi,
ondan sonraki peygamberler de aynı yolu takip ettiler; Allah'dan
başkasına tapmamayı, ancak Allah'a tapmayı bildirdiler
(Hûd, 11/2, Yûsuf, 12/40, el-Ahkâf, 40/21, el-Bakara, 2/83, el-İsrâ,
17/23). Ancak kavimleri, peygamberlerine "Bizi babalarımızın
mabud edindiklerinden vazgeçirmek mi isliyorsunuz" diye karşı
çıktılar (İbrahim, 14/10). Hz. Şuayb'e ne dedilerse;
Hz. Peygamber'e de onu söylediler (Hûd, 11/62, 87, 109, es-Sebe' 34/43).
Bununla beraber peygamberler görevlerini yaptılar. Hz. Nuh, kendi
kavmine (el-A'râf, 7/59, el-Mü'minûn, 23/23); Hz. Hûd, Ad kavmine
(el-A'râf, 7/65, Hûd 11/50); Hz. Salih, Semûd kavmine (el-A'raf, 7/73,
Hud, 11/61, en-Neml, 27/45); Hz. Şuayb, Medyenlilere (el-A'raf, 7/87;
Hud, 11/84; el-Ankebût, 29/36). Allah'ı mabud edinmelerini, O'ndan
başka ilâh olmadığını tebliğ etti. Mesih
(Hz. İsa), benzeri bir tebliği; "Ey
İsrailoğulları! Benim ve sizin Rabbinizi mabud edinin"
(el-Maide, 5/72, 117) şeklinde yapmasına rağmen, Yahudiler,
hahamlarını; Hristiyanlar papazlarını ve Meryem
oğlu Mesih'i Rab edindiler; Yahudiler "Üzeyr Allah'ın
oğlu" demişken, Hristiyanlar da Mesih'in Allah'ın
oğlu olduğu iddiasını ileri sürdüler. "Oysa bir
tek ilâhtan başkasını mabud edinmemekle
emrolunmuşlardı" (et-Tevbe, 9/30-31). Bunlardan
Hristiyanlar Kur'ân-ı Kerim'de "onlara zarar ve fayda da
veremeyecek Allah'dan başka bir mabud mu edindikleri"
tarzında bir soruya muhatap kılınmaktadırlar (el-Mâide,
5/76). Aslında ilâhî dinlere mensup olanların, tek bir tevhid
ümmeti olmaları, Allah'ı Rab ve mabud edinmeleri gerekirken, bölündüklerini
belirten (el-Enbiyâ, 21/92-93), Yüce Allah, Peygamberi Hz. Muhammed'e diğer
kitap ehlini, kendileri ile aralarında ortak bir prensibe davet
etmeyi emretmektedir. Bu prensip, Allah'dan başkasına mabud
edinmemek ve O'na ortak koşmamaktır (Âl-i İmrân, 3/64).

Yüce Allah, kendisini bırakıp başka
tanrılar edinenler için peygamberine; "De ki: Kesin delilinizi
getirin. İşte benim ümmetimin kitabı ve benden
öncekilerin kitapları... " şeklinde yol göstermektedir
(el-Enbiya, 21/24). Allah'dan başka tanrılar edinenler (el-Kehf,
18/15; Meryem, 19/81) bilmelidirler ki, edindikleri mabudlar,
tanrılar, bir şey yaratamazlar; kendileri yaratıktır
(el-Furkan, 25/3). İnsanlar kendilerine yardım edeceklerini
sanarak, umarak bunları mabud edinmişlerdir (Yâsin, 36/74).
Hevâ ve hevesini kendine ilâh edinenler yani nefislerine tapınanlar
da ayrı bir grubu oluştururlar (el-Furkan, 25/43; el-Câsiye,
45/23).

Günay TÜMER


Konular