Şamil | Kategoriler | Konular

Lisan

LİSAN

Dil; insanların birbirleriyle anlaşmak,
konuşmak, tanışmak amacıyla kullandıkları
işaret ve sesler sistemi.

Kur'an-ı Kerim'in Bakara suresindeki Allah,
Âdem'e bütün isimleri öğretti" ayetini zikreden Abdullah,
İbn Abbâs, Allah'ın ilk öğrettiği isimlerin yer, gök,
dağ, deve, inek vb. gibi mahlukat ve eşya isimleri olduğunu
söylemiştir. Bazı müfessirler de bu isimlerin meleklerin, bazıları
da bütün yaratılmışların isimleri olduğunu
iddia etmişlerdir. Bu görüşlerden başka, kelimelerin
doğuşunda bunların birinin değil belki birkaçının
rolü olabileceği şeklinde ayrı bir görüş ileri sürenler
de vardır. İlk çağdan beri doğuşu,
gelişmesi, sınıflandırılması ve grameri
konusunda düşünürleri meşgul eden dil, onu ele alanın
mesleğine, zevkine ve dünya görüşüne göre açıklanmıştır.

Dil; "zaman zaman bir anlaşma
vasıtası"; "gramer bütünü"; "hayvanlarla
insanları birbirinden ayıran en büyük özellik"; "duygu,
düşünce ve dilekleri anlatmak için kullanılan
işaretlerin tümü"; "insan beyninin bir faaliyeti";
"toplu yaşamanın bir gereği olarak ortaya çıkan
olay" gibi izahlarla tanımlanmıştır.
İnsanların toplumsal hayatında vazgeçilmez bir unsurdur.

Filoloji (dil bilimi)nin gelişmeye
başladığı on dokuzuncu asırdan bu yana
yapılan inceleme ve araştırmaların
ışığında izah edilecek olursa; "dil,
insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabii bir
vasıta, kendine mahsus kanunları olan ve bu kanunlar
çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen
zamanlarda atılmış gizli antlaşmalar sistemi ve
seslerden örülmüş sosyal bir kurumdur."

Bunun yanısıra kemiksiz bir et parçası
olan dilin insanı Allah'ın indinde ne durumlara düşürdüğü
ve nice mertebelere yükselttiği hususu da önemlidir. "İnsanın
başına ne gelirse dilinden gelir" ata sözü bir gerçeği
yansıtmaktadır. Bunun gibi dil ile ilgili vecizeleşmiş
daha bir çok sözler vardır. İslâm, dil üzerinde çok durmuştur.
Müslümanın dilini boş ve faydasız sözlerden, yalanın
her türlüsünden, gıybet ve koğuculuktan
sakındırması emredilmiştir. Dilin insan üzerindeki
hakkı doğruyu ve hakkı söylemesidir. Peygamber Efendimiz
bir hadisi şeriflerinde dilin insana getirdiği kötülük ve
belâlara değinerek şöyle demiştir: "İnsanlar
diliyle söylediklerinden başka bir şey yüzünden yüz üstü
ateşe atılırlar mı?" (Tirmizi). Yine Tirmizi'de
geçen bir başka hadiste de Mümin ayıplamaz, lânet etmez,
kötü söz söylemez" buyuruluyor. İmam Nevevi de bu konuda
şöyle der: "Her mükellefin -faydalı sözlerden başka
dilini her sözden koruması lâzımdır. Faydadan uzak bir söz
uzadığında, sünnet olan, onu kesmektir. Çünkü mübah
olan bir söz kısa zamanda harama veya mekruha çekilebilir."

Müslüman kendi aleyhine de olsa "Allah'ın
dini konusunda kınayanın kınamasından korkmadan"
hakkı söylemelidir. Bu, dilin, insanın üzerindeki en büyük
hakkıdır. Dilini, Hakk'a ulaşmak amacında kullanan,
yalandan, gıybetten, her türlü faydasız sözlerden uzak tutan
müslümanın bu tavrı ruhuna şeytanın vesvese ve düzenlerine
karşı korunma gücü verir. Dedi kodu, gıybet, yalan, ruhu
zayıflatır, öldürür, insanın haysiyet ve şerefini
ortadan kaldırır. Bunun için İslâm, yalanı "lânetlenmiş
afetlerden" saymıştır.

Şamil İA


Konular