Şamil | Kategoriler | Konular

Kureys suresi

KUREYŞ SÛRESİ

Kur'ân-ı Kerim'in yüz altıncı sûresi.
Âyetlerin sayısı Hicazlılara göre beş,
diğerlerine göre dörttür. On yedi kelime ve yetmiş üç
harften ibarettir. Âyetlerin sonlarına ahenk veren fâsılaları,
te, şîn ve fe harfleridir. Sûre adını ilk âyette geçen,
"Kureyş" kelimesinden almıştır.

Dahhâk ve Kelbî, bu sûrenin Medenî olduğunu söylemişlerdir.
Ama müfessirlerin çoğunluğu sûrenin Mekke'de nâzil olduğu
üzerinde müttefiktirler. Sûrenin Mekkî olduğuna "rabbe
haze'l-beyt" âyeti delil gösterilmiştir. Seleften
bazıları bu sûrenin içeriğinden dolayı Fil sûresinin
devamı gibi göründüğünü söylemiş ve bu iki sûreyi
tek sûre olarak kabul etmişlerdir. Fakat ashabın çoğunluğunun
kanaati ve Hz. Osman'ın İslâm dünyasının
merkezlerine gönderdiği mushaflarda da bu iki sûre arasında
Besmele'nin konulması, bunların iki ayrı sûre olduğuna
kesinlik kazandırmıştır (Elmalılı Hamdi
Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, VII, 6146 vd; Mevdudî, Tefhîmü'l
Kur'ân terc. Heyet, İstanbul 1988 s. 274 vd.).

Bu sûre muhteva olarak Fil sûresinin bir devamı
mahiyetindedir. Allah (c.c.)'in Kureyşlilere Fil olayındaki ihsânı
hatırlatıldığı gibi, bu sûrede de kışın
ve yazın yaptıkları seyahat nimeti ve elde ettikleri bol
kazançları hatırlatılmaktadır. Kureyşlilerin
yaşadıkları yerler çorak ve verimsiz arazilerdir. Ama
Kâbe'nin kudsiyeti Kureyşliler için bir özellik taşımaktaydı.
Bu yüzden önlerine geniş rızık kapıları açıldığı,
huzur ve emniyet içerisinde rızıklarını elde
ettikleri ima edilmektedir. Kış ve yaz yapılan bu ticarî
seyahatlere alıştıkları ve âdeta bir gelenek haline
getirdikleri vurgulanmaktadır. İlk âyette geçen "îlâf",
sevmek, dağıldıktan sonra bir araya gelmek, bir şeyi
âdet haline getirmek manâsını taşır. Ticarî ilişkilerinden
dolayı, çevredeki kabileler ve devletler, Kureyşlilere "ashâb-ı
îlâf" (ülfet ilişkisi olanlar) demekteydiler.

Bu hâdîse sûrede şöyle anlatılmaktadır.

"(Eğer Allah'ın başka
ni'metlerinden dolayı kulluk etmiyorlarsa hiç değilse)
Kureyş'in (güvenini sağlayıp) onları kış ve
yaz yolculuğuna alıştırdığı için (ibadet
etsinler)" (1, 2).

Sûrede Allah'ın bu lutfu
hatırlatıldıktan sonra, onların bu ni'mete şükretmeleri
gerektiği belirtilerek şöyle devam edilmektedir: "Bu evin
Rabbine ibadet etsinler. Ki O, kendilerini açlıktan
kurtarmış ve korkudan da emin kılmıştır"
(3, 4).

O evin sahibi ve Rabbi, onları açlıktan
kurtarıp doyurmuş ve korkudan da emin
kılmıştır. Allah onlara emniyet ve ruhsat nimetini
verdiğinden dolayı yalnız O'na ibadet etmeleri ve ondan
başka ilahları O'na ortak ve denk kabul etmemeleri
gerektiği anlatılmaktadır. el-Ankebût sûresinin altmış
yedinci âyetinde o zamanki asâyişi ve Kureyş'in durumu şöyle
belirtilmektedir: "Çevrelerinde insanların zorla
kapılıp götürülmesine rağmen orayı harem
yaptığımızı onlar görmediler mi?" Cahiliyye
döneminde hiç bir kabilenin korkudan emin olmadığı bir
ortamda, Kureyş kabilesi her türlü tehlikeden korunmuş bir
şekilde yaşamlarını sürdürdüklerini kendileri de
biliyorlardı. Kureyş'in taşıdığı "Kâbe'nin
hizmetçileri" sıfatından dolayı, hiç kimse onlara
dokunmazdı. Herhangi bir saldırı esnasında;
Kureyşlilerin "Biz Haremliyiz" veya "Biz Allah'ın
haremindeniz" demeleri saldırganı durduruyordu. Tüm bu
ni'metlerden dolayı Kâbe'nin Rabbine ibadet etmeleri istenmektedir.

Kureyş sûresinin faziletiyle ilgili bir hadis-i
şerifte Rasûlüllah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:
"Allah Teâlâ Kureyşlileri yedi özellikle üstün kılmıştır?
Ben onlardanım; nübüvvet onlardadır; Mekke'nin hâcibliği
onlardadır; Mekke'nin su dağıtma işlemi (sikâye)
onlardadır; Allah, fil ordusuna karşı onları muzaffer
kılmıştır; onlar, kendilerinden başkası
Allah'a ibadet etmezken, sürekli Allah'a ibadet etmişlerdir; Allah
onlar hakkında Kur'ân'da bir sure indirmiştir" Rasûlüllah
sonra Kureyş sûresini okumuştur. (İbn Kesir, Tefsîru'l
Kur'âni'l-Azîm, terc. Bekir Karlığa, Bedrettin Çetiner
İstanbul 1987, XV, 8603-8685).

Böylece Kureyş Sûresi'nde; Rasûlüllah (s.a.s)
gönderildiği zaman herkes tarafından bu olaylar bilindiği
için ayrıca açıklamaya gerek duyulmamıştır.
Onun için dört kısa âyetle bu beytin (Kâbe) putlara değil,
sadece Allah'a ait olduğuna inandıklarına, Allah'ın bu
Beyt'e, dolayısıyla kendilerine emân bağışlayıp
ticarette ilerleme lütfettiğine ve açlıktan kurtararak refah
nasib ettiğine göre; Kureyş'in sadece bu Beyt'in Rabbine ibadet
etmeleri gerektiği beyan edilmiştir.

Mustafa TÜRKERİ


Konular