Şamil | Kategoriler | Konular

Kıble

KIBLE

Arapça'da yön ve yönelme demektir. İslam'da müslümanların
namaz kılarken yöneldikleri Kâbe yönünü dile getirir.

Hz. Muhammed (s.a.s) Mekke'de Kâbe'ye doğru, Kâbe'yi
araya alarak ya da doğrudan Beytü'l-Makdis'e yönelerek namaz kılıyordu.
Hicretten sonra Medine'de yaklaşık onyedi ay yine Beytü'l-Makdis'e
doğru durarak namaz kıldı. Ancak;

"Biz senin yüzünün göğe doğru
çevrilip durduğunu görüyoruz. Elbette seni hoşlanacağın
bir kıbleye döndüreceğiz. (Bundan böyle) yüzünü
Mescidü'l-Haram tarafına çevir. Nerede olursanız yüzlerinizi
o yöne çevirin..." (el-Bakara, 2/144) âyetinin gelişinden
sonra kıble Kâbe'ye çevrildi.

Görülmesi durumunda kıbleyi doğrudan Kâbe
belirler. İslâm bilginleri bu konuda sözbirliği içindedirler.
Kâbe'nin görülmemesi durumunda kıblenin nasıl
belirleneceği konusunda ise başlıca üç görüş
ortaya çıkmıştır. İmam Ebu Hanife'ye göre esas
olan Kâbe'nin bulunduğu yöndür. Namaz kılan müslümanın
Kâbe yönünde durması yeterlidir. Çünkü özellikle uzak
mesafelerde Kâbe'yi tam karşıya alabilmek mümkün değildir.

İmam Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel kıblenin
yönü değil, Kâbe'nin bizzat kendisi olduğunu, bu nedenle
nerede olunursa olunsun bizzat Kâbe'ye yönelinmesi gerektiğini
savunurlar. Bu bilginlere göre Kâbe'nin tam karşıya
alınmaması durumunda namaz geçerli olmaz. İmam Mâlik'in
savunduğu üçüncü görüş temelde imam Ebu Hanife'nin görüşüyle
aynıdır. Buna göre Mescidü'l-Haram içinde bulunanların
kıblesi Kâbe, Harem bölgesi içinde bulunanların kıblesi
Mescidü'l Haram, diğer yerlerdeki müslümanların kıblesi
de Harem bölgesidir.

Kıbleye yönelmek namazın
farzlarındandır. Herhangi bir yöne doğru kılınan
namaz geçerli değildir. Kıbleye yönelerek namaza duran kişi
daha sonra yönünü değiştirirse namazı bozulur.
Yalnız yüzün kıbleden çevrilmesi ise mekruh olmakla birlikte
namazı bozmaz. Kıblenin kesin biçimde bilinmemesi durumunda
namaz kılacak kişinin kıbleyi tesbit etmek için araştırma
yapması gerekir. Gerekli araştırmadan sonra kıble
olarak belirlediği yönde namazını kılar. Bu durumda yön
yanlış bile olsa namaz geçerlidir.

Ancak namaz sırasında yönünün yanlış
olduğunu öğrenirse kıbleye yönelmesi gerekir. Araştırma
yapılmadan kılınan namazda yanlış yöne durulduğu
anlaşılırsa namaz yeniden kılınır. Araba,
vapur, tren, uçak gibi ulaşım araçlarında namaza
başlanırken kıbleye dönülür, aracın hareketi
nedeniyle kıbleden sapılması namazı bozmaz. Savaş
gibi hayati tehlikenin sözkonusu olduğu durumlarda kıbleye yönelme
farz olmaktan çıkar. Bu tür durumlarda herhangi bir yöne doğru
kılınan namaz geçerlidir.

Namazdaki gibi farz olmamakla birlikte diğer
bazı durumlarda da Kabe'ye, eş deyişle kıbleye yönelmek
Hz. Peygamber (s a.s)'in sünneti gereği gelenekleşmiştir.
Namaz dışındaki dua ve ibadetlerde, Hac görevinin
gereklerinden olan ihrama girilmesi sırasında, cemrelere
taş atarken kıbleye dönülmesi gerekir. Cenazeler gömülürken
sağ yanlarına yatırılarak yüzleri kıblene
çevrilir. Hayvanlar da kesilirken kıbleye doğru
yatırın. Tüm bunlar mü'minin ibadet ve fiillerinde Allah'a
yönelişini, O'nun hoşnutluğunu
arayışını simgeler. Buna karşılık
bazı yakışıksız durumlarda kıbleye yönelmekten
kaçınılmalıdır. Sözgelimi abdest bozulurken kıbleye
yönelinmemesi, sırt dönülmemesi gerekir. Hz. Peygamber (s.a.s)'in,
"Biriniz kaza-yı hacet istediği zaman, kıbleyi ne
karşısına alsın, ne de arkasına. (Medine'ni)
doğusuna ya da batısına doğru dönün" (Nesaî),
anlamındaki söz ve davranışlarından kaynaklanan bu
tutum, Allah'ı çirkinliklerden tenzihe yönelik bir tutumdur.

Müfessirler, Allah'ın fiillerinin belli bir
nedene bağlanamayacağını kabul etseler de hem belli
bir kıblenin varlığı, hem de kıblenin
değiştirilmesi konusuna ilişkin birtakım hikmetler
üzerinde durmuşlardır. Belli bir kıblenin belirlenmesi
konusunda üzerinde durulan çok sayıdaki hikmetten en önemlileri
müslümanlar arasındaki birlik ve uyumun sağlanması
üzerinde yoğunlaşır. Buna göre Allah aralarında bir
ihtilaf olduğu vehmini ortadan kaldırmak, birlik ve beraberlik içinde
kulluk etmelerini sağlamak için belli bir yön tayin etmiş ve
hepsinin o tarafa yönelmelerini buyurmuştur. Mekke'de kıble
olarak Beytü'l Makdis'in seçilmesi mü'minlerin müşriklerden
ayrılması; daha sonra kıblenin Kâbe yönünde değiştirilmesi
de "Senin üzerinde olduğun (Kâbe'ny) kıble yapmamız
ancak peygambere uyanları, ökçesi üzere dönenlerden ayırdetmek
içindir" (el-Bakara, 2/143) âyetinin de işaret ettiği
gibi mü'minlerin yahudilerden ayrılmaları hikmetine
bağlıdır

Ahmet ÖZALP


Konular