Şamil | Kategoriler | Konular

Kasame

KASÂME

Kâtili meçhul cinâyetlerde maktûlün bulunduğu
köy veya mahalle halkından elli kişinin Allah'a yemin ederek
"Öldürmedik ve öldüreni de görmedik" diye yemin etmeleri
anlamında bir İslam ceza hukuku terimi. Bunu talep etmek ve
yemin edecek elli erkeği sevmek maktûlün velisinin hakkıdır.
Hanefiler dışında çoğunluk İslâm hukukçularına
göre, öldürülenin velîleri cinayeti başka bir delille ispat
edemezlerse, suçlunun aleyhine yemin ederler. Onlardan herbiri Allah'a
yeminle "ona filanca vurdu ve öldü veya onu falanca öldürdü"
diye yemin eder.

Kasâmenin delili sünnettir. Ensârdan bir erkek
şöyle rivayet etmiştir:

"Hz. Peygamber kasâmeyi câhiliyye devrinde olduğu
üzere bıraktı" (Buhârî, Diyât, 22, Menâkibu'l-Ensâr,
27; Ebû Dâvud, Diyât, 8,9; eş-Şevkânî, Neyhi'l-Evtâr, VII,
34). Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Delil getirmek
iddia edene, yemin ise inkâr edene aittir. Ancak kasâme bundan
müstesnâdır" (eş-Şevkânî, Neylü'l Evtar, VII,
39).

Kasâmenin amacı, müslümanın
canını korumak, kanın yere dökülmesini önlemek ve
suçlunun cezasız kalmasını engellemektir. Hz. Ali, Ömer (r.a)'a
cuma namazı veya Kâbe'yi tavaf sırasında izdihamdan ölen
kimseler hakkında şöyle demiştir: "Ey mü'minlerin
emîri, eğer öldüreni bilirsen hiçbir müslümanın kanı
boşa gitmez. Aksi halde onun diyetini beytülmâl'den ver" (el-Kâsânî,
Bedâyiu's Sanâyi', VII, 290; Meydânî, el-Lübâb, III, 172;
ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuh, VI, 395).

Yemin sırasında cinayeti üstlenen çıkmazsa,
o mahalle veya köy halkının mükellef erkeklerine diyetle
hükmolunur. İnsanların oturduğu yerden, ses
işitilmeyecek kadar uzakta, kırlarda bulunan ölünün, cinayet
sonucu öldürüldüğü belli ise, diyeti devlete âittir. İslâm,
suç işlemeleri önlemek için kollektif sorumluluk esasını
getirmiştir. Yine kâtilin asabe veya âkilesinin kasâme ve diyetle
yükümlü tutulmasının sebebi, maktûlün bulunduğu yerde,
öldürülmezden önce, hayatını korumadaki eksiklikleri ve câninin
saldırısına karşı ona yardım ve himaye
etmemeleridir. Nitekim, yanlışlıkla (hataen) öldürmede
âkilenin diyetle yükümlü tutulmasının sebebi de budur.

1) Öldürenin meçhul olması, Eğer kâtil
biliniyorsa kasâme usulü uygulanamaz. Şartları varsa, kasten
öldürmede kısâs, şibhü'l-amd ve hataen öldürmede ise diyet
gerekir.

2) Öldürülende yara, vurma vb. öldürme eserinin
bulunması gerekir. Bunlar olmazsa kasâme ve diyet gerekmez. Kendi
kendine ölmüş sayılır. Ağız, burun, dübür ve
cinsiyet uzvundan kan gelmiş olsa yine bir şey, gerekmez.
Çünkü bu yerlerden kan, bir harbe olmaksızın normal olarak
gelir. Bununla onun öldürüldüğü anlaşılmaz. Ancak kan,
göz veya kulaktan gelmiş olursa kasâme ve diyet söz konusu olur.

3) Öldürülenin insan olması. Hayvan için
kasâme yoluna gidilmez.

4) Öldürülenin velileri tarafından mahkemeye
dava açması. Çünkü kasâme bir yemindir. Yemin ise davasız
hukukî bir anlam taşımaz.

5) İthaf edilenin suçu inkâr etmesi. Çünkü
yemin inkâr edenin görevidir. Sanık suçu itiraf ederse, kasâme
söz konusu olmaz.

6) Dâvâcının kasâme talebinde bulunması,
Çünkü yemin teklif etmek davacının hakkıdır.

7) Maktülün bulunduğu yerin bir kimsenin mülkü
veya yararlandığı bir yer olması. Çünkü insanlar
mülk edindiği veya kira akdi gibi bir yolla
yararlandığı yerin güvenliğinden sorumlu tutulabilir.

Büyük câmilerde, umûma ait cadde, köprü ve çarşılarda
veya ceza evinde bulunan mektûl için kasâme yapılmaz. Çünkü bu
yerler, bir kimsenin mülkü veya tasarrufunda olan yerler değildir.
Burada diyet beytülmâl tarafından ödenir. Mahalle mescidinde
bulunursa, o mahalle halkı kasameye davet edilebilir. Gemi, uçak,
otobüs ve tren gibi araçlarda katili bilinmeyen bir ceset bulunsa,
kasâme bu araçlarda bulunan kimselere yöneltilir. Çünkü bu araçlar
onların elinde sayılır.

Sonuç olarak, tasarrufu bir kimseye veya cemaate değil
de, müslüman toplumuna ait olan her yerde kasâme ve diyet fertlere
gerekmez. Diyeti Devlet öder (el-Kâsânî, a.g.e, VII, 286 vd; İbnü'l-Hümâm,
Fethu'l-Kadîr, VIII, 392, 396; Meydanî, a.g.e, III, 174, 176; İbn
Kudâme, el-Muğnî, VIII, 71 vd.; İbn.-Abidîn, Reddü'l Muhtar,
V, 445 vd. ez-Zühayli, a.g.e, VI. 400.)

Hamdi DÖNDÜREN


Konular