Şamil | Kategoriler | Konular

Kan aldırma

KAN ALDIRMA

Kan damarlar içinde dolaşarak, vücudun en
küçük hücreleri arasına kadar yayılıp, orala besin
taşıyan, yaşamamız için çok önemli olan bir
maddedir. Ortalama olarak, her insanda, ağırlığının
12-15'te biri kadar kan vardır.

Günümüz tıp ilminde insanlardan
başlıca üç maksatla kan alınır. Muayene ve tahlil için,
tedavi için ve başkasına nakletmek için.

1. Muayene için: Duruma göre az veya çok miktarda
kan alınabilir. Az miktardaki kan parmak uçlarından veya kulak
memesinden, bebeklerde ise topuklardan alınır. Laboratuarda
alyuvarları ve akyuvarları saymak, bunların biçimlerini,
özelliklerini incelemek için parmağın ucunu delerek bir kaç
damla kan almak yeterli olur. Bazı hastalıklarda kanda
şeker, üre, kolesterin gibi bir takım maddeler bulunup
bulunmadığını araştırmak amacıyla biraz
fazlaca kan almak gerekir. Bu çokça kan kolun dirsek boşluğundaki
toplardamarlardan alınır.

2.Tedavi için: Kan basıncı (tansiyon) yükselmesi,
kanda birtakım zehirli maddelerin toplanması gibi durumlarda,
hastanın iyileştirilmesi için, yine kolun dirsek boşluğundaki
toplardamarlardan iğne ile veya bunlardan biri kesilerek
istenildiği kadar kan alınır.

3. Kan nakli için: Sağlam bir kimseden, hastaya
veya yaralıya verilmek üzere, toplardamarlardan kalın bir
iğneyle istenildiği kadar kan çekilir (bk. "Kan nakli"
maddesi).

Kan aldırma daha önceki yüzyıllarda ve
bazen günümüzde hacamat yöntemiyle de yapılmaktadır.
Bazı hastalıkların tedavisi için, kanı deri üstünde
bir yere çekip toplamak veya deriyi çizip biraz kan çıkarmak
gerekir. Bu işleme "hacamat" denir. Hacamat için;
şişe, çömlek, boynuz gibi aletler kullanılmıştır.
Diğer yandan sülük yapıştırmak yoluyla da kan
emdirilir.

Akciğerlere kan hücumu, bronşit, böbreğin,
kalbin dış zarının iltihaplanması gibi
hastalıklarda, bu yerlerdeki deri üstüne "kuru hacamat"
yöntemi uygulanır. Hacamat, şişe veya çömleğinin içindeki
hava ateşle boşaltıldığı için, bu boşluğa
rastlayan deri parçasına kan hücum ederek orası önce kızarır,
sonra morarır. Bu işlem iki üç dakika kadar sürdürülür. Bu
usulle hacamat yapılan yerlerdeki kan, derinlerdeki organlardan deri
üstüne çekilerek, iv organları kan hücumundan, az çok kurtarmak
mümkün olur.

Hacamatta ikinci yöntem "kanlı
hacamat"tır. Kuru hacamat sonunda kızaran moraran yerler,
hacamat zembereği veya mikroptan
arındırılmış tıraş bıçağı
ile ezilir Buralardan kan akmaya başlar. Bunlar pamukla silinerek,
yeniden vantuz şişeleri kapatılır şişelerin
vurulan yeri emmesi sonucunda kan, yavaş yavaş bunların içine
dolar.

Kanlı hacamat yöntemi, akciğerlere kan hücumu,
zatürre, solunum yolundaki ağır iltihaplanmaları,
ağrılar, kalbin dış zarının
iltihaplanması, böbrek iltihabı... gibi hastalıklarda
başvuruları bir yöntemdir. Diğer yandan görünürde
hiçbir hastalığı olmadığı halde
şişman ve kanlı insanlarda kan aldırmanın büyük
faydası bulunduğu bilinmektedir.

Günümüzün gelişen hekimliğinde çok
etkili yeni ilaçlar ve kan alma yöntemleri uygulanmaktadır.

Kan aldırma (hacamat) Hz. Peygamberin üzerinde
durduğu ve ümmetini teşvik ettiği bir konudur (bk. 'Hacamat"
maddesi). Rasûlüllah (s.a.s) bizzat kendisi de bir çok defalar kan aldırmıştır.
O'nun, kameri ayın onyedisinde, ondokuzunda ve yirmibirinde kan
aldırdığı rivayet edilir (bk. Tirmizi, Tıbb, 12;
Ebû Dâvud, Tıbb, 5). Enes b. Malik (r.a)'ın naklettiğine
göre, Hz. Peygamber'in vücudunun kan aldırdığı
yerler, boynun arka yanlarındaki iki damarla, iki omuz arasında
kalan kısımdır (İbn Mâce, Tıbb, 21). İbn
Abbas (r.a), Rasûlüllah (s.a.)'den şöyle dediğini rivayet
etmiştir: "Mirac gecesi, hangi melek topluluğuna
rastladıysam onlar bana; "Ey Muhammed kan aldırmaya devam
et ve ümmetine de bunu emret" diyorlardı" (Tirmizi,
Tıbb, 12; İbn Mâce, Tıbb, 20; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I,
354).

Kan aldırmanın şekli ve tıbbî
yararları konusunda Allah'ın elçisi şöyle buyurmuştur:
"Aç karınla kan aldırmak daha uygundur. Bunda şifâ
ve bereket vardır. Diğer yandan kan aldırmak aklı ve
hafızayı güçlendirir" (İbn Mace, Tıbb, 22).

Ramazanda oruçlu iken ihtiyaç olduğundan kan
aldırmak mümkün ne caizdir. Ancak oruçludan kan alınması,
vücudu zayıf düşürecek ve oruç tutmayı
zorlaştıracaksa mekruh olur. Hz. Peygamber'in, oruçlu iken kan
aldırdığı nakledildiği gibi,
başkalarını oruçlu iken aldırmaktan nehyettiği
de rivâyet edilmiştir (bk. Buhârî, Tıbb, II, Savm, 32; Ebû
Dâvud, Savm, 28, 29, 30; Tirmizî, Savm, 59, 61; İbn Mâce, Sıyâm,
18; Ahmed b. Hanbel, V, 363, 364, I, 248). Bu duruma göre zaruret olmadıkça
Ramazan da, gece kan aldırmayı tercih etmek daha uygundur.

Hamdi DÖNDÜREN


Konular