Şamil | Kategoriler | Konular

ıstıaze

İSTİÂZE

Herhangi bir işe başlarken ve herhangi bir münasebetle
"Euzü billahi mine'ş-Şeytani'r-racîm", yani; "Kovulmuş
(iyilikten uzaklaştırılarak, lânetlenmiş) olan
şeytanın şerrinden Allah'a
sığınırım " cümlesini söylemek.

Bir imtihan yeri olan bu dünya hayatında
insanın en büyük düşmanı şeytandır. O,
insanı aldatmak, doğru yoldan saptırmakla görevlidir. Bu
görevini gerçekleştirmek için de gizli-açık bir çok yola başvurur.
Bu nedenle inanan kişi, şeytanın oyunlarına
karşı daima uyanık olmalı, aklını kullanarak
peygamberlerin gösterdiği yoldan gitmelidir. Bunun
yanısıra insana yaraşan daima Rabbına
sığınması, koruyucusunun O olduğunu bilmesidir. Yüce
Allah şöyle buyurmaktadır: "Kur'an oku(mak iste)
diğin zaman kovulmuş şeytandan Allah'a sığın"
(en-Nahl, 16/98).

Kur'an, Allah'ın insana gönderdiği
talimatıdır. Şeytan, Kur'an okuyan kişiyi,
Kur'an'ı anlamaktan ve onunla amel etmekten vazgeçirmek için var
gücüyle uğraşır, kalbine vesvese sokarak Kur'an üzerinde
düşünmekten onu alıkoymaya çalışır.

Şeytanın şerrinden Allah'a
sığınmak, Kur'an tilavetine zemin hazırlatmak için
bir mukaddimedir. Böylece okuyucu samimi bir kalb ve açık zihinle
Kur'an'ı okumağa başlar.

Ayette hitabın Peygamber (s.a.s)'e yöneltilmiş
olması ve "Kur'an okumak istediğin zaman" ifadesinin
bulunması, şeytandan sığınmanın sadece
Peygambere has olduğunu ve bunun sadece Kur'an okunacak zamanlarda
olacağını ifade etmez. Hitap, Peygamber (s.a.s)'in
şahsında bütün müslümanlaradır. Peygamber böyle bir sığınma
ihtiyacını duyuyorsa, elbetteki diğer müslümanlar böyle
bir şeye daha fazla muhtaçtırlar. Ayrıca ne
sağından ve ne solundan bâtılın kendisine
ulaşamadığı Kur'an okunduğunda böyle bir
ihtiyaç söz konusu ise, diğer ameller için elbette buna çok daha
ihtiyaç vardır (Ebu's-Suûd, İrşâdü'l-Akli's-Selîm,
Kahire ty., V. 139-140).

Kur'an-ı Kerîm'in çeşitli yerlerinde,
insanı üzen, ona sıkıntı veren her şey için
Allah'a sığınma telkin edilir. Bazı ayetler
şunlardır:

"Musa da Firavun'a ve onun kavmine şöyle
dedi: Ben hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim, sizin
de Rabbiniz olan Allah'a sığındım" (el-Mü'min,
40/27).

"Şüphesiz beni taşlamanızdan,
benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a
sığındım" (ed-Duhân, 44/20);

"Ya... Musa; câhillerden olmaktan Allah'a sığınırım,
demişti" (el-Bakara, 2/67);

"Nuh, dedi ki: Ey Rabbim! Bundan sonra gerçek
yüzünü bilmediğim bir şeyi Sen'den istemekten Sana
sığınırım" (Hûd, ll/47);

"Meryem; Ben senden, Rahman olan Allah'a sığınırım.
Eğer Allah'tan korkuyorsan bana dokunma, dedi" (Meryem, 19/18).
Hz. Meryem, yanına insan şeklinde gelen melekten korkarak böyle
dua etmişti.

"Ey Muhammed! de ki: Rabbim! Şeytanların
vesvesesinden sana sığınırım. Rabbim!
Yanımda bulunmalarından da sana
sığırınım." (el-Müminûn, 23/97, 98);

"Ey Muhammed! de ki: Cin ve insanlardan olan ve
insanların kalblerine vesvese veren, o sinsi vesvesecinin
şerrinden, insanların Rabbi, insanların mâliki ve insanların
mâbudu olan, Allah'a sığınırım " (en-Nâs,
114/ 1-6);

"Ey Muhammed! De ki: Sığınırım,
sabahın Rabbine; yarattıklarının şerrinden,
çöktüğü vakit karanlığın şerrinden, düğümlere
üfleyenlerin şerrinden, haset ettiği vakit, haset edenin
şerrinden" (el-Felâk, 113/1-5).

Diğer yandan Hz. Peygamber'in istiâze duasını
okuduğuna dair pek çok hadis nakledilmiştir."Koğulmuş,
taşlanmış şeytandan Allah'a
sığırınım" duası, bazı
rivayetlerde "... her şeyi işiten ve bilen Allah'a
sığırınım" ilâvesiyle nakledilmiştir (bk.
Buhârî, Bed'ü'l-Halk, II, Edeb, 76; Müslim, Birr, 109, 110; Ebû
Dâvud, Salât, 18, 119, 120, 122; Tirmizî, Mevâkît, 65,
Sevâbu'l-Kur'ân, 22; ed-Dârimî, Salât, 33, Fadâilü'l-Kur'ân, 22;
Ahmed b. Hanbel, III, 50, V, 26, 253).

Hz. Peygamber'in dualarında, insana
sıkıntı ve üzüntü verecek, onu zarara sokacak, dünya ve
ahirette zillete düşürecek birçok konularda Allah'a sığındığını
görmekteyiz. O'nun cehennemden; cehennem ateşinden; kabir
fitnesinden; her şeyin ve her canlının şerrinden,
nefsinin şerrinden; yoksulluk ve borcun galebe çalmasından;
tembellikten, küfürden, kötü ahlâk, iş ve heveslerden; kederen
ve çok yaşlılıktan; yangın ve sel felâketinden
Allah'a sığınması bunlar arasında
sayılabilir (Geniş bilgi için bk. Buhârî, Deavat, 35-46,
Et'ime, 28, Eşribe, 30; Bedü'l-Halk, II, Edeb, 76, Tefsiru Sûre,
6/2, Ezân, 149, Cihâd, 25, Fiten, 15, Rikâk, 52; Müslim, Fiten 4, 7,
10, Zikr, 47-52, 61, 62, 66, 73, 76, 96, Birr, 109, 110,
Fadâilu's-Sahâbe, 140, Eymân, 36; Ebû Dâvud, Edeb, 98, 104, Salât,
18, ll9, 120, 122, Tıbb, 19; Tirmizi, Tahâre, 4, Deavât, 15, 19,
67, 74, 76, 110; Nesâ;, istiâze, 7, 12, 17, 18, 25, 26, 33, 38, 60;
Ahmed b. Hanbel, I, 247, II, 202, III, 50, 427, V, 356, VI, 31, 100, 139,
190; İbn Kesîr, Tefsiru'l-Kur'ani'l-Azîm, Kahire, ty., I, 27-29).

İslâm âlimlerinin büyük çoğunluğu
yukarıda zikrettiğimiz ayette geçen emrin vücûb değil,
nedb ifade ettiğini söylerler. Buna göre Kur'an okumaya başlamadan
önce istiâze okumak sünnettir. Namazda istiâzenin okunmasına
gelince, bu konuda ihtilaf vardır. Bazı âlimlere göre vacib
olup her rekâtta Besmele ve Fatiha suresinden önce istiâze de okunur.
Ebû Hanife ve Şafiî'ye görüşe okunması sünnet olup
sadece birinci rekâtte Besmele ve Fatiha suresinden önce okunur.
Çünkü onlara göre namazdaki kıraatin hepsi bir tek kıraat
sayılır (Kurtubî, el-Câmi'li Ahkâmi'l Kur'ân, Beyrut, ty.,
I, 86).

M. Sait ŞİMŞEK


Konular