Şamil | Kategoriler | Konular

ısraf

İSRAF

İnsanın sahip olduğu nimetleri gereksiz
ve aşırı tüketmesi. Bu tür bir davranış,
İslâm tarafından uygun görülmemiş ve insanoğlunun
yeme, içme ve harcama konusunda belirli bir denge içerisinde kalması
istenmiştir. Cenâb-ı Hak, Kur'an-ı Kerîm'in çeşitli
yerlerinde bu hususa işaret etmiştir: "Elini
bağlı olarak boynuna asma. Onu büsbütün de açıp saçma.
Sonra kınanmış pişman bir halde oturup
kalırsın" (el-İsra, 17/29). Burada "boynuna asma"
tabirinden cimrilik etmenin kasdedildiği belirtilmektedir. "Açıp
saçma" tabirinden ise, israf olduğu belirtilmektedir. Bu iki
husus da birbirinin zıddı olan fakat tasvip edilmeyen
alışkanlıklardır. İkisinde de hem kişiye hem
de topluma sayısız zararlar bulunmaktadır.

Başka bir ayette Cenâb-ı Hak, "Ey
Âdemoğulları, her mescide gidişinizde temiz ve güzel
elbiselerinizi giyin. Yiyin için, fakat israf etmeyin. Çünkü Allah
israf edenleri sevmez" (el-A'raf, 7/31). Cimrilik, meşru bir
şeyden faydalanmaktan nefsi mahrum bırakmaktır. İslâm
ise, meşru sınırlar içerisinde kişiyi faydalanmakla mükellef
tutar, haram kılınmamış bir şeyi insanların
haram olarak kabul etmelerinden hoşlanmaz. Çünkü hayatın güzelleştirilmesi,
çirkinliğe ve israfa kaçmaksızın gerçekleştirilmelidir.
İsraf hem fert ve hem de toplum için bir bozuluştur. Hepsi bu
yolda verilse bile, Allah yolunda malı infâk etmek israf değildir.

Hz. Peygamber ve ashabının; "yüce Allah
dağ gibi altın verse, bunu O'nun yolunda harcamayı temenni
ettikleri" nakledilmektedir (bk. Buhârî, Fedâilü's-Sahâbe, 6,
Temennî, 2, Zekât, 4, Müslim, Münâfîkîn, 52, Zekât, 31,
Fedâilü's-Sahâbe, 221, 222; İbn Mâce, Mukaddime, 10, Zekât, 3).

Bu yönüyle israf, İslâm'ın ileri derecede
hoş görmediği lüks hayattan kaynaklanmaktadır. Servetin büyüyüp
lüks uğruna harcanması sonucuna gitmemesi için malın
zenginler arasında dönüp dolaşan bir devlet olması
İslâm tarafından reddedilmiştir (bk. el-Haşr, 59/7).
Bu yüzden lüks, bir toplum için "şer" kabul
edilmiştir. Lüksün hoş görülmediği ve haram
kılındığı konusunda çeşitli nasslar
bulunmaktadır. Ancak buradaki lüks'ü ileri teknoloji ürünü
aletleri evimize sokma şeklinde anlamak yanlıştır.
Burada lüksten içki, kumar, fuhuş, aşırı giyim, gücünun
üzerinde gereksiz harcamalar, gurur-kibir, şan ve şöhret için
ziyafet düzenlemeler gibi harcama ve yaşantılar kastedilir.

Kur'an-ı Kerîm bazen tarih boyunca lüks ve rahat
bir hayat sürenlerden söz eder. Bu tür halklar kendilerini helâke
sürükledikleri gibi onlara uyanları da aynı âkıbete götürmüşlerdir.
Bir toplumda lüks içerisinde olanlar varsa, mutlaka orada zayıf
durumda olan mağdur kesimler de bulunur. Refah ve lüks içerisinde
olanlar hasta ve rahat hayatlarına tutkundurlar. Şehvet ve
lezzetlerine bağlıdırlar. Kur'an-ı Kerîm bu tür sapmış
ve haddi aşmış toplumların isyan içerisinde
bulunduklarından söz etmektedir.

"Kadınlara, oğullara, kantar kantar
altın ve gümüşlere, besili atlara, hayvanlara ve ekinlere
karşı duyuları aşırı istek, insanlara süslü
gösterildi. Oysa bunlar, sadece dünya hayatının geçici malıdır.
Varılacak güzel yer ise Allah'ın katındadır" (Âlu
İmrân, 3/14). "Biz herhangi bir ülkeye bir uyarıcı göndermişsek,
oranın zengin ve şımarık ileri gelenleri, mutlaka;
"Biz, sizin getirdiklerinizi inkâr ediyoruz" demişlerdir"
(Sebe', 34/34)

İsraf, ferdin olduğu kadar İslâm
toplumuna yön verecek otoritelerin de dikkat etmesi gereken bir husustur.
Tüketici, gerekli ihtiyaç maddelerinden kabul edilen malları
harcarken de, gereğinden fazla harcamamaya dikkat etmek
durumundadır. Kişinin iyi bir hayat sürmesi için yapacağı
harcamalara hiçbir şekilde sınırlama getirilemez. Elverir
ki, bu harcamalar etkinliğin artmasına ve İslâm'ın
gerçek bir müslümandan toplum içinde beklediği hizmetlerin yerine
getirilmesine yarasın.

Öte yandan "kıt kaynaklar"
iddiasına rağmen sınırsız ihtiyaçlara göre
üreten Batı iktisat sistemi tabii kaynakları alabildiğine
israf eder. Oysa israf fikrinin olmadığı bir İslâm
toplumu kaynakları verimli olarak kullanır. Yine İslâm
toplumunda ihtiyaçları öncelikle zaruretler tayin eder. İslâm,
kaynaklarla ihtiyaçlar arasındaki ilişkileri esasta
israfın bertaraf edilmesi gereği açısından düzenler.
İsraf yasağı temeli üzerinde oluşan İslâmî
üretim tarzı, İslâm devletine tabi olanların beslenme,
barınma, giyinme, ulaşım ihtiyaçlarını yeterli
olarak karşılamak hedefine yöneliktir. Bu üretim tarzında
ihtiyaç dolayısıyle tüketim ilk sevkedici güçtür. Çağdaş
kapitalist sistemde ise tüketimin sevkedicisi üretimdir. Üretim yapıldığı
için insanlar tüketmek durumundadırlar. Tüketim sınırsız
arzular oldukça cazip pazarlama ve reklâm faaliyetleriyle sürekli
olarak kamçılanır. Böylece ihtiyaçlar üretimin peşinde
koşar.

Kapitalizmin tüketim hırsı
sınırsız bir insan tipi meydana getirmiştir. İslâm'da
gerçekleştirilen üretimin hedefi insandaki maddi tatmini manevî
sahaya aktarmakla bu ihtiyacı giderir. Bir müslümanın tüketim
sahasında göz önünde tutacağı başlıca esaslar,
haramdan kaçınma, helâlinden tüketme, temizlik, aşırılıklardan
kaçınma, sağlığını tehlikeye düşürmeme
ve çevredekileri de hesaba katma şeklinde ortaya çıkar.

İslâm, israf yasağı ile özel mülkiyet
hakkına bir sınır getirmiş ve servet kimin olursa
olsun, onda toplumun hakkı bulunduğu ilkesini benimseyerek,
israfla bu hakkın yok edilmesine engel olmak istemiştir.

İslâm'ın yasak ettiği her türlü
harcama, -içki, kumar, uyuşturucu maddeler gibi- kişiye ve
topluma hiçbir yararı olmayan ve insanı başkalarına
muhtaç hale getirecek kadar ölçüsüz yapılan bağış
ve harcamalar israf sayılmıştır. Yalnız israf
kavramını daha geniş tutmak ve maddî-manevî her türlü
servet ve imkânın boşu boşuna harcanmasını israf
olarak değerlendirmek mümkündür.

Sağlık, Allah'ın bize bir lütfu, bir
nimetidir. Zaman yine bir nimettir. Sağlığımıza
dikkat etmemek, zamanımızı boşa harcamak israftır
ve bunun hesabı bizden sorulacaktır. Gereksiz olarak musluktan
akıtılan su, yakılan elektrik israftır. Bütün
ümmete ait olan nimetlerin boşa harcanmasıdır.

Sami ŞENER


Konular