Şamil | Kategoriler | Konular

ıhtıyarlık

İHTİYARLIK

İhtiyar olma hali, ihtiyar olma çağı,
kişinin yaşlanma devresi.

İnsanın dünyada geçirdiği hayat;
merhaleler hakkında Kur'an şu izahı yapar: "Ey
insanlar eğer öldükten sonra dirilmekten kuşkuda iseniz (bilin
ki) biz sizi (önce) topraktan, sonra nutfe (sperma) den, sonra alaka (embriyon)
dan, sonra yaratılışı belli belirsiz bir çiğnem
et parçasından yarattık ki, size (kudretimizi) açıkça
gösterelim. Dilediğimizi belirtilmiş bir süreye kadar
rahimlerde tutuyoruz sonra sizi bir bebek olarak çıkarıyoruz.

Sonra gücünüze ermeniz için (sizi büyütüyoruz).
İçinizden kimi (henüz çocukken öldürülüyor, kimi de ömrün en
kötü çağına) (ihtiyarlığa) itiliyor ki, bilirken
bir şey bilmez hale gelsin (çocukluğundaki gibi vücutça ve akılca
güçsüz bir duruma düşün) " (el-Hacc, 22/5), (el-Mü'minûn,
23/14); "Sonra güçlü çağınıza eresiniz, sonra da
ihtiyarlar olasınız diye sizi yaşatıyor..." (el-Mü'min,
40/67); "Sizi Allah yarattı. Sizi yine O öldürecek, içinizden
kimi -bildikten sonra (çocuk gibi) bir şey bilmesin diye- en
aşağı ömre (erzeli'l-Ömr) kadar geri götürülür... (Yani
ihtiyar olur, dermansızlık ve akıl
noksanlığı hususunda bir çocuğa benzer,
unutkanlık hali başlar)" (en-Nahl, 16/70);"Sonra onu
aşağı/arın aşağısına çevirdik"
(et-Tîn, 95/5). Ayette geçen "esfeli's-sâfilîn" tabiri
cehennem, ateş ile açıklandığı gibi âyetin
öncesiyle irtibat kurularak ruh ve madde itibariyle en güzel -ahseni
takvîm- biçimde yaratıları insanın daha sonra temizlik
yerine eğrilik, güzellik yerine çirkinlik, ilerleme yerine gerileme,
sıhhat yerine hastalık, gençlik yerine ihtiyarlık, ilim
yerine cehalet ve bunaklık, çalışma yerine tembellik, hürriyet
yerine esaret, izzet yerine zillet, hayat yerine ölüm ve çürüyüp
kokma noktasına getirileceği şeklinde de izah
edilmiştir.

Söz konusu ayetler, insanlar için dünya hayatındaki
en son noktanın "erzeli'l-ömür" yani, ihtiyarlığın
bunama hali olduğunu ifade etmektedir. Bu noktada bulunan insan,
akıl, anlayış ve güç itibariyle çocukluk dönemindeki
durumuna teşbih edilmiştir.

Başlangıç itibariyle topraktan yaratıları
insan, sonuçta da ölüm ile toprağa karışacak, kabir
hayatından sonra kıyâmet ile tekrar diriltilerek mahşere
sevk edilecektir.

Ömrün uzun veya kısa olması, Allah'ın
takdiri iledir. İrademizin dışında insan için takdir
edilen bu zaman dilimlerini yaşamanın leh ve aleyhimizde
olması, ancak iman ve İslâm'a uyup uymama açısındandır.
Bununla beraber ihtiyarlık akıl ve güce koyduğu engel
nedeniyle devası ve şifası yaratılmayan bir
hastalık olarak vasıflandırılmıştır (İbn
Mâce, Tıb, 1). Bunun için Hz. Peygamber (s.a.s): "Allah'ım!
Erzeli'l-ömür (ihtiyarlığın, bunaklığın)
den de sana sığınırım" buyurmuştur (Buharî,
Cihad, 25; Müslim, Zikr, 52).

Rasûlüllah (s.a.s) inanlara son derece sevgi ve
merhamet göstermiş söz ve fiilleriyle ümmetinin de aynı
şekilde davranmalarını ikaz etmiştir. O, güçsüzlükleri
nedeniyle çocuk ve yaşlılara daha ziyade merhamette
bulunmuş ve onların gönüllerini hoş etmeye çalışmıştır.

Müslümanlara karşı harbe iştirak
etmeyen kâfir ihtiyarlara bile merhamet ederek onların
öldürülmemelerini istemiştir. Semûre'nin rivâyetine göre, Hz.
Peygamber (s.a.s): "Müşriklerin yaşlılarını
öldürün, çocuklarını bırakın"
buyurmuştur (İbn Hacer, Bülûgü'l-Merâm, Trc. A. Davudoğlu,
IV, 111). Bu hadiste zikredilen yaşlıdan maksat harbe bizzat
iştirak edenlerdir. Bunlar için harp hukuku uygulanır.

İhtiyarlar için İslâm hukukunda genel
manâda istisnâî bir durum söz konusu değildir:"İhtiyar
erkekle, ihtiyar kadın zina ederlerse onları Allah
tarafından bir tenkîl (başkalarına ders ve ibret olacak
şekilde) olmak üzere mutlaka recm' edin (taşlayarak öldürün).
Allah Aziz ve Hakîmdir (İbn Mâce, Hûdud, 9; Dârimî, Hûdud, 16;
Mâlik, Muvatta, Hûdud, 10; Ahmed b. Hanbel, V, 132, 183). Yukarıdaki
hadis kitaplarında tilaveti mensuh bir âyet olduğu zikredilen
bu ifadeler suçu, işleyenin yaşının ilerlemiş
olmasına bakılmaksızın cezalandırılması
gerektiğini belirtir. Bununla beraber güçsüzlüğün son
noktasında, oruç için fitre, hac için ise bedel gönderilmesine
ruhsat verilmiştir. Namazların imâ ile kılınabileceği
hükme bağlanmıştır.

İhtiyarlar, aklı yeteneklerin
zayıfladığı bunama* dönemine gelmiş ve gerçekten
bunama baş göstermiş ise, yerine getirilmesinde akıl
varlığının şart
kılındığı sorumluluklardan muaf tutulurlar.

Cengiz YAĞCI


Konular