Şamil | Kategoriler | Konular

ıblıs

İBLİS

Şeytanın özel ismi. Bir çok ismi bulunan
şeytanının isimlerinden biri. Şeytan; cinnilerden ve
insanlardan şerli yaratıkları nitelemek için kullanılan
bir cins isimdir. Hz. Adem (a.s)'in cennetten çıkmasına sebep
olan, Kur'an'da anlatılan şeytanın birçok isimleri vardır.
Meselâ; el-Adüvv, Aduvullah, Azazil ve İblis bunlardandır.

İblis kelimesinin türediği "Eblese"
kökü şu anlamları ifade eder: Hayırsız oldu, hüsrana
uğradı, şaşkınlığa düştü, Allah'ın
rahmetinden ümidini kesti. İblis kelimesinin çoğulu "Ebalis"
ve "Ebalise" ölçüsündedir. Kelimenin türediği fiil kökünün
şeytanın özelliklerini nitelemesinden dolayı İblis
şeytana özel isim olmuştur (Alusi, Ruhû'l-Meânî, Beyrut (t.y.),
I , 229). İblis Ruhânî isabet ettiğini zehirleyen bir
ateşten (nar-ı semûm) yaratılmış cinlerin ve
şeytanların atasıdır. Yaratılış
mayasının nefsi isteklerle yoğrulduğu bunun için
meleklerin içinde iken bile büyüklenmiş ve nefsinde bulunan
meziyetler kendisini aldatmıştır (bk. Kamil Miras, Tecrid-i
Sarih Tercümesi ve Şerhi, IX, 55).

İbn Abbas'a dayanan rivayetlere göre
İblis'in adı Azâzil* olup kendisi meleklerin en şereflisi
idi. Cennetin muhafızı olduklarından cin denen bir melek
grubunun başkanı idi. bilgisinin çokluğundan dolayı
kendisine kibir ve gurur geldi (İbn Kesir, Tefsiru'l-Kur'âni'l-Azim,
Mısır, (ty.) I, 73; M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili,
İstanbul 1948, I;, 320).

İblis kelimesinin türediği kök Kur'an'da
lugat manasıyla da kullanılmıştır. Lugat
anlamındaki; "Allah'ın rahmetinden umut kesmek, umutsuz
kalıvermek" anlamlarında Kur'an-ı Kerim'in çeşitli
surelerinde kullanılmıştır: er-Rum; 30/12, el-En'âm,
6/44; el-Mü'minun, 23/77; el-Zuhruf, 43/75 (bk. Râgıb
el-İsfahani, el-Müfredat fi Garibi'l-Kur'an, Beyrut (ty.) s. 60;
İbn Manzur, Lisanü'l Arab, Beyrut (ty.), VI, 29).

Kur'ân-ı Kerim'de bildirildiğine göre Allah
meleklere: "Ben, balçıktan işlenebilen kara topraktan bir
insan yaratacağım; onu yapıp ruhumdan üflediğimde ona
secdeye kapanın" demişti. Bunun üzerine, İblis'in
dışında bütün melekler hemen secde ettiler. O, secde
edenlerle beraber olmaktan çekindi. Allah: "Ey İblis! Secde
edenlerle beraber olmaktan seni alıkoyan nedir?" dedi. O: "Balçıktan,
işlenebilen kara topraktan yarattığın insana secde
edemem" dedi. "Öyleyse defol oradan, sen artık
kovulmuş birisin. Doğrusu hesap gününe kadar lanet sanadır"
dedi. İblis: "Rabbim! Beni hiç olmazsa, tekrar dirilecekleri
güne kadar ertele" dedi. Allah: "Sen bilinen gün gelene kadar
bırakılanlardansın" dedi. İblis: "Rabbim
beni saptırdığın için and olsun ki yeryüzünde fenalıkları
onlara güzel göstereceğim; halis kıldığın
kulların bir yana, onların hepsini saptıracağım
" dedi Allah söyle dedi: "Benim gerekli kıldığım
dosdoğru yol budur; kullarımın üzerinde senin bir nüfuzun
olamaz. Ancak sana uyan sapıklar bunun dışındadır
ve cehennem onların hepsinin toplanacağı yerdir" dedi
(el-Hicr, 15/28-43; el-İsra, 17/61). Böylece İblis, "Adem
(a.s)'e secde etmekten kaçındı, büyüklük tasladı ve
inkar edenlerden oldu" (el-Bakara, 2/34; el-A'raf, 7/11).

İblis'i böbürlendiren, Adem (a.s)'e secde
etmekten alıkoyan hususlardan biri de, onun ateşten
yaratılış olmasıdır. Ona göre ateşten
yaratılmış olmak bir üstünlük vesilesidir. Bunu, onun
şu sözlerinden anlıyoruz: "...Allah: "Ey İblis,
kudretimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan
nedir? Böbürlendin mi? yoksa gururlananlardan mısın?"
dedi. İblis: "Ben ondan daha üstünüm. Beni ateşten
yarattın, onu çamurdan yarattın?" dedi. Allah:"Defol
oradan, sen artık kovulmuş birisin, ceza gününe kadar lanetim
senin üzerinedir." dedi..." (Sad, 38/7 1 -85).

Yine Kur'an-ı Kerim'de bildirildiğine göre
İblis, yalnız Allah'a isyan etmekle kalmamış; Adem (a.s)'ın
ve eşinin Cennet'ten çıkarılmalarına sebep olmuş
ve böylece insanoğluna en büyük düşmanlığını
da yapmıştır. Şöyle ki:

Allah: "Ey Adem! Doğrusu bu senin ve
eşinin düşmanıdır. Sakın sizi Cennet'ten çıkarmasın,
yoksa bedbaht olursun. Doğrusu Cennette ne acıkırsın
ne de çıplak kalırsın, orada ne susarsın ne de güneşin
sıcağında kalırsın." dedik ama şeytan
ona vesvese verip: "Ey Adem (a.s) sana susuzluk
ağacını ve çökmesi mümkün olmayan bir saltanatı göstereyim
mi?" dedi. Bunun üzerine ikisi de o ağacın meyvesinden
yedi, ayıp yerleri görünüverdi. Cennet yapraklarıyla
örtünmeye koyuldular. Adem, Rabbine başkaldırdı ve yolunu
şaşırdı. Rabbi yine de onu seçip tövbesini kabul
etti, ona doğru yolu gösterdi. Onlara şöyle dedi: "Birbirinize
düşman olarak hepiniz oradan (Cennet'ten) inin" (Taha,
20/117-123).

İblis'in genel karakteri, büyüklük taslamak ve
inkar, insanlara kötü şeyleri iyi göstermek ve onları
doğru yoldan saptırmak ve insanlara vesvese vermektir.
İşte bunun içindir ki Yüce Allah:

"Ey insanoğulları! Siz beni
bırakıp İblis'i ve soyunu dost mu ediniyorsunuz? Halbuki
onlar size düşmandır. Kendilerine yazık edenler için bu
ne kötü değişmedir" (el-Kehf, 18/50).

Bu son ayette İblis'in "Cinlerden
olduğundan ve onun soyundan" bahsedilmektedir. Diğer bir
ayette de: "onlar azgınlar ve İblis'in adamları hepsi
tepetakla oraya (cehenneme) atılırlar" (eş-Şuarâ,
26/94-95) buyurulmak suretiyle, İblis'in ordularının
olduğuna da dikkat çekilmektedir. İnsanların
beraberlerinde onlara vesvese veren bir şeytanın
bulunduğunu bir başka hadis-i şerifte de görüyoruz.

Hz. Âîşe (r.a) şöyle rivayet etmiştir:

"Resulullah (s.a.s) bir gece yanımdan çıkıp
gitti. Ben bundan dolayı kıskançlık duydum. Biraz sonra
geldi ve benim kıskandığımı hissetti. Bana:

"Neyin var ey Âîşe, kıskandın
mı?..." diye sordu. Ben:

"-Bana ne olacak, benim gibisi, senin gibi bir
zatı kıskanmaz mı? dedim.

Resulullah:

"-Sana, şeytanın mı geldi?"
dedi. Ben:

"-Ey Allah elçisi, benimle beraber bir
şeytan mı var? dedim. O da:

"-Evet..." dedi

"-Her insanın yanında bir şeytan
var mıdır? dedim." O da:

"-Vardır", buyurdular, Ben yine:
"Seninle de mi ey Allah'ın Resulu?" diye sordum. şöyle
buyurdu:

"-Evet. Fakat, Rabbim ona karşı bana
yardım etti de o da müslüman oldu" (Müslim, Münafıkun,
11; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 115).

Bu hadisten, İblis olarak bildiğimiz
şeytandan başka, her insanın yanında, onu doğru
yoldan saptırmak için bir şeytanın da bulunduğunu öğreniyoruz.
Ancak bununla insan kalbinde lümme-i şeytaniyye denilen
şeytanın ahizesi gibi vazife gören parçanın kastedilmesi
de mümkündür.

Şeytana karşı alınacak tedbirleri
şöyle sıralayabiliriz:

Her insanın yanında bir şeytan
olduğuna göre, ondan nasıl emin olacağız ve onun bizi
doğru yoldan saptırmak için başvuracağı
hilelerden kendimizi nasıl koruyacağız? Kur'an-ı
Kerim'de bazı ayetlerde şöyle buyurulur: "Kur'an okuyacağın
zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın. "(Eûzü
billahi mineşşeytanirracim) Doğrusu şeytanın,
inananlar ve yalnız Rablerine güvenenler üzerinde nüfuzu yoktur.
Onun nüfuzu (etkisi) sadece onu dost edinenlere ve Allah'a ortak koşanlar
üzerinedir" (en-Nahl, 16/98-100). Şeytanın telkinlerine
uyanlarla, şeytan hakkında ise bir ayette şöyle
buyuruluyor: "Onlar azgınlar ve İblis'in adamları,
hepsi tepe taklak oraya (cehenneme) atılırlar"
(es-Şuarâ, 26/94-95).

Yukarıda anlamını verdiğimiz
ayetlerden de anlaşılıyor ki, Allah'a içtenlikle inanarak
ibadet eden insanlar üzerinde, -kurşuna karşı çelik yelek
giyilmiş gibi şeytanın hiçbir etkisi olamamaktadır.
Allah'a inanıp emirlerine uyan ve Peygamber efendimiz (s.a.s)'in gösterdiği
yoldan giden kişiler, şeytana galip gelmişler demektir. O
halde, şeytana boyun eğmemenin tek yolu, Allah'a samimi olarak
inanmak ve ibadetleri tam yapmak Hz. Peygamber (s.a.s)'in gösterdiği
yoldan ayrılmamaktadır. Her işimize başlarken de:
"Euzü besmele" ile başlamaktır.

Ahmet GÜÇ


Konular