Şamil | Kategoriler | Konular

Huruf-u mukattaa

HURUF-U MUKATTAA

Kur'ân'ın bazı sûrelerinin başındaki
hece harfleri. Kur'ân'ın yirmidokuz sûresi bu harflerle başlamaktadır.
Bu sûrelerden üç tanesi bir; on tanesi iki; onüç tanesi üç; iki
tanesi dört ve bir tanesi de beş mukattaa harfiyle
başlamaktadır.

Bu sûreleri şöylece sıralayabiliriz: Bakara,
Âlu İmran, A'râf, Yunuş Hud, Yusuf, Ra'd, İbrahim, Hicr,
Meryem, Neml, Kasas, Ankebut, Rum, Lokman, Secde, Yâsîn, Sâd, Mü'min,
Fussilet, Tâhâ, Şuarâ, Câsiye, Ahkâf, Kaf, Kalem, Şurâ,
Zuhruf, Duhan.

Bu sûrelerin yirmiyedisi Mekke'de nazil olmuştur.
Bakara ve Âlu İmrân süreleri Medenîdir.

İslâm bilginleri Mukattaa harflerinin tam bir
âyet olup olmaması konusunda ihtilaf etmişlerdir.

Bu harflerin ne anlama geldiği konusunda pek çok
görüş ileri sürülmüştür.

Bir kısım âlimlere göre bu harfler,
Kur'ân'ın esrarındandır. Allah bunların hakikatini
bilmeyi kendine tahsis etmiştir. Bu görüşte olan âlimler
haliyle onları tefsir etmekten kaçınmışlardır. Görüşlerini
teyid sadedinde seleften birtakım rivayetler de nakletmişlerdir.
Şa'bî, Süfyan es-Sevrî ve muhaddislerden bir topluluktan yapılan
rivayetlere göre onlar şöyle demişlerdir: "Allah'ın
her kitabında bir sırrı vardır; bunlar da Kur'ân'daki
sırrıdır. Bunlar, sadece Allah'ın bildiği müteşâbihattandır.
Onlar hakkında konuşmamız gerekmez (caiz olmaz). Onlara
inanır ve nakledildikleri gibi okuruz. Benzeri görüşler
Hulefa-i Râşidîn ile İbn Mes'ûd'a da nisbet edilmiştir (Kurtubî,
el-Câmi' li Ahkâmi'l-Kur'ân, Beyrut ty. 1, 154).

Özellikle kelâmcılar bu görüşü tasvip
etmezler; Allah'ın kitabında, mahlûku için mefhumu olmayan
şeyleri irad etmesini uygun görmeyip bu görüşü redde dair
âyet ve hadislerden deliller nakletmiş ve aklî deliller ileri
sürmüşlerdir (İsmâil Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, Ankara
1976, s. 137).

Onlara anlam verenler ise, değişik birçok
görüş ileri sürmüşlerdir. Biz bunlardan sadece önemli bulduğumuz
bir kaç tanesini nakletmekle yetineceğiz:

a- Bu harflerden her birinin Allah'ın isim ve
sıfatlarıyla başka isimlere delâlet ettiğini ileri sürenlerin
görüşü:

Bu konuda selefe nisbet edilen görüşler de
vardır. Bu görüşlerin büyük çoğunluğu İbn
Abbâs'a nisbet edilir.

Meselâ İbn Abbâs'a nisbet edilen bir görüşe
göre "Kâf-hâ-yâ-ayn-sâd" harfleri Allah'ın şu
isimlerine delâlet ederler "el-Kerîm, el-Hâdî, el-Hakîm,
es-Sâdik" (Suyûtî, el-İtkân, Beyrut 1978, II, II). "Elif-lâm-mîm"
harfleri, "Ben Allah'ım daha iyi bilirim"
anlamındadır .

Buna benzer misâlleri çoğaltmak mümkündür.
Bir kısım âlimler, bazı gerekçeler ileri sürerek bu
görüşe karşı çıkmışlardır. Her
şeyden önce bu harflerin bu anlama geldiğine dair tutarlı
bir dayanak mevcut değildir. Meselâ bir "kaf" harfi için
Allah'ın "Kahir ismine delâlet ediyor da "Kuddûs",
"Kadîr" veya "Kavî" isimlerine delâlet etmiyor? (Subhi
es-Sâlih, Mebâhis fi Ulûmi'l-Kur'ân, Beyrut 1968, s. 241).

Ayrıca bir harf ya da harf gurubunun
anlamıyla ilgili olarak bir sahabeden meselâ İbn Abbas'tan
nakledilen farklı anlamlar o kadar çok ve birbirinden uzaktır
ki, bu durum rivayetlere itimadı sarsmaktadır.

b- Kur'ân'ın icâzına delâlet ettiklerini
söyleyenlerin görüşü:

Huruf-u mukatta ile muhataplara şu mesaj
verilmektedir: Kurân-ı Kerîm, Arapların
konuşmalarında kullandıkları bu hece harflerinden
oluşan kelimelerden meydana gelmektedir. Kur'ân bu kelimeleri
kullanarak öyle bir ifade uslûbu ortaya koymuştur ki beserin bunun
gibisini ortaya koyması mümkün değildir. Oysa Araplar da
konuşmalarında aynı hammaddeyi kullanıyorlar.
Eğer bu Kur'ân Allah tarafından indirilmemiş olsaydı,
onlar da Kur'ân'ın fesahatine denk bir fesahat tuttururlardı.

Bu görüşü ileri sürenler, görüşlerine
gerekçe olarak da şunu söylerler: Bu harflerle başlayan sûreler
yirmidokuz âdet olup hece harflerinin sayısı da yirmidokuzdur.
Ayrıca her harf grubundan biri huruf-u mukattaa içerisinde
Kur'ân'da zikredilmiştir.

Arap dilinde kelimelerin harf sayısı ile de
Hurûf-u Mukattaanın bir ilişkisi vardır. Şöyle ki;
Arap dilinde kelimeler ya bir, ya iki, ya üç, ya dört, ya da beş
harften oluşmaktadır. Arapça'da beş harften fazla harften
oluşan kelime yoktur. Hurûf-u Mukattaa da birden başlamak
üzere beş harfe kadar bir arada zikredilmiştir

c- Uyarı harfleri olduklarını söyleyenlerin
görüşü:

Bu görüşü ileri sürenler, şöyle derler:
Cahiliyye Arapları da kasidelerinde birtakım tenbih (uyarı)
edatlarıyla başlar, böylece muhatabın dikkatini kendi sözlerine
çekmek isterlerdi. Kur'ân-ı Kerîm, onları
kullandığı uyarı harflerinden farklı olarak bu
harfleri kullanmıştır. Çünkü bu harfleri kullanmaktan
maksat, muhatabın dikkatini çekmektir. O halde farklı harflerin
kullanılması, bu göıevi daha mükemmel bir şekilde
yerine getirecekti ve Kur'ân da bunu yaptı.

Bu saydığımız görüşlerin
dışında pek çok görüş ileri sürülmüştür.
Ancak diğer görüşlerin hemen hemen tamamının bir
dayanağı yoktur. Bu nedenle bunlarla iktifa etmeyi uygun gördük.

M. Sait ŞİMŞEK


Konular