Şamil | Kategoriler | Konular

Hud'a (aldatma)

HUD'A (ALDATMA)

Hile, aldatma, düzen kurma, insanın içinde
gizlediği şeyin aksini açığa çıkarması.
Dilimizdeki "aldatmak" kelimesi, hud'a kelimesinin
karşılığıdır.

İslâm'da fertlerin birbirini aldatması yasak
olduğu gibi, müslümanın aldanmaması da bir esastır.
Çünkü müslüman bir başkasının hakkına tecavüz
etmeyeceği gibi, kendi hakkını da başkasına çiğnetmez.
Gerek alışverişte olsun, gerek diğer sosyal münasebetlerde
olsun bir müslüman ne aldatır, ne de aldanır. Böyle bir yola
asla tenezzül de etmemeli ve bir müslümanı asla
aldatmamalıdır. Her müslüman diğer müslümanın
kardeşi olduğu için (el-Hucurât, 49/10) toplumun birlik ve
beraberliğini, bozmak bundan da öte kardeşliğini
temelinden sarsan böyle bir yola tevessül etmek haramdır. Nitekim
Hz. Peygamber çarşıda ıslak buğdayı, çuvalın
altında kuru buğday ile kapatarak sattığı
malın hatasını gizlemek suretiyle halkı aldatmaya çalışan
kişiye: "Bizi aldatan bizden değildir" (Müslim,
İmâm, 164; Ebû Dâvud, Büyü', 50; Tirmizi, Büyü', 72) ihtarında
bulunmuştur.

Kur'an-ı Kerim'de de "hud'a" kelimesi
bazı ayetlerde geçmektedir: "Münafıklar Allah ve mü'minleri
aldatmaya çalışırlar; halbuki yalnız kendilerini
aldatırlar da, farkında bile olmazlar" (el-Bakara, 2/9);
"Münafıklar Allah'ı aldatmaya çalışırlar,
halbuki O, onların aldatmalarını kendilerine çevirir.
Namaza kalktıkları zaman da üşene üşene kalkarlar,
insanlara gösteriş yaparlar, Allah'ı pek az anarlar" (en-Nisâ,
4/142); "Eğer sana hile yapmak isterlerse, Allah sana yeter.
Yardımı ile seni ve mü'minleri destekleyen O'dur" (el-Enfâl,
8/62).

Görüldüğü gibi, âyetlerde münafıkların
aldatıcılığından söz edilmekte, fakat Allah
Teâlâ'nın onların aldatmasına müsaade etmediği
belirtilmektedir. Münafıkların, küfürlerini içlerinde
gizleyip, sonra da dilleri ile müslüman olduklarını söyleyerek,
Allah'ı mü'minleri aldatmaya çalıştıkları
vahiyle açığa çıkarılmıştır. Çünkü
yüce Allah insanın içinden geçenleri ve niyetlerini de bilir. Zira
O, insana şah damarından daha yakındır (Kaf, 50/16).
Dolayısıyla her şeye hâkim olan Allah, asla aldatılamayacağını
âyetleri ile açıklamıştır. Bu durum
karşısında münâfıkların böyle bir yola
tevessül etmeleri, kendilerini aldatmaktan başka bir şey
değildir.

Âyetlerde geçen "münafıkların
Allah'ı aldatmaları" sadece bir mecazdır. Çünkü
aldatma, insanın içindeki bir çeşit hainlik olduğu için,
âdeta münafıklar da şirklerini gizleyip, hile ve gurur ile
iman ettiklerini ifade etmekle, hud'a yapmaya çalışmaktadırlar.
Bu sebeple âyetteki aldatma ifadesi, münafıkların, normal bir
insanı aldatmak için hilelere başvuran bir kişinin
yaptığı işleri yaptıkları için kullanılmıştır.

Münafikların bu hareketlerinin günahı
kendilerine dönecektir. Bu sebeple de, kendilerinden başkasını
aldatamamışlardır (el-Cessâs, Ahkâmü'l Kur'ân, I, 26).

Ayetteki bu kelimeler, münafıkların
Allah'ı aldatabileceklerini sanmalarına da hamledilebilir.
Çünkü münafık bir kişi, gerçek mânada Allah'ı ve
sıfatlarını tanıyamamıştır (ez-Zemahşeri,
el-Keşşâf, Mısır 1354, I, 31).

"Harb aldatmadır (hiledir)" hadisi (Buhârî,
Cihâd, 157; Menâkıb, 25; Müslim, Zekât, 153; Ebu Davûd, Cihad,
93). Âlimler bu hadise dayanarak, savaşta düşmana
karşı aldatma ve hile yapmanın câiz olduğunda ittifak
etmişlerdir. Savaşta imkanlar ölçüsünde hile ve tuzağın
her türlüsüne başvurulabilir. Fakat bunu yaparken, yapılan
anlaşmayı ve verilen emânı bozmamaya da gayret
sarfedilmelidir. Bu tür anlaşmaları bozacak
davranışlardan da azami ölçüde kaçınılır.
Prensip olarak düşman anlaşma şartlarına uyduğu
sürece İslâm Devleti de uyar. Düşman bunu çiğnerse, müslümanlar
için de misliyle mukabele etme hakkı doğar. Diğer yandan,
yukarıdaki hadiste, savaş sırasında bütün kabiliyeti
ortaya koyarak ve iyi düşünerek savaşı kazanma
yollarını araştırmanın gerekliliğine de
işaret vardır (İbn Hacer, Fethu'l Bârî, Mısır
1959, VI, 499).

Talat SAKALLl


Konular