Şamil | Kategoriler | Konular

Hervele

HERVELE

Koşmak, koşar gibi süratlice yürümek, Bir
kudsî hadiste: ".....kulum bana yürüyerek gelirse, ben ona hervele
ile giderim..." (Buhârî, Tevhîd, 15; İbn Mâce, Edeb, 58)
buyurulmaktadır. Hadiste geçen "hervele", koşmak diye
terceme edilmiştir.

El-Leys'e göre, yürüme ile koşma arası bir
gidiştir. Şemmer'in et-Temîmî'den nakline göre "hervele";
çok süratli koşmanın iki derece daha yavaş olan
üçüncü derecedeki bir koşma şeklidir-ki iki tarafa
sallanarak koşmadır. (Ebu Mansur Muhammed b. Ahmed el-Ezherî;
"Tezhib el-Luğğa ".

Fıkıh terimi olarak "hervele";
Mekke'de, Kâbe yakınlarında bulunan Safa ve Merve arasında
sa'y ederken, iki tepe arasındaki vadiye gelindiğinde
burayı süratlice geçmektir. Hanefî mezhebinde hervele yapmak
sünnettir (el-Hac Mehmet Zihni, Ni'met-i İslâm, 539).

Kâbe yakınında, iki tepe olan Safa ile Merve
arasında gidip gelmek Allah tarafından Hz. İbrahim (a.s)e,
hacc ile birlikte öğretilen ibadetlerdendir. Bilâhare câhiliye
Arapları, Safa ve Merve'de iki tapınak yapıp, bunları
İsaf ve Nâile adlı iki puta adadılar ve onlara
tapınmaya başladılar. Araplar müslüman olduklarında
Safa ile Merve arasında gidip gelmenin, eski hacc geleneğinin
bir parçası mı, yoksa sonradan putperestler tarafından
uydurulmuş bir tapınma biçimi mi olduğu ve iki tepe
arasında gidip geldiklerinde şirke düşmüş olup
olmayacakları konusunda sorular sormaya başladılar. Bunun
üzerine; "Safa ile Merve Allah'ın
nişanlarındandır. Kim Ka'be-i Muazzama yı hacceder
veya umre yaparsa, bu iki tepeyi tavaf etmesinde bir günah yoktur. Kim
kendiliğinden bir iyilik yaparsa bilsin ki, Allah
karşılığını verir ve her şeyi bilir"
(el-Bakara, 2/158) âyeti nazil olmuştur (Müslim, Hac, 264;
Ebu'l-Ala el-Mevdûdî "Tefhimü'l-Kur'an" tercemesi, I,112;
Seyyid Kutub, "Fî Zilâli'l-Kur'ân" tercemesi, I, 311).

Müslümanların bu hareketleri (Safa ile Merve
arasındaki sa'yi sormaları), aldıkları terbiyenin ve
ruhlarında iman mefkûresinin meydana getirdiği
aydınlığın ifadesiydi. Bu aydınlık, câhifiyyet
devrinde yaptıkları herşeyden onları alıkoyuyordu.
Bu bakımdan o derece hassas idiler ki câhiliyet devrinde yaptıkları
herşeyden çekinir oldular ve o şeylerin İslam'da yasak
olduğu hükmüne vardılar. İşte bu yüzden yukarıdaki
âyet inmiştir (el-Vahidî, " Esbâbu'n-Nüzûl, 24).

Hz. Muhammed ve ashâbı, Hudeybiye'den sonra kaza
umresi için Mekke'ye geldiklerinde, o Kureyş'e karşı
yorgun ve bitkin görünmemek için, Nebi (s.a.s)'ın emriyle tavaf
sırasında remel yaptılar. Ebu't-Tufeyl, İbn Abbas'a
sorar: Kâbe'yi üç tavaf remel ve dört tavaf âdî yürüyüş sünnet
midir? Kavmin bunu söylüyor. İbn Abbas; "Hem doğru söylemişler
hem yanlış" cevabını verdi. Bu sözünüzün
anlamı nedir? sorusuna ise İbn Abbas şu cevabı verdi:
"Rasûlullah (s.a.s) Mekke'ye geldi de müşrikler: Gerçekten
Muhammed ile ashabı zayıflıktan Ka'be'yi tavaf edemiyorlar,
dediler. O'nu kıskanıyorlardı. Bunun üzerine, Rasûlullah
(s.a.s) ashabına üç tur remel yapmalarını, dört tur da
normal yürümelerini emir buyurdu" (Müslim, Hac, 237).

Hanefî Mezhebi'ne göre, adı geçen iki tepe arasında
gidip gelmek vâcip olduğu gibi, Safa tepesinden sa'ye başlamak
da vaciptir. Sa'yi terkeden veya buna Merve'den başlayanın
kurban kesmesi gerekir. (Müslim, Hac 259-263, Sahîh-ı Müslim, Terc.
ve Şerh, A. Davudoğlu, VI, 545 vd. es-Serahsi, "el-Mebsût,
menâsik, babü's-sa'y; es-Seyyid Sabık, "Fıkhu's-Sünne,
I, 711).

Halit ERBOĞA


Konular