Şamil | Kategoriler | Konular
Fıten
FİTEN
Azgınlık; sapıklık; azap; fikir
karışıklığı, ayrılığı.
Birşeye tutkunluk; günah, küfür, rüsvaylık, göz alıcı
güzellik; mal ve evlat. Fiten, fitnenin çoğulu. Fitne, ilk önce
imtihan, deneme ve sınama anlamında kullanılmış,
daha sonra kapsamı genişlemiştir. Fitne kelimesi
fetene-yeftinu'den mastar. Kur'an-ı Kerîm'de altmış kadar
ayette bu kelime ve türevleri çeşitli anlamlarda
kullanılır.
Değişik anlamlar için şu ayetleri
örnek verebiliriz: "Fitneden sakının. Çünkü o,
içinizden, sadece zulmedenlere dokunmakla kalmaz (onun musîbeti)
günâhsızlara da dokunur" (el-Enfâl, 8/25). Ashab-ı kirâmdan
Zübeyr b. el-Avvâm şöyle demiştir: "Biz bu ayetin kimler
ve ne tür olaylarla ilgili olarak indiğini önceleri anlayamamıştık.
Hz. Ali'nin hilâfeti sırasında vukûbulan Cemel Vak'ası'nda
müslümanlar birbirlerine karşı cephe alınca, ayetin sahâbe
hakkında indiğini anladım (Sahîh-i Buhâri Muhtasarı
Tecrid-i Sarîh Tercemesi, XII, 291, 292).
"Yeryüzün de hiçbir fitne kalmayıncaya ve
din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın.
Eğer kötülükten vazgeçerlerse, şüphesiz ki Allah, onların
yaptıklarını çok iyi görür." (el-Enfâl, 8/39)
"Onları bulduğunuz yerde öldürün.
Sizi yurtlarınızdan çıkardıkları gibi, siz de
onları çıkarın. Fitne çıkarmak adam öldürmekten
daha kötüdür" (el-Bakara, 2/191).
"Allah'ın sana indirdiği hükümlerin
bir kısmından seni saptırmalarından sakın" (el-Mâide,
5/49).
"Kalplerinde eğrilik bulunanlar, fitne çıkarmak
ve arzularına göre açıklamak niyetiyle müteşâbih
ayetlere uyarlar" (el-Bakara, 2/7).
"Bilin ki, sizin için mallarınız ve
evlatlarınız ancak bir imtihandır" (el-Enfâl, 8/28).
Hz. Peygamber'in fitne mefhumunu tefsir eden sözleri,
hadis kaynaklarının "Kitâbü'l-fiten" kısımlârında
yeralmıştır.
Hz. Âişe (r.anhâ)'dan rivâyet edildiğine göre
Resulullah (s.a.s.) namazın sonunda şöyle dua ederdi: "Allah'ım,
kabir azabından, Mesih, Deccal'in fitnesinden, hayatın ve
ölümün fitnesinden sana sığınırım. Allâh'ım,
hayatın ve ölümün fitnesinden, günâh ve borçtan da sana sığınırım".
Bir kimse "Borçtan dolayı çok sığınmanızın
sebebi nedir?" diye sorunca; "İnsan borçlanınca
konuşur ve yalan söyler. Söz verir ve sözünde duramaz" cevabını
verdi (Buhâri, Vudû, 37,Ezân, 149, Cenâiz, 86-88, Cihad, 25, Deavât,
38, 39, 44-46; Müslim, Mesâcid, 128, 130, 132, Zikr, 49, Cenâiz, 86).
Hadisteki, kendilerine karşı Allah'tan
korunma isteğinde bulunulan altı fitne; kabir azabı,
mesih-deccâl, hayat, ölüm fitneleri ile günâh ve borçtur.
Kabir azabından sözedilmesi onun varlığına
delildir (bkz. mad. Kabir azabı). Mesih, Hz. İsa için de,
Deccal için de kullanılır. Fakat ikincisi daima "Deccâl"'
ilâvesiyle birlikte bulunur. Deccâl'a Mesih denilmesi; hayır yönünün
kalmaması, tek gözlü olması veya çıktığı
zaman yeryüzünü çok kısa sürede dolaşabilme özelliğine
sahip olmasıdır. İlâhlık davasında
bulunması, hakkı bâtıl göstermesi, hilekârlık,
yalancılık onun vasıflarındandır.
Hayatın fitnesi" dünyaya aldanmak,
şehevi arzuları meşrû olmayan şekilde kullanmak, cehâletin
arkasında koşmak ve en kötüsü ölüm sırasında
imtihana tabi tutulmaktır. Ölümün fitnesi ise; ölen kimseye
görevli meleklerce sorulan, "rabbin kimdir?" sorusuna,
şeytanın, bu kimsenin karşısına geçip; "Şüphesiz
rabbin benim" diyerek onu yanıltmaya çalışmasıdır
(Tirmizî).
Huzeyfe b. el-Yemân şöyle demiştir: "Bir
gün halîfe Ömer'in yanında oturuyorduk. Ömer, "Resulullah (s.a.s.)'in
fitne hakkındaki sözlerini hanginiz hatırında
tutmuştur?' diye sordu. "Ben bilirim' dedim. Ömer "Bu sırrı
açığa vurmada cesursun' dedi. Ben de, "İnsanın
ailesi, malı, çocukları ve komşusu yüzünden mâruz kaldığı
fitneye namaz, oruç, sadaka, iyiliği emretme, kötülüğü
menetme keffâret olur' dedim. Ömer "öğrenmek istediğim
fitne, deniz dalgalanıp kabardığı gibi kabaran ve
kuduran fitnedir' dedi. Bunun üzerine Huzeyfe şöyle dedi: "Ey
müminlerin emiri, bu fitneden sana bir zarar yoktur. Çünkü seninle
onun arasında kilitli bir kapı vardır, dedi (Buhârî,
Mevâkît, 4, Fiten, 17; Müslim, İman, 231; Tirmizî, Fiten, 71;
Ahmed b. Hanbel, V, 386, 401, 405). Bir kimsenin ailesi yüzünden fitnesi,
onlardan dolayı meşrû olmayan işler yapması, sözler
söylemesi; malı yüzünden fitnesi, haram yoldan kazanıp,
meşrû olmayan yerlere sarfetmesi; çocukları yüzünden fitnesi,
onlara olan aşırı düşkünlüğü sebebiyle
birçok hayır işlerine fırsat bulamaması, onların
geçimi için haram yoldan kazanç sağlamaya
kalkışması; komşusu yüzünden fitnesi ise, iyi ve
varlıklı olan komşusuna karşı kıskançlık
duymasıdır (Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, II, 469).
Sonuç olarak İslâm'da kişinin fitne ve
fesattan uzak, temiz bir hayat sürmesi, mânevî olgunluğa
ulaştıracak amellere sarılması amaçlanmıştır.
Bu konuda Hz. Peygamber'in müslümanı tarif eden şu hadisi bize
ışık tutmaktadır. "Müslüman, diğer müslümanların
elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir" (Buhârî,
İman, 4, 5, Rikâk, 36; Müslim, İman, 64, 65; Ebû Dâvûd,
Cihad, 2; Tirmizî, Kıyâme, 52).
Hamdi DÖNDÜREN