Şamil | Kategoriler | Konular
Farıza
FARİZA
Yapılması zorunlu olan şey, mutlaka
yerine getirilmesi gerekli olan emir. Çoğulu "Ferâiz"dir.
Kelimenin aslı; farz kıldı, meşrû kıldı
takdir etti, tahsis etti anlamındadır.
"Ey Muhammed, Kur'an'a uymayı sana farz
kılan Allah, seni döneceğin yere döndürecektir..." (el-Kasas
28/85);
"Allah'ın Peygamber'e farz
kıldığı şeylerde ona bir güçlük yoktur..."
(el-Ahzâb, 33/38, 50);
"Allah şüphesiz size, yeminlerinizi geri
almanızı meşrû kılmıştır." (et-Tahrim,
66/2);
''... Eğer onlara mehir takdir eder de el sürmeden
onları boşarsanız, takdir ettiğinizin
yarısını verin..."(el-Bakara, 2/237).
Ölünün malından varisleri için takdir edilen
payları bildiren ilme de "Ferâiz ilmi" adı verilir.
İslâmî Istılahta farz, yapılması
Allah tarafından emrolunduğu katî delil ile sâbit olan
herhangi bir vazifedir. Farziyeti sabit ve müslümanlar tarafından
yapılması mutlaka gerekli olan farz emirlerin yerine
getirilmemesi ise haramdır. Farz'ın yerine getirilmesinde mükâfat
sözkonusu olduğu gibi, yerine getirilmemekle işlenen haram
karşılığında da ceza sözkonusudur.
Farz olan hükümlerin, öncelikle farz olduğuna
iman edilmesi mümin olmanın şartıdır. Şer'i
nasslarla sâbit olan farzların inkâr edilmesi, hafife alınması,
alay edilmesi, aksinin meşrû ve helâl kabul edilmesi mutlak
küfürdür.
Genel tema olarak İslâm'ın ortaya
koyduğu ve yapılmasını farz, terkini haram
kıldığı (ya da bunun aksi) hükümler; inanan ve
inanmadığı halde İslâm Devleti'nin zimmetinde bulunan
kişilerin akıl, mal, can, nesil ve dinlerini ilahı koruma
altına almaya yöneliktir. Tarih boyunca İslâm'ın
dışında hiçbir sistem, mensuplarının bu
özelliklerini insan şahsiyetine uygun ölçüde koruma altına
alamamıştır.
İslâm, aklı korumak için sarhoşluk
veren her türlü içkiyi, malı korumak için fâiz, rüşvet,
hırsızlık vb. haram yollardan elde edilen kazançları;
canı korumak için adam öldürmeyi (kısas ve savaş hâli
müstesnâ); nesli korumak için zinâ ve zinâya götüren tüm yolları;
dini korumak için de müslüman olmamış kişilere İslâm'ı
zorla kabul ettirmeyi yasak kılmıştır. Kitap, sünnet
ve icmâ ile sâbit olan bu yasaklara uymak farz, uymamak ise haramdır.
Bir kısım farzlar vardır ki bunları
her akıllı ve ergenlik çağına girmiş mükellef
müslümanın şahsen yapması gereklidir. Bu tür farza
"farz-ı ayn" denir. İslâm'ı, iman
esaslarını kabul etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, hayatı
İslâm'ın hükümlerine göre düzenlemek bu tür farzlardandır
ki İslâm olmanın gereği budur. Diğer bir
kısım farzlar ise bir ya da birkaç kişinin yapmasıyla
diğer müslümanların üzerinden gerekliliği kalkar; ancak
hiç kimsenin yapmaması hâlinde, sorumluluğu bütün
müslümanlara âit olur. Cenaze namazı kılmak, İslâm
devletinin mevcut olduğu ve düşmana
saldırmadığı dönemlerde cihad etmek, insanları
Allah'ın dinine dâvet etmek gibi. Bunlara da "farz-ı kifâye"
denir.
Farz olan hükümlerin kaynağı kitap (Kur'an),
sünnet, icma' ve kıyas olmak üzere dörttür.
Aşağıda belirtilen ayetler İslâm'ın
farz kıldığı hükümlerden bir kısmına
örnek teşkil eder: İslâm'ın emrettiği şeyleri
yapmak farz olduğu gibi yasakladığı şeyleri
yapmamak da farzdır.
"Ey inananlar, Allah'a, Peygamber'ine,
Peygamber'ine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba
inanmakta sebat gösterin. Kim Allah'ı, meleklerini,
kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse,
şüphesiz derin bir sapıklığa düşmüştür"
(en- Nisâ 4/136).
"Namazı kılın, zekâtı verin;
kendiniz için önden gönderdiğiniz her hayrı Allah
katında bulacaksınız'' (el-Bakara, 2/110).
"Ey inananlar, oruç, sizden öncekilere farz kılındığı
gibi, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız diye,
size (de) sayılı günlerde farz kılındı..."
(el-Bakara, 2/183).
"Ey inananlar, cuma günü namaz için ezan okunduğu
zaman Allah'ı anmaya koşun, alım-satımı
bırakın..." (el-Cum'a, 62/9).
"Yoksa Allah içinizden cihâd edenleri ve
sabredenleri belirtmeden cennete gireceğinizi mi sanıyordunuz?"
(Âlu İmrân, 3/142).
"Allah uğrunda gereği gibi cihâd edin..."
(el-Hacc, 22/78).
"Çocuklarınızı yoksulluk
korkusuyla öldürmeyin... Sakın zinâya yaklaşmayın...
Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere
kıymayın.. Yetimin malına -ergin çağa ulaşana
kadar- en güzel şekil dışında yaklaşmayın.
Ahdi de yerine getirin... Birşeyi ölçtüğünüz zaman
ölçüyü tam tutun, doğru terazi ile tartın.. Yeryüzünde
böbürlenerek yürüme..." (el-İsrâ, 17/31, 32, 33, 34, 35,
36, 37).
"Faiz yiyenler mahşerde ancak
şeytanın çarptığı kimsenin
kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, "zaten
alış-veriş de fâiz gibidir" demelerindendir..."
(el-Bakara, 2/275).
"Aranızda mallarınızı
haksızlıkla yemeyin..." (el-Bakara, 2/ 188).
"Fitne kalmayıp, yalnız Allah'ın dînî
ortada kalana kadar onlarla savaşın..." (el-Bakara, 2/193).
"... oraya yol bulabilen insana, Allah için Kâbe
yi haccetmesi gereklidir..." (Âl-i İmrân, 3/97).
"Îffetli kadınlara zina isnat edip de, sonra
dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun..." (en-Nûr,14/4).
"Leş, kan, domuz eti, Allah'tan
başkası adına kesilenler, dikili taşlar üzerine boğazlananlar
ile fal oklarıyla kısmet aramanız size haram
kılındı..." (en-Nisâ, 4/3).
"Ey inananlar, içki, kumar, putlar ve fal okları
şüphesiz şeytan işi pisliklerdir..." (el-Mâide,
5/90).
Yukarıda belirtilen ayetler, Allah'ın,
yapılmasını ve yapılmamasını emrettiği
hükümlerden ancak bir kısımlarıdır. Bu hükümlere
uyulması farz, uyulmaması ise haramdır, inkârı küfürdür.
Cengiz YAĞCl