Şamil | Kategoriler | Konular

Fakih

FAKÎH

Bir şey bilen, fıkıh ilmine sahip olan
kimse, fıkıh âlimi, İslâm hukukçusu. Çoğulu fukahâ'dır.
Bu kelime fıkıh usûlü ilminde müctehid* anlamına
gelmektedir. Müctehid, şer'î hükümleri delillerinden çıkarma
yetkisi ve ilmine sahip olan kimsedir. Müctehid olmayan bir fakîhe, diğer
müctehidlerin söz ve fetvâlarını nakil ve hikâye etmesi
sebebiyle mecâzen müftî, sorulan İslâmi bir meseleye fakîh bir
kimsenin verdiği cevaba ise fetvâ denir. Fetvâ, ictihada göre daha
özel bir anlam taşır. Çünkü ictihad; herhangi bir soru
sorulsun veya sorulmasın fıkhı hükümleri kaynaklarından
çıkarmaktır. Gerçek fetvâ, ictihad şartları ile
birlikte, diğer şartları da kendinde toplayan müctehid
tarafından verilir.

Kur'an ve sünnette açık seçik hükme bağlanan
konularla, İslâm hukukçularının ittifâkı (icmâı)
ile çözümlenen meselelerde ictihada ihtiyaç olmaz. Bunun dışında
kalan fer'î amel; problemler istihsan, maslahat, örf, âdet, zerâyi' *
eski şerîatler gibi tâli delillere dayanılarak çözümlenir
ki, iste ictihad ve fetva daha çok bu alanda cereyan eder. İslâm
hukukunda şûrâ heyetinin teşri' faaliyeti de bu fer'î
meseleler üzerinde cereyan edebilir. İnsanlar arasındaki
anlaşmazlıkları Kur'an ve sünnetten alınan şer'î
hükümlere göre çözümleme faaliyetine ise "kaza" denir.
Kaza işini yürütene kâdı (hâkim) adı verilir.

İslâm'da teşrîin kaynağı Allah ve
Resuludür. Hz. Muhammed, icrâ ve kaza (yargı) işini de bizzat
yürütüyordu. Ancak İslâm Devleti'nin sınırları
genişleyince çevreye gönderilen valiler (emirler), o beldede icrâ
ve yargı yetkisine, hatta kitap ve sünnette çözümü bulunmayan
meselelerde ictihad yetkisine sahip kılınmışlardı.
Hz. Muhammed tarafından Muâz b. Cebel'in Yemen'e hem vali, hem
hâkim ve hem de ictihadla yetkili olarak gönderilmesi buna örnek
gösterilebilir (bkz. en-Nisâ, 4/65; Ahmed b. Hanbel, V, 230, 236, 242;
Tirmizî, III, 616; İmam s-Sâfı, el-Ümm, VII, 273).

Arapça'yı iyi bilmeleri Hz. Peygamber'le
beraberlikleri sayesinde Allah ve Resulu'nün maksadını çok iyi
anlamaları sebebiyle sahâbe neslinden müctehid fakîhlerin sayısı
bir hayli çoktur. Ancak kendilerinden hüküm ve fetva nakledilen
müctehid sahâbe sayısı yüz otuz kadardır. Bunlardan yedi
tanesinin fetvâları birer kitap olacak kadar çoktur. Bunlara
el-Fukahâu's-Seb'a* denir ki bu yedi fakih şunlardır: Ömer b.
el Hattâb (ö.44/664), Ali b. Ebı Tâlib (ö.60/680), Hz. Âişe,
Zeyd b. Sâbit (ö.45/665), Abdullah b. Mes'ûd (ö.32/652), Abdullah b.
Abbâs (ö.68/687) ve Abdullah b. Ömer (ö.73/692).

Medine'de sahâbenin elinde yetişen yedi
meşhur, tâbiin devri fakihleri de şunlardır: Saîd b.
el-Müseyyeb (ö.94/713), Urve b. ez-Zübeyr (ö.94/713), el-Kasım b.
Muhammed (ö.106/724), Ebû Bekir b. Abdirrahmân (ö.94/713), Ubeydullah
b. Abdillah (ö.98/716), Süleymân b. Yesâr (ö.107/725), Hârice b.
Zeyd b. Sâbit (ö.99/717).

Gerek sahâbe ve gerekse tâbiîler devrinde yetişen
bazı fakihler çeşitli konulardaki fetva ve ictihadlarıyla
birer fıkıh ekolü (mezhep) çığırı açacak
güçte idiler. Hz. Âişe, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Mes'ud ve
benzerleri böyleydi. Tâbiılerden Medineli yedi fakih ve Nâfi'
(ö.117/735) Kûfe'den Alkame b. Kays (ö.62/682), İbrahim en-Nehaî
(ö.96/714) Hammad b. Ebı Süleyman (ö.120/738) Basra'dan,
el-Hasanü'l-Basri (ö.I 10/728) bunlar arasında sayılabilir.

Abbâsilerin (750-1258 M.), ilk 200 yıllık
devresi, fıkhın tedvin edildiği, geliştiği ve büyük
İmam ve müctehidlerin yetiştiği devredir. Bu dönemde bazı
fakihler görüşlerini tedvin etmiş ve onların görüş
ve ictihadları başkalarınca taklid edilmeye
başlanmıştır. Bunlar şu fakihlerdir: Mekke'de, Süfyân
b. Uyeyne (ö.198/813); Medine'de, Mâlik b. Enes (ö.179/795); Basra'da,
el-Hasenü'l-Basri (ö.110/728); Kûfe'de, Ebû Hanife (ö.150/767) ve
Süfyan es-Sevri (ö.161/778); Şam'da, el-Evzâi (ö.176/792); Mısır'da,
es-Şafii (ö.204/819) ve el-Leys b. Sa'd (ö.175/791); Nişabur'da,
İshâk b. Râhûye (ö.238/852); Bağdat'ta, Ahmed b. Hanbel (ö.241/855),
Dâvud ez-Zahiri (ö.270/883) ve ibn Cefir et Taberî (ö . 3 10/922) .
Bunların herbirinin farklı ictihad sistem ve metodları ve
bunlarla varılmış reyleri vardır. Bunların çoğu
tabileri kalmadığı, İslâm hukukunu bir bütünlük
içinde, bir hukuk sistemi olarak ortaya koyamadıkları veya Zâhirilerde
olduğu gibi kıyası redd ettikleri ve diğer mezheplere
karşı şiddetli davrandıkları için tarihe karıştılar.

Ancak İmam Ebû Hanife, İmam Şâfîi,
İmam Mâlik ve İmam Ahmed b. Hanbel'e nisbet edilen mezhepler
varlığını sürdürdü ve büyük halk kitlelerinin
kabulüne mazhar oldu. Diğer yandan bazı Şia
kollarıyla, mutedil Hâriâ mezhepleri de varlığını
sürdürdüler. Bahsi geçen bu mezheplerin büyük. fakihlerinden bazıları
şunlardır:

a) Ebû Hanife Numân b. Sâbit* H. 80 yılında
Kûfe'de doğdu. Hanefi mezhebinin kurucusudur. H. 150'de
Bağdat'ta vefat etti. Seçkin âlimlerin çoğundan hadis ve
fıkıh ilmini aldı. Hocası Hammâd Ebi Süleyman'dan on
sekiz yıl süreyle özel anlamda ders okuyarak fıkıh
ilminde uzmanlaştı. Onun ilmi, hocası Hammâd vasıtasıyla
İbrahim en-Nehâi (ö.95/714), Alkâme (ö.62/681) ve Esved
(ö.95/714) yoluyla, Abdullah b. Mes'ud (ö.32/652), Hz. Ali (ö.40/660)
ve Hz. Ömer (ö.23/643) gibi sahâbe müctehidlerine dayanır. Birçok
öğrenci yetiştirmiştir. İçlerinde ictihad yapacak
güçte olanlar vardır. Dört tanesi meşhurdur. Ebû Yûsuf
Ya'kub b. İbrahim el-Kûfi (ö.182/798), Hârun er-Reşîd
devrinde baş kadı olmuştur. Hanefi mezhebi
esaslarının tedvininde ve dünyaya yayılmasında onun
payı büyüktür. Muhammed b. él-Hasen es-Seybânî (ö.189/805) ilk
ilmini Ebû Hanife'den aldı; Ebû Yûsuf'tan eksiklerini tamamladı;
Hanifi'lerin en güvenilir ilk kaynak eserleri olan Zahiru'r-Rivâye
kitaplarını kaleme aldı. Ebu'l-Huzeyl Züfer b. el-Huzeyl
b. Kays (ö.158/775) İsfahan'da doğdu. Basra'da vefat etti.
Aynı zamanda hadis bilginiydi. Sonra re'y ictihadında üstün
oldu. Kıyası başarıyla uygulardı. Mutlak müctehittir.
el-Hasen b. Ziyad el-Lü'lüî (ö.184/800) önce Ebû Hanife'nin, daha
sonra Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'in öğrencisi oldu. Hadis ve
Ebû Hanife'nin görüşlerini rivâyetle tanırdı. Ancak
onun rivâyeti İmam Muhammed'e ait olan Zahiru'r-Rivaye
kitaplarının dışında kalır.

b) Mâlik b. Enes*, H. 93'te Medine'de doğdu ve
179'da orada vefat etti. Mâliki mezhebinin kurucusudur. Hadis ve fıkıhta
önder idi. el-Muvatta' isimli kitabı hem hadis hem de
fıkıh eseridir. İctihad metodunda; sünneti, Medinelilerin
uygulamasını, mesâlih-i mürsele*yi, senedi sağlam
olduğu takdirde sahâbeye ait sözleri ve istihsanı delil olarak
kullanması en dikkati çeken özelliklerdir. Meşhur öğrencileri
şunlardır: Abdurrahmân b. el-Kasım (ö.132/749),
Mâlik'ten yirmi yıl süreyle fıkıh okudu; el-Leys b. Sa'd
dan (ö.175/791) ilim aldı, Mâliki mezhebinin meşhur el-Müdevvene
isimli eserini nakletti. Bu eseri Sahnûn (ö.240 H.) O'ndan alarak, fıkıh
tertibi üzere düzenledi. Yahyâ b. Yahyâ el-Leysî (ö.234/849),
Mâliki mezhebini Endülüs'te yayan bir hukukçudur. Eşheb b. Abdülaziz
(ö.204/819), Mâlik ve el-Leys'in yanında fıkıh ilminde
uzmanlaştı. İbnü'l-Kasım'dan sonra Mısır'da
fıkhın önderi oldu. İçinde İmam Mâlik'in fıkhının
nakledildiği yine el-Müdevvene adlı bir eser yazdı. Buna Müdevvenhetü
Eşheb denir. Ali b. Ziyâd (ö.184/800), Afrika'nın fakîhi idi.
Abdülmelik b. el-Mâcişûn (ö.213/828), kendi devrinde Medine'nin
müftisi sayılıyordu. Hatta el-Muvatta'ı İmam Mâlik'ten
önce onun yazdığı nakledilir.

c) İmam Şâfii* (ö.204/819) Ebû Abdillah
Muhammed b. İdrîs el-Keruşî el-Hâşimî. Hz. Peygamber'in
dördüncü dedesi Abdi Menâf'ın dokuzuncu göbekten torunudur.
Filistin'deki Gazze'de H. 150 tarihinde doğdu, 204'de
Mısır'da vefat etti ve oraya defnedildi. Küçük yaşta
Kur'an'ı hıfzetti. Mekke'de bâdiyede oturan ve çok fasih
arapça konuşan Huzeyl kabilesi içinde şiir ve edebiyat
sanatlarını öğrendi. Mekke, Medine ve Irak'ın önde
gelen bilginlerinden ilim aldı. İmam Mâlik'ten Muvatta'ı
dinledi ve dokuz gecede onu ezberledi. Süfyân b. Uyeyne'den (ö.198/813)
hadis rivâyet etti. Şâfîi mezhebinin kurucusudur. er-Rısâle,
el-Hucce ve el-Ümm adlı eserleri vardır. Onun öğrencisi
ve müntesibi olan âlimlerden bazıları şunlardır: Yûsuf
b. Yahyâ el-Buveyti (ö.231/845), el-Hasen b. Muhammed ez-Za'ferâni
(ö.260/874), İbrâhim b. Yahyâ el-Müzenî (ö.264/877), er-Rabi'
b. Süleymân (ö.270/883), Yûnus b. Abdi'l-A'lâ (ö.264/877).

d) Ahmed b. Hanbel * eş-Şeybân;. Hanbel;
mezhebinin kurucusudur. H. 164 yılında Bağdat'ta
doğdu, orada yetişti ve 241/855'te vefât etti. Özellikle hadis
ilmi için Kûfe, Basra, Mekke, Medine, Şam, Yemen ve el-Cezire'yi
dolaşmış, uzun süre İmam Şâfîi'nin öğrencisi
olmuştur. Buhârî, Müslim ve hadiste onların tabakasında
bulunan kimseler ondan hadis rivâyet ettiler. O, fıkıh
konusunda herhangi bir kitap telif etmedi. Öğrenci ve
arkadaşları onun mezhebini, söz, fiil ve sorulara verdiği
cevaplardan aldılar. el-Müsned adlı bir eseri vardır ki,
kırk bin hadis ihtiva eder. Ahmed b. Hanbel'e talebelik yapan ve onun
ilmini yayan alimlerden bazıları şunlardır: Salih b.
Ahmed b. Hanbel (ö.266 H.), İbn Hanbel'in en büyük oğludur.
Fıkıh ve hadis ilmini babasından ve zamanının
diğer bilginlerinden aldı. Babasının fıkıhla
ilgili görüşlerini nakletmiştir. Abdullah b. Ahmed b. Hanbel (ö.290
H.) İbn Hanbel'in diğer oğludur. Daha çok hadis
rivayetiyle meşgul olmuştur. Ebû Bekir el-Ersem (ö.273 H.),
Ahmed b. Muhammed b. el-Haccâc (ö.274 H.) ile İbrahim b. İshak
el-Harb; (ö.285 H.) diğer öğrencileridir. (bkz. el-Mekkî,
Menâkıbu'l-İmam Ebı Hanife, Haydarâbâd 1903, I, 74-78;
Zehebî, Menâkıb, nşr. el-Kevserî, Daru'l-Kitâbi'l Arabî
(ty), s.20-21; İbnü'l-Kayyim, İ'lâmu'l-Muvakkıîn, nşr.
M.M. Abdülhamid, Mısır 1955, I, 25, 77, 227 İbn Hazm,
el-ahkâm, nşr. A. M. Şâkir, Mısır (ty), 929; Kâtip
Çelebi, Keşfüz-zünûn, s.1515, 1619; el-Hudârî, Tarihu't-Teşriî'l-İslâmî.
H. Hatiboğlu s.244 vd; ez-Zuhaylî el-Fıkhü'l-İslâmi ve
Edilletüh, Dimaşk 1985, 1, 27 vd.; Hamdi Döndüren Delilleriyle
İslâm Hukuku, İstanbul 1983, s.70 vd.).

e) Dâvûd b. Alî ez-Zâhirî (ö.270/883)H. 202'de
Kûfe'de doğdu ve Bağdat'ta vefat etti. Zâhir; mezhebinin
kurucusudur. İbn Hazm el-Endülasi (ö.456/1063) daha sonra bu
mezhebi devam ettirdi. İbn Hazm'ın en önemli eserleri fıkıhta
el-Muhallâ ile fıkıh usûlü sahasındaki el-İhkâm fi
Usûli'l-Ahkâm'dır. Zâhiriye mezhebinin esası; kitap ve sünnetin
açık anlamı ile amel etmek, ayet, hadis olmayan konuda
yalnız sahâbenin icmâmı almak, nass ve icmâ bulunmayınca
da istishâb deliliyle amel etmektir. İstishâb; her şeyin
aslının mübah oluşu demektir.

f) Zeyd b. Al; Zeyne'l-Âbidîn (ö.122/740), Zeydiye
mezhebinin kurucusudur. Kur'an ilimleri, kırâat ve fıkıh
konularında derinleşti. Fıkıhta el-Mecmû adlı
eseri en eski müdevven eserdir. İtalya'da basılmış,
Şerefuddin el-Hüseyn b. el-Haymî (ö.1221 H.) tarafından dört
cilt hâlinde şerh edilmiştir. Şerhin adı;
er-Ravdu'n-Nadır Şerhu Mecmûl'i-Fıkhı'l-Kebir'dir.
İmam Zeyd'in 15 kadar eseri vardır. Hadiste, el-Mecmu'
bunlardandır. Zeyd, Hz. Ali'yi diğer sahâbelerden üstün sayıyordu.
Hz. Ebû Bekir ve Ömer'in hilâfetini kabul etmişti. Zâlim
idarecilere başkaldırmayı gerekli görür, Hz. Ebû Bekir
ve Ömer'i hilâfetlerinden ötürü suçlayanlara karşı çıkardı.

Muhammed b. el- Hasen b. Ferrûh el-Kummî
(ö.290/903), fıkıhta İmâmiye mezhebinin kurucusudur.
İmâmiye, oniki masum imamın imâmetine inanır.
Bunların ilki Ebu'l-Hasen Alı el-Murtezâ, sonuncuları ise
Muhammed el-Mehdi'dir. el-Mehdi'nin gizlendiğine ve mevcut İmam
olduğuna inanılır. İbn Ferrûh İran'da İmâmiyye
Şiasını "Beşâiru'd-Derecât fi Ulûmi Âli
Muhammed ve Mâ hassahümüllâh bihi" adlı eseriyle kurdu. Musâ
Kâzım'ın (ö.183/799), ''el-Helâl ve'l-Haram" adlı
eseri daha önce yazılmıştı. Alı Rızâ'nın
"Fıkhu'r-Rızâ"sı, el-Küleynî'nin (ö.328/940)
"el-Kâf fî İlmi'd-Dın" eseri İmâmiyye'nin
önemli kaynaklarındandır. Bu sonuncu eserde ehl-i beyt
vasıtasıyla rivâyet edilen 16099 hadis bulunur. (ez-Zühaylî,
a.g.e., I, 42-44).

Hamdi DÖNDÜREN


Konular