Şamil | Kategoriler | Konular

Eımme

EİMME

İmamlar, İmam kelimesinin çoğulu.
Kur'an'da misal, rehber, lider, önder, örnek, manalarında
kullanılmıştır.

Allah'ın emirlerini yeryüzünde uygulayan
İslâm devletinin başkanı, yahut müslümanların ileri
gelen ilim adamları sıfatıyla İslâm'ı koruyan,
onu insanlara öğreten ve İslâm'ın hâkimiyeti için çalışan
ümmetin önderi ve lideri. Ancak, İmam ve çoğulu olan eimme
kelimeleri gerek Kur'an-ı Kerîm'de gerekse güncel hayatta değişik
anlamlarda kullanılmıştır.

"Rabbi İbrahim'i birtakım emirlerle
denemiş, o da onları yerine getirmişti. Allah, "seni
insanlara İmam (önder) kılacağım " demişti.
O, "soyumdan da" deyince (Allah), ahdim zâlimlere erişemez"
buyurmuştu" (el-Bakara, 1/24).

"Eğer antlaşmalarından sonra,
yeminlerini bozarlar, dininize dil uzatırlarsa, inkârda önde
gidenlerle savaşın, -çünkü onların yeminleri
sayılmaz-, belki vazgeçerler" (et-Tevbe, 9/12).

"Bir gün bütün insanları önderleriyle
birlikte çağırırız. O gün kitabı
sağından verilenler, işte onlar kitaplarını
okurlar. Onlara kıl kadar haksızlık edilmez" (el-İsrâ,
17/71).

Bu tehlikeden kurtulmak mecburiyetinde olan insan,
inancını ve teslimiyetini bir emir (İmam)
başkanlığında devletleştirmek durumundadır.
Bu gerçekten hareketle, son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s)'in ilk
İslâm Devleti olan Medine Devletinde başkan, harplerde komutan,
mahkemede hâkim, camide İmam olarak görev yaptığı görülmektedir.
Vefâtından sonra en yakın arkadaşlarından,
sırasıyla, Hz. Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali (r. anhum) "Râşid
Halifeler" vasfıyla, vahiy almanın dışında
Hz. Peygamber (s.a.s)'in bütün görevlerini sürdüren bir
İmam-lider-halife müminlerin emiri olarak görülmektedirler. Bu
kutsal makamın boşluğu her asırda kendini daha büyük
ölçüde hissettirmektedir.

"İmam" kelimesi ıstılahta
değişik anlamlarda kullanılır:

a) Cemaatle namaz kıldıran kimse. İslâm
fıkhını, ibadetin erkanını ve Kur'an okumayı
en iyi derecede bilen kimse(erkek) bu görevi yürütebilir.

b) Ehl-i sünnet mezheblerinde İmam tâbiri,
İslâm'ın en ileri gelen âlimleri, özellikle de mezhep
kurucuları olan için kullanılır. Yine bu âlim ve imamların
talebelerinden meselelerde ictihad derecesinde olan âlimlere de İmam
sıfatı verilir. İmam Ebû Yûsuf, İmam Züfer,
İmam Muhammed vd. gibi. Mezheb imamı olmadığı
halde ilmî düzeyde İslâmî bilgiye sahip olana da İmam
denilir. İmam Gazali gibi.

Ashâb zamanında bu kelimenin bir mesleğe
veya meslek büyüğüne alem olarak kullanıldığı
pek görülmemektedir. Rehber, lider, numûne gibi mefhumlar kadınlar
için kullanılmadığından ileri seviyede ilme sahip
olsalar bile onlar hakkında İmam kelimesi
kullanılmamıştır.

c) Şiîlerde İmam kelimesinin
kullanılması çok çeşitlidir. Bütün Şiî
mezheblerinde ana fikir, Hz. Ali'nin ve zaman içerisinde ahfâdından
birinin İslâm âleminin en yüksek hâkimi, imamı
olmasıdır. Onlara göre İmam, halife manasında
kullanılmıştır. İmamlık peygamberlerin risâletinin
devamı ve beşeriyetin, ondan sonra, sevk ve idaresi
şeklinde ilâhı bir vazifedir. Birliği sağlamak için
de bir İmam bulunacaktır; bu İmam, Hz. Ali'nin ve eski
imamların halefi sayılır. Bu paye ona yalnız miras
olarak ve kendi babası tarafından (İsna aşeriyye ve
İsmailiyye'ye göre) özel bir tâyin yoluyla geçer. İmam da, dünyevi
hâkimiyet hakkında başka İslâm'ın en yüksek
rûhânî rehberlik yetkisine sahiptir. Şia'ya göre bu özellik,
İslâm dininin bâtını mânâlarını Hz.
Peygamber'in Hz. Ali'ye ifşa etmesinden kaynaklanmaktadır.
İmam bu gizli ilmi ecdadından intikal ve kalıtım
yoluyla alır. Bundan dolayı da o, şahsına özgü
otoriteye sahip olup Kur'an ile hadislerin kesin tefsirini yapmaya gücü
yeten kişidir. Şia'ya göre İmamlar mâsumdur, günâh işlemez;
hata gibi gözüken fiillerinde bâtını birtakım manalar
gizli olabilir.

İslâmî ilimlerde "İmam'' ve "eimme"
kelimelerinin ifade ettiği belli şahıslar vardır.
İmam kelimesi mutlak olarak söylenince fıkıhta Ebû Hanife;
tefsir ve kelâmda Fahruddin er-Râzi; nahiv (Arapça gramer) de Sibeveyh
anlaşılır. Ayrıca "Eimme-i Erbaâ" terimi
ile Ebû Hanife, İmam Şâfiî, İmâm Mâlik ve İmam
Ahmed b. Hanbel, "Eimme-i selâse" terimi ile Ebû Hanife ve iki
öğrencisi Ebû Yûsuf ile Muhammed b. Hasan eş-Şeybânı
kasdedilir. Fıkıh usûlü ilminde eimme-i selâse denilince Ebû
Zeyd ed-Debbûsî, Fahru'l-İslâm Fezdevî, Şemsu'l-Eimme
es-Serahsı kasdedilir. Ebû Yûsuf ve Muhammed b. Hasan'a "İmâmeyn"
ve "sâhibeyn"; İmam-ı Âzam ile İmam Ebû
Yûsuf'a" Şeyhayn"; İmam-ı Âzam ile İmam
Muhammed'e "Tarâfeyn" denilir. "İmâmu'l-Haremeyn"
tâbiri ile Şâfii Ebu'l-Meâlî Abdu'l-Melik ile hanefilerden
Ebû'l-Muzaffer Yûsuf b. İbrahim; "Şemsu'l-Eimme"
terimi ile de Abdu'l-Aziz el-Hulvânî, Muhammed es-Serahsı, Muhammed
b. Abdu's-Settâr el-Kerderî, Mahmud Özkendî kastedilir. Kırâat
ilminde ise "eimme-i Seb'a" (yedi İmam)'dan bahsedilir. Hz.
Peygamber'den (s.a.s) Kur'an'ın okunuş vecihlerinin zaptedilmesi
ve rivâyet edilmesi ile uğraşan bu yedi İmam
şunlardır: Nâfi', İbn Abdi'r-Rahman (ö.169/785-786),
İbn Kesir (ö.120/738), Ebû Amr İbni'l-ûlâ (ö.154/771),
Abdullah İbn Âmir (ö.118/736), Âsım Ebû Bekir el-Esedı
(ö.128/745-746), Hamza İbn Habîbi'l-Kufi (ö.158/775). Kisâî Ali
İbn Hamza el-Esedî (ö.189/805).

Bu duruma göre "İmam" ve çoğulu
"eimme", İslâm devlet başkanı, mezheb önderleri,
ilim adamları, mezhebde ve meselede müctehid olanlar, kırâat
üstadları ve camide namaz kıldıran kimseler hakkında
kullanılan bir terimdir.

Cengiz YAĞCI


Konular