Şamil | Kategoriler | Konular

Davete ıcabet

DAVETE İCÂBET

Çağırılan bir toplantı, ziyâfet
vb. yerlere gitmek. Böyle bir yere yapılan çağrıya uymak.

Davete icabet, müslümanların birbirleri
üzerindeki haklarından birisidir. Peygamberimiz (s.a.s.): "Müslümanın
müslüman üzerinde altı hakkı vardır" buyurdu.
Ashab'ın bunların neler olduğunu sormaları üzerine
şöyle devam etti: "Karşılaştığın
zaman ona selâm ver; seni davet ettiği zaman davetine git; senden öğüt
istediği zaman ona öğüt ver: aksırdığı
zaman "elhamdülillah " derse yerhamükellah (Allah sana rahmet
etsin!) de; hasta olduğu zaman onu ziyaret et, öldüğü zaman
cenazesinde bulun." (Tirmizî, Edeb,1; Nesâî, Cenâiz, 52; İbn
Mâce, Cenâiz. 1)

Davet dua anlamına da gelir. Bu durumda "davete
icabet", duanın kabul edilmesidir. Âyette: "Kullarım
sana benden sorar(lar)sa (söyle): Ben (onlara) yakınım. Bana
dua edince dua edenin duasına karşılık veririm. O
halde onlar da bana karşılık versin, (benim çağrıma
uysun)lar, bana inansınlar ki doğru yolu bulalar. " (el-Bakara,
2/186).

Davete icabet o dâvetin meşru olması halinde
gerekir. Haramların işlendiği bir toplantıya gitmek
caiz değildir. Böyle bir davete, uygun bir uslüp ile, katılmanın
İslâm akidesi açısından sakıncalı olduğunu
ifade edip gitmemek gerekir. Meşru olan davete icabet bazı
âlimlere göre vacip, çoğunluğa göre ise sünnettir.

İçkili, çalgılı, kadın-erkek
karışık yapılan düğün ve toplantılara
katılmak haramdır. Davet edilen yerin böyle olduğu
önceden biliniyorsa hiç gidilmez, davet reddedilir. Böylece o toplantıyı
düzenleyenler de İslâm'ın yasakladığı bir
işi yaptıklarını anlamış olurlar. Davet
edilen kimse toplantının İslâm'a uygun olmadığını
oraya vardığında anlarsa yine toplantıya (veya düğüne)
katılmaz, geri döner. Eğer gücü yeterse, yapılan
işlerin haram olduğunu anlatıp onlara o işi
bıraktırır.

Fâsık kimsenin davetine gidilmez. Böylece onun
kötü işlerinin tasvip edilmediği gösterilmiş olur.

Malının çoğu haram olan bir kimsenin dâvetine
de gidilmez. Malının helâl olduğunu söylerse o zaman
gidilir.

Bir kimse düğün yemeğine davet edilip
gittiğinde orada oyun veya şarkı-türkü bulursa:

1-Daâvet edilen şahıs halktan biri olup
kendisine uyulan yani toplum içinde örnek bir kişiliğe sahip
değilse, oraya oturup yemek yemesinde bir sakınca yoktur. Gücü
yeterse o, haramları meneder, gücü yetmezse sabreder. 2-Toplum
içinde örnek bir şahsiyet olup ileri gelen bir kimse ise,
engellemeye gücü yetmeyince oturmaz, oradan ayrılır.

Bir kimse davet edildiği yerdeki meşru
olmayan bir durumu önceden öğrenir, davete
katıldığında da o kötü hallerin bırakılacağını
bilirse, davete icabet eder; yoksa etmez.

İçkili, çalgılı bir düğün yemeğine
davet edilen salih bir kimse "oraya gidince kötülüklere engel
olacağını ve oradakilerin kendisine uyacaklarını"
bilirse, gitmesi bir zaruret olur. Çünkü oradaki kötülüğe engel
olacaktır. Kötülüğü engellemeğe gücü yetmese bile
yaptıkları kötülüğü hatırlatmak için gitmesi
uygun olur. Zira bu bir nehy-i ani'l-münker yani kötülükten sakındırma
görevidir.

Düğün yemeği vermek sünnettir. Bu yemeğe
çağrılan kimsenin haramlar işlenmiyorsa- davete icabet
etmesi gerekir. Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
"Biriniz bir düğün yemeğine davet edilirse, böyle bir
davete icabet etsin. " (Müslim, Nikâh, 97-98; Ebû Davud, Savm, 74;
İbn Mâce, Nikâh, 25). "Her kim davete icabet eylemez ise,
gerçekten o, Allah'a ve Rasûlüne isyan etmiş olur. Oruçlu olsa
bile, icabet eder ve duada bulunur. Eğer oruçlu değilse yer ve
dua eder. Eğer (özürsüz) yemez ise günahkâr olur ve cefa etmiş
bulunur" (Müslim, Nikâh, 110; Ebu Davud, Et'ime, 1).

Bir kimsenin, alacağı bulunan bir
şahsın davetine gitmesinde sakınca yoktur. Fakat takva
bakımından; eğer adamın "borçluluğunun
hatırı" için davet ettiğini biliyorsa,
katılmamak daha iyidir.

Halid ÜNAL


Konular