Şamil | Kategoriler | Konular

Darü'l aceze

DÂRÜ'L ACEZE



Acizler yurdu, düşkün ve kimsesizlerin barındığı yer.

Kuruluşu bir asrı bulan müesseselerden biri. Sultan II. Abdülhamid, Sadrazam Halil Rıfat Paşa'y'a bir "düşkünler evi" yaptırmak üzere emir verir. Bunun üzerine İstanbul'daki kimsesizler, başıboş gezen Gocuklar bir araya getirilip bakım ve yetiştirme çabasına başlanılır. Küçükler burada büyüyüp bir sanat ve meslek edinmek üzere belirli bir eğitime tabi tutulurken; yaşlılar da ömürlerinin son yıllarını huzur içerisinde geçirmek ürere buraya alınırlar.

Söylenilenlere göre buraya ilk para yardımını bizzat padişah, kendi imkânı ile yapar. Sadrazam Rıfat Paşa ise, evindeki ban kıymetli eşya ve gümüş takımlarını satarak buranın inşaatını yapmaya harcar. Bu arada çeşitli kişi ve kuruluşlardan bağışlar yapılır. İnşaat bu şekilde tamamlanır. Bina şu kısımlardan meydana gelmiştir: Bir erkek, bir kadın hamamı; altı aceze, iki hastane pavyonu; mutfak, çamaşırhane, çocuk yuvası, yetimhane, cami ve kilise. Görüldüğü üzere, konuya Osmanlı toplumundaki bütün muhtaç insanları içinde barındıracak bir yuva olarak bakılmıştır.

Müessese yıllarca toplumdaki kimsesiz ve bakıma muhtaç olan insanların önemli bir sığınağı olarak hizmet görmüştür. Meselâ, çocuklar yetimhanede, yetişme çağına ait şartları büyük ölçüde bulabilmişlerdir. Darülaceze'de çeşitli sanatlara ait çalışma imkanları sağlanarak buradaki insanların boş kalmaktan dolayı sıkıntı duymamaları sağlanmıştır.

Zamanla birçok müessesede görünen bazı aksaklık veya istismarın Darülaceze'de de yaşandığına dair canlı şahitler bulunmaktadır. Darülaceze'nin eskiden gelen disiplin ve düzeni bozulmuş olduğu gibi, hastalara gereken ihtimam ve şefkatin esirgenmekte olduğu anlaşılmaktadır. Özellikle kimsesiz insanların daha büyük ihtimam ve şefkate ihtiyacı olduğu kabul edilirse, bu müessesenin işlerlik kazanması birçok işten daha önemli gözükmektedir.

Bütün bunların yanısıra, Darülaceze'nin belediye gibi politik ve çeşitli yönlerden istismar edilebilecek bir organizasyona bağlı bulunması, onun aslî fonksiyonunu yapamamasına da bir başka sebep teşkil edebilir.

Sami ŞENER


Konular