Şamil | Kategoriler | Konular

Darb-ı mesel

DARB-I MESEL

Bir durumu temsil yoluyla anlatmak maksadıyla
eskiden beri söylenegelmiş hikmetli ve meşhur söz veya
atasözü.

Mesel kelimesi lugatta benzer, nazir, delil, hüccet,
bir şeyin sıfatı, halk arasında kabul görüp yayılmış
ve meşhur olan sözlerdir. Bunlara Türkçe'de atasözü,
söylenmesine de darb-ı mesel adı verilir. Kur'ân-ı
Kerim'de bir çok meseller vardır. Bunlardan bazıları,
övmek veya kınamak için getirildiği gibi, sevap ve
cezanın önemini yüceltmek, tahkir etmek için de olabilir.
İşte buna göre darb-ı mesel: "Herhangi bir misali
yerinde kullanmak ve tatbik etmek" şeklinde tarif edilebilir.
Nitekim Allah Teâlâ, Kur'ân-ı Kerim'deki ilâhi hakikatları
ve güzel hikmetleri insanların kolayca anlamaları için çeşitli
meseller getirir.

Kur'ân-ı Kerim'in anlatım ve tebliğ
metodlarından biri misal getirmektir. Bazı insanlar, yalın
sözü anlayamaz. Yalın söz doğruyu en iyi ifade eden bir
anlatım şekli olduğu halde, insanların
bilgisizliği ve söze delil istemeleri sebebiyle bazen onlara
misaller getirilir. Bu misaller, Allah'dan başka dostlar,
yardımcılar, ilâhlar, hâkimler edinenlere bir meydan okuma
havası taşır. Misal, sözü geç anlayana, yalın sözden
kaçana, hakkı görünce yüzünü asana verilir ki onun anlatması
kolaylaşsın da imân edenlerin karşısına
imansızlık ve inkâr anti tezi ile çıkmasın.

Kur'ân'ın getirdiği misaller, dış
dünya ile ilgili olup, bunlar duyu organları ile kavranan ve
insanların içinde bulundukları sosyal hayattan alınan
misallerdir. Bizzat insanların kendi kendilerine misalleri gibidir. (ez-Zümer
süresi, 39/27) âyette Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
"Andolsun ki biz Kur'ân'da insanlara her misali getirdik, ola ki düşünür
ve öğüt alırlar." Diğer bir âyette de yüce Allah
bu mesellerin getiriliş gayesini daha açık ifadelerle anlatarak;
"Biz böylece onları insanlar için misaller getiririz, umulur
ki, onlar düşünürler" (el-Haşr, 59/21) beyan buyurmakta
ve verilen misaller üzerinde insanları düşünmeye davet
etmektedir.

İşte insan zihninin de mimarı olan Yüce
Allah, onun yapısını en iyi şekilde bildiği için,sapıklık
ve dalâlet bataklığında olan kâfirler belki düşünür
de ibret alırlar diye bu misalleri getirdiğini, hatta bir
sivrisineği veya ondan da küçük bir şeyi bile misal
getirmekten haya etmesinin söz konusu olmayacağını açıklamıştır.
(el-Bakara, 2/26) Çünkü bazen sahifeler dolusu izah ve açıklama
birkaç kelimelik bir darb-ı mesel ile ifade edilebildiği gibi,
bir kaç kelime veya benzetme, muhatabın zihninde uzun uzun açıklamalardan
daha derin iz bırakabilir. Nitekim, bugün insanoğlu kendi
eliyle yaptığı bilgisayar veya bir uçağa hayran
kalmaktadır. Fakat hayranı olduğu bilgisayar, bir beyin hücresinin
yanında bile oldukça iptidâi ve kaba olduğu gibi; en son
sistemlerle donatılmış, idrakten mahrum mekanik bir uçak
da küçük bir sivrisineğin akıllara durgunluk veren
yapısı karşısında sözü bile edilemeyecek kadar
basit kalır. İşte Allah Teâlâ böyle misaller vererek,
insanların taklitçiye değil; eşyanın ve bütün bu
muazzam kâinatın yaratıcısı, plânlayıcısı,
sahibi olan kendisini gerçek Rab tanımaları için düşünmeye
sevk etmektedir.

Bir misal getirilirken, umumiyetle bu misal sağduyuya
ve tutarlı düşünceye uygun olduğunda, doğru veya gerçek
bilgi elde edilebilir. Aksi taktirde, ters yöndeki bir zihnî faaliyet,
bu gerçek bilgiden uzaklaşmaya vesîle teşkil eder ve büyük
yanılgıya sebep olur. Nitekim Yüce Allah böyle bir duruma işaret
ederek, şöyle buyurmaktadır: "Dikkat et, sana nasıl
da misaller veriyorlar da bu yüzden sapıttılar. Artık bir
yolda bulamayacaklar." Onlar "Biz kemik ve ufalanmış
toz haline geldiğimiz zaman, biz mi yepyeni bir yaratık olarak
dirilip kaldırılacağız? dediler. De ki, İster
taş olun, ister demir, ister gönlünüzde büyüyen (aklınıza
tuhaf gelen) her hangi bir yaralık olun (Allah sizi mutlaka
diriltecektir). "Bizi kim tekrar hayata döndürebilir?"diyecekler.
De ki: "Sizi ilk defa yaratan (diriltecek)..." "Sana alaylı
alaylı başlarını sallayacaklar ve "Ne zaman
o?" diyecekler. De ki: "Yakın olması umulur" (el-İsrâ,
17/48-52)

Materyalist bir düşünce ile, insanın
öldükten sonra dirilmesini imkânsız gören; dünyevî
tecrübesinden çıkardığı bir sonuç ile, toz ve kemik
yığınından ibaret gördüğü ölüm sonrası
halini inkâr eden kişiye Allah Teâlâ, ilk yaratılışın
daha zor olduğu halde; kendisine bunun bile zor gelmediğini
hatırlatmaktadır. Böylece muhataba, yani inkârcıya ikna
edici aklî bir cevap vermektedir.

İşte Kur'ân'daki darb-ı meseller bu tür
hakikatleri, insanların anlayabileceği seviyede açıklayarak
hem aklî, hem de ikna edici bir şekilde anlatmaktadır.

Talat SAKALLI


Konular