Şamil | Kategoriler | Konular

Cıale

CİÂLE

Bir kimseye bir fiilinden dolayı tespit edilen
veya yaptığı bir iş için kendisine verilen ücret,
ödül veya meblağ; ödül vadetmek. Ciâle bir ödül akdi veya tek
yanlı iradeyle meydana gelen bir borçlanmadır. Bir terim olarak,
belirli veya belirsiz, yahut sonucu önceden bilinemeyen bir iş
üzerine belirli bir bedeli borçlanmaktır. Mâlikîlere göre ciâle,
meydana gelmesi ihtimalli olan bir menfaat üzerindeki icare (kira-iş)
akdidir. Kaçan bir hayvanı veya kaybolan bir malı bulana ödül
vâdetmek gibi. Derslerinde başarılı olan veya müsâbakada
kazanan kimseler için ödül koymak da böyledir.

Hanefilere göre, ciâle caiz değildir. Çünkü
ödül vâ'dinde, yapılacak iş ve sürenin belirsiz olması
sebebile garar (riziko) vardır. Burada Hanefîler, iş, kiralanan,
ücret ve sürenin bilinmesi şart koşulan diğer iş (icâre)
akitlerine kıyas yaparlar. Ancak onlar yalnız üç gün ve daha
uzak yerden kaçak bir hayvanı geri getirene bir ödül vermeyi
önceden va'd edilmese bile istihsan yoluyla caiz gördüler. Burada
ödülün miktarı, üç günlük yolculuk masrafı (nafaka)
karşılığıdır. Mesafe kısalırsa
ödül miktarı da o nisbette azalır (el-Kasânî,
Bedâyiu's-Sanâyi' VI, 203-205, el-Meydânî, el-lübâb, II, 217 vd.).

Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîlere göre, ciâle
caizdir. Delil olarak kitap ve sünnete dayanırlar. Yusuf peygamberin
kardeşleriyle olan kıssası Kur'an-ı Kerîm'de şöyle
anlatılır: Yusuf (a.s.) kıtlık yılında
Mısır'a gelen ve kendisini tanımayan kardeşlerini
misafir eder. İşlerinden çok sevdiği Bünyamin'in Mısır'da
kalmasını arzu etmektedir. Onun buğday çuvalına krala
ait altın tası koyar ve hırsızlık
yaptığı bahanesiyle onu alıkoymak ister. Arama yapan görevliler
şöyle derler: "Melik'in su kabını arıyoruz. Onu
getirene bir deve yükü (bahşiş) var. Ben de buna kefilim"
(Yusuf,12/72). Burada kabı bulana ödül vâdedilmiştir.
İkinci delil şu hadistir. Bir grup sahabe İslâm'ı
tebliğ için bir yerleşim merkezine giderler. Ancak iyi
karşılanmazlar. Oradan ayrıldıkları sırada,
kabile reisini yılan veya akrep ısırır. Çaresiz kalan
adamları, sahabilere yetişip tedavi için yardım isterler.
Sahabîler bir ücret karşılığında tedavi
edebileceklerini söylerler. Bir sahabi Fatiha suresini okuyarak hastayı
iyileştirir ve ödül olarak verilen koyunları alarak Medîne'ye
gelirler. Hz. Peygamber bu ödülün onlara helal olduğunu bildirir (eş-Şevkânî,
Neylü'l-Evtâr, V, 289).

Ciâle ile, iş akdi (icâre) arasında şu
farklar vardır: 1) Ciâlede mâlik için menfaat ancak işin
tamamlanması ile gerçekleşir. İş akdinde ise, işçi
için menfaat, için bir cüz'ünü yapmakla gerçekleşir. Ciâle (ödül
vadi)'de ise, işin bir kısmını yapmakla herhangi bir
ücrete hak kazanılmaz. 2) Ciâle kendisinde garar ihtimali olan bir
akittir. Bu yüzden icârenin aksine iş ve sürenin bilinmezliği
câiz olur. Ciâlede iş, bazen belirli veya belirsiz olur. Kaybolan
hayvanı getirmek, su çıkıncaya kadar kuyuyu kazmak gibi.
Yine belirli veya meçhul bir iş üzerine ciâle (ödül vâdi)
geçerli olduğu gibi, sürenin belirsiz oluşu da mümkündür.
İş akdinde (icare) ise, işin belirli olması gerekir.
Terzilik ve inşaat işi gibi... Ayrıca sürenin de belli
olması lâzımdır. 3) İş akdinin aksine, ciâlede
ücreti peşin vermeyi şart koşmak caiz olmaz. 4) Ciâle
câiz bir akit olup, lüzum ifâde etmez. İş akdinin aksine
feshi caizdir. İş akdi ise lâzım bir akit olup
feshedilemez.

Ciâlenin meydana gelme şartları şöylece
özetlenebilir.

1) Ödül vâdedenin ehliyetli olması.
İşi yapacak olan muayyen bir şahıs ise, onun da
işe ehil olması gerekir.

2) Ödül veya ücretin belli bir mal olması.
Ödül meçhul ise; bedelin belirsiz olması sebebiyle akit fasit olur.
Meselâ; arabamı bulana bir elbise vereceğim veya onu razı
edeceğim vb. vaadlerde, arabayı bulan, fasit bir iş akdi (icâre)nde
olduğu gibi ecr-i misle hak kazanır.

3) Menfaat gerçek ve belli olmak, şer'an
yararlanma mübah bulunmaktadır. Meselâ; bir kimseden cinleri veya
büyüyü çıkarmak için ciâle caiz değildir. Çünkü bunların
gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belli olmaz. Bu konuda
prensip şudur: İcârede (iş akdi) ivaz (bedel) almak caiz
olan her durumda, ciâle (ödül) almak da caiz olur. İş akdinde
ücret almak caiz olmayan durumlarda ise ciâle de caiz olmaz. Ayette:
"Günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayınız"
buyurulur. (eş-Şirâzî, el-Mühezzeb, I, 411; İbn Kudâme,
el-Muğnî, V, 658; İbn Rüşd, Bidâyetü'l Müctehid, II,
333).

Hamdi DÖNDÜREN


Konular