Şamil | Kategoriler | Konular

Bayramıye, bayramılık

BAYRAMİYE, BAYRAMİLİK



Hacı Bayram Velî tarafından XIV. asrın
sonları ile XV. asrın başlarında kurulan ve önemli
bir yere sahip tarîkatlardan biri. Adını Hacı Bayram Velî
(833/1429)'den almıştır. Hacı Bayram, 753/1352
yılında Ankara Çubuksuyu civarında bugünkü söyleyişiyle
Solfasol (Zü't-Fadl) köyünde doğmuştur. Asıl adı
Numan'dır. Şeyhi ile Kurban Bayramı'nda
tanıştığı ve çok mütevazi olduğundan
Bayram adını almış ve bu adla ün yapmıştır.
Babası, Koyunluca Ahmed adında bir köylüdür, Safiyüddin ve
Abdal Murat isminde iki küçük kardeşi vardır. (M. Ali Aynî,
Hacı Bayram Velî, İstanbul 1343, s. 50).

Çocukluk hayatı hakkında fazla malûmat
sahibi değiliz. Onun meşhûr olması o zamanlarda çok
büyük bir kıymet taşıyan müderrisliğiyle
başladı. Görev yeri Melike Hatun'un yaptırdığı
Kara Medrese'dir.

Hacı Bayram, Kayserili Şeyh Hamîdeddin b.
Musa (Somuncu Baba)'ya (815/1412) intisâb ederek ondan feyz aldı.
Şeyhinin neş'e ve kemâline olan aşkının sonucu
hep onunla birlikte oldu, onunla birlikte Şam ve Mekke'ye gitti. Hac
görevini yerine getirerek Aksaray'a geri geldiler. Hacı Bayram
şeyhinin irtihâlinden sonra Ankara'ya döndü. Gazalî'nin (ö.
505/1111), Bağdat Nizamiye Külliyesi'nden ve Molla Câmî'nin
(898/1492) görev yaptığı medreseden
ayrıldıkları gibi Hacı Bayram Velî de Kara Medrese
Müderrisliği'nden çok geçmeden ayrıldı.

Bu sıralar Anadolu halkı üzerinde Muhyiddin
İbnü'l-Arabî (638/1240) Celâleddîn-i Rûmî (672/1273), Sadreddin
Konavî (673/1274) ve şeyhi Hamideddin'in nüfûzları
hissediliyordu. Hacı Bayram'ın tasavvuf terbiyesinin yanına
müderrisliği de eklenince, fikirlerini yayması çok kolay oldu.
İrtihalinden sonra da Bayramîlik adıyla ün salan bu tasavvuf
ekolü (tarikatı)'nü, yetiştirdiği müridleri idame
ettirdiler. (Abdülbaki Gölpınarlı, Melâmilik ve Melâmîler,
İstanbul 1931, s. 34).

Bayramîlik, tasavvuf tarihinde gözle görülür bir
yer tutmuştur. Tarîkat denilen olgu bir görünümdür. Bunun hayat
sahnesine çıkışı ve devamlılığı,
ondaki öz'e bağlıdır. Bunun yanında, başta
bulunan şeyhin şahsiyeti, teslimiyeti, fedakârlığı
ve kendisine intisâb edenlerin kemmiyet ve keyfiyet açısından
durumları da göz ardı edilemez. Tabiî bir diğer önemli
faktör de, o sıralarda mevcûd olan ortam ve şartlardır.
Bunlar bir arada bulunduğunda bir tasavvuf ekolü oluşur ve
sahnede görevine başlar. Tasavvuf alanında bütün tarikatlarda
görülen öz, müntehâ nokta olan melâmettir. Melâmet ise, bir
cümleyle ifade edecek olursak nefsi kınamak ve Hakk'ı yüceltmektir.
Yani, Tevhîd-i Zât'a varmaktır. Bunun tahakkuku, meşrûiyyet
dairesinde olur. Hacı Bayram Veli'de bunları rahatlıkla görürüz.

Silsilesi: Bayramîlik, bir koldan Bayezid Bestamî'ye
(261/874) çıkar. Diğeri, bilhassa Halvetîler ve Melâmîler
tarafından kabûl edilen silsile olup Hasan Basrî'ye uzanır.
Birinci silsile, Ebu'l-Hasan Zarafânî'den Nakşıbendiyye
silsilesine ulaşır. Bayramîlik'te Aleviyye ve Sıddıkiyye
nisbeti vardır.

Bayramîlik, kendisinde sesli ve sessiz hatî ve cehrî
zikri toplamıştır. Sesli zikri Halvetîlikten, sessiz zikri
de Nakşîlikten aldığı kabul edilir.

İhtiyârî ve ıztırarî ölümle zevk
edilen vahdet-i vücûd olgusuna inanmak, bu tarikatın fikrî
alandaki önemli özelliğidir. Vahdete inanmak diğer
tarikatlarda; sonunda varılan bir netice iken; Bayramîler'de, henüz
işin başında iken bulunması gereken bir husustur. Bu
inanç, zamanla oluş haline gelmelidir. Fenâfillah mertebeleri diye
de adlandırılan ve Tevhîd-i Ef'âl (Fiillerin birlenmesi),
Tevhîd-i Sıfât (Sıfatların birlenmesi) ve Tevhîdi Zât (Zâtın
birlenmesi), yani sırayla; her fiilin fâilinin, her sıfatın
mevsûfunun Allah olduğu ve Allah'tan başka gerçek varlık
bulunmadığı şeklinde özetlenen Tevhîd anlayışına
çok önem verilir. Hacı Bayram bu Tevhîd mertebelerini "bilmek",
"bulmak" ve "olmak" diye ifade eder (Mehmet Demirci,
Mezhepler ve Tarikatlar Ansiklopedisi, İstanbul 1987, s. 39).

Bayramîlik, dünya hayatında kimseye yük olmamayı,
alınteriyle kazancı esas alır. Bizzât Hacı Bayram,
Ankara'da geçimini ziraatle sağlamıştır. Bayramîlik'te
aynı zamanda, başkasının da geçim zorlukları
karşısında yardımına koşmak prensibi
vardır. Bu husus ile ilgili olarak Hacı Bayram'ın üç
aylarda halktan zekât toplayıp fukarasına
dağıttığı bilinmektedir. Bu davranış
aynı zamanda nefsi kınamaya da işaret sayılabilir.

Bu tarihî gerçeklerin ışığı
altında tasavvufî düşünce ve pratik hayat anlayışında
görüldüğü üzere, gerek özel hayatında, gerekse devlet büyükleriyle
olan ilişkilerinde Hacı Bayram Velî' yi maneviyata aşırı
düşkün mistik bir mutasavvıf olmaktan çok, hayatın
pratik ve yaşanılır gerçeğine kolayca uyum
sağlayabilen, dünyayı ihmal etmeyen, müridlerini son derece
disiplinli yetiştiren, çalışma ve hayat mücadelesini teşvik
eden, günün büyük kısmını tarlada, bağda çalışarak
geçirip zamanında muntazam ibadetini ve zamanında da işini
gücünü yerine getiren plânlı bir hayat adamı olarak görüyoruz.

Bayramîlik geleneklerine gelince onları şöylece
özetleyebiliriz: Tekke veya bir mecliste toplanmak, oniki rekâtlık
bir teheccüd namazı kılmak, sonra zikir halkası
oluşturmak, kudûm çalarak çarşıyı dolaşmak.
Zikirlerinde "Lâ ilâhe illâllah" derlerdi.

"Gönüle varmak" diye adlandırılan
zikirde, gözler kapanır, nefes tutulur ve başlar sağa sola
sallanırdı. (Mehmet Demirci, a.g.e, s. 39).

Tarikatın esasları; cezbe, muhabbet ve
sırr-ı ilâhi olarak ifade olunabilir. (M. Zeki Pakalın,
Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, I,
İstanbul 1983, s. 181).

Bayramîliğin Hacı Bayram'ın ölümü
üzerine iki kola ayrıldığı kabul edilir. Bir
kısım, zikr-i cehrîyi kabul ederek Hacı Bayram'ın
halifesi Ak Şemseddin'e (864/1459) bağlanmış; bir
kısmı da diğer halîfesi Bursalı Ömer Dede'ye
(880/1475) uyup, zikir ve vird gibi şeylerden, özel giyimden, hatta
tekkelerden bile feragat ederek Melâmî adını
almıştır.

Bayrâmîlik adıyla ün salan tarikat, Ak
Şemseddin koluyla yayılmıştır. Bilhassa
Anadolu'da Ankara, İstanbul, Bolu, Bursa, İzmir ve Kastamonu'da
yayılmış ve özellikle Türk tasavvuf çevrelerinde etkili
olmuştur. Bayramîliğin yukarıda zikrettiğimiz iki
şubesinin yanında, ayrıca Tennûriyye, Himmetiyye,
İseviyye ve Hamzaviyye kolları vardır. Aziz Mahmud Hüdâî'nin
kurduğu Celvetîlik de Bayrâmîlik'den doğmuş ve onun
devamı sayılmıştır.

Bayrâmîlik, kurucusunun şahsiyeti
dolayısıyle büyük etki bırakmıştır. Onun
yetiştirdiği ünlü kişilerden Ak Şemseddin, Mehmed ve
Ahmed Bîcan, Melâmiyye-i Bayramiyye müessisi Ömer Dede ve diğerleri,
Anadolu'da İslâmî varlığın korunmasında da büyük
tesirler icra etmişlerdir. Hacı Bayram Velî, Yunus Emre tarzında
ilâhiler yazmıştır. Hacı Bayram Velî' nin (k.s)
kabri, önemini ve değerini yükselttiği Ankara'da kendi
adıyla anılan camün avlusundadır. Onun meşhur ilâhilerinden
biri şöyledir:

"Çalab'ım bir şâr yaratmış
iki cihan aresinde,

Bakıcak dîdâr görünür ol şârın kenâresinde

Nağihan ol şâra vardım, ol şârı
yapılır gördüm

Ben dahi bile yapıldım taş u toprak
aresinde

Ol şârdan oklar atılır, gelir
ciğere batılır

Arifler sözü satılır ol şârın
pazaresinde

Şâkirdleri taş yonarlar, yonup üstada
sunarlar

Çalab'ın ismin anarlar o taşın her pâresinde

Bu sözü ârifler anlar, cahiller bilmeyip tanlar

Hacı Bayram, kendi banlar ol şarın
minaresinde. "



Hasan Fehmi KUMANLIOĞLU


Konular