Şamil | Kategoriler | Konular

Bayram

BAYRAM, BAYRAM NAMAZLARI

Neşe ve sevinç günleri. Hemen hemen her akîde
ve ümmetin kendine has bir bayramı veya bayramları vardır.

İslâm ümmetinin iki bayramı vardır.
Bunlar bütün İslâm âleminde kutlanan bayramlardır. Biri
Kurban Bayramı, diğeri de Ramazan Bayramı'dır. Ramazan
Bayramı Ramazan ayının bitiminde, Şevvâl'in birinde;
Kurban Bayramı da Zilhicce ayının onuncu gününde olur.
Ramazan bayramı üç gün, Kurban Bayramı dört gündür.

İslâmî kardeşliğin perçinlendiği
bu mübarek günler, müslümanların sevinç ve mutluluk günleridir.
Nitekim Hz. Peygamber Mekke'den Medine'ye hicret ettiği zaman,
Medinelilerin iki bayramı olduğunu öğrendi. Medineliler bu
bayramlarında oyun oynar ve eğlenirlerdi. Bu durumu gören Hz.
Peygamber Allah Teâlâ size kutladığınız bu iki
bayrama bedel olarak daha hayırlısını, Ramazan
Bayramı ile Kurban bayramını lûtuf olarak vermiştir.
" (Ebû Davûd, Salat 239, Neseî, I'deyn, 1; Ahmed b. Hanbel,
Müsned, III, 103, 178)

Bu bayramların neşe ve sevinç günleri olduğunu
yine bizzat Hz. Peygamber ifade buyurmuşlardır. Buhârî'nin Hz.
Âişe'den rivayet ettiği bir hadîs-i şerîfte Hz. Âişe
(r.a.) şöyle anlatmıştır: "Bir defasında,
Kurban Bayramı'nın ilk günlerinde Hz. Peygamber yanıma
girdi. Yanımda, "Buâs" ezgilerini (def çalarak) okuyan
iki kız vardı. Yatağına uzanıp, yüzünü
çevirdi. Derken babam Ebû Bekr (r.a.) içeri girdi. "Bu ne!
Resulullah'ın (s.a.s.) yanında şeytan çalgıları
mı?" diyerek beni azarladı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.)
ona dönerek, "Onlara dokunma" buyurdu. Ben de babam bir
şeyle meşgul olunca kızlara işaret ettim, onlar da çıktılar.
(Müslim, Salatu'l- îdeyn,16). Yine bir bayram günü Habeşîler
kalkan ve mızrak oyunu oynuyorlardı. Bunlara bakmak için ya ben
Hz. Peygamber'den izin İstedim veya O "Bakmak istiyor musun?"
diye bana sordu (iyice hatırlamıyorum). Ben "Evet"
dedim. Bunun üzerine beni arkasında yanağım
yanağına değecek şekilde ayak üstü durdurup, oyun
oynayanlara "Haydi devam edin Erfideoğulları!" buyurdu.
Nihayet ben usanınca Artık yeter mi?" diye sordu. "Evet"
dedim. "Öyleyse git!" buyurdular." (Buhârî, îdeyn, 2).

Buhârî'nin diğer bir rivayetinde, söz konusu
hâdisede, Hz. Peygamber, Hz. Ebû Bekr (r.a.)'e "Ebu Bekr! her
ümmetin bir bayramı vardır, bu da bizim
bayramımızdır" buyurmakla, bu günlerde yapılacak
meşru eğlence ve sevinç izhar etme keyfiyetine cevaz vermişlerdir.
Düğünlerde olduğu gibi, bayramlarda da sevinçli olduğunu
açıkça göstermek için, İslâm'a aykırı olmayacak
şekilde eğlenmeler tertiplemek caizdir. Hatta bayramlarda sevinçli
olduğunu açıkça ortaya koymak İslâm'ın
prensiplerindendir. (Tecrîdi Sarîh Tercümesi, III, 157).

Bayramlarda yapılması mendup (dinimizin güzel
gördüğü) hususlar vardır, şöyle ki: Bayram sabahında
erken kalkmak, yıkanmak, gusletmek; misvak kullanmak,
ağızı temizlemek; güzel koku sürünmek; en güzel
elbisesini giyinmek; Allah'ın verdiği nimetlere şükretmek
için sevinçli ve neşeli görünmek menduptur. Ayrıca: Ramazan
Bayramı'nda sabahleyin camiye gitmeden önce tatlı bir şey
yemek. Varsa bunun hurma olması ve bir, üç, beş gibi tek
adetli olması; Kurban Bayramı'nda kurban kesecek kimsenin onun
etinden yemesi için namazdan önce bir şey yememesi güzel bir
davranıştır. Sonra namaza erken davranıp sabah
namazını mahalle mescidinde kılarak bayram namazı için,
varsa namazgâha ve büyük camiye gitmek; namaza giderken Ramazan Bayramı'nda
içinden ve Kurban Bayramı'nda açıktan tekbir getirmek; dönüşte
mümkün ise başka yoldan gelmek; müminlere rast geldikçe güler
yüzlü olmak ve tatlı söz söylemek; gücü yettiğince çok
sadaka vermek menduptur. (Meraku'f-Felah, İstanbul 1327, 158).

Bütün bunların dışında çocuklar,
bilhassa öksüz ve fakir çocuklar sevindirilir; akraba, eş ve dost
ziyaretleri yapılarak, hâl hatır sorulur. En önemlisi, aralarında
dargınlık olanlar barıştırılır. Yüce
Allah'ın ihsan ve rahmetinin tecellisine de sebep olan bu
bayramların diğer yönden sosyal hayatta bu tür faydaları
gayet açık görülmektedir. Biteviye akıp giden sosyal
hayatın monotonluğu bayram gibi önemli günlerle kesilerek
fakirler hatırlanmakta, yetimler sevindirilmektedir. Bu şekilde
İslâm'ın emrettiği gerçek kardeşlik sözden fiile
geçirilmektedir.

Müslümanlar birbirlerinin bayramlarını, ya
karşı karşıya gelerek ya da mektup, tebrik veya
telefon gibi haberleşme vasıtalarıyla tebrik ederler. Uzun
zaman hatırlanmayan dostlar bu vesile ile hatırlanırlar.

Bayramlar yine, yenilip yedirildiği, içilip
içirildiği ikram günleridir. Akraba ve eş-dost ile beraberce
bu günün mutluluğu paylaşılır. Bunun için de
bayramlarda oruç tutmak Hz. Peygamber tarafından
yasaklanmıştır (Buhârî, Savm, 66; Ahmed b. Hanbel III,
34, 35). Fakat bayramlar yukarıda belirtilen hedeflerinden de
saptırılmamalıdır. Zira bayramlar sadece yemek, içmek
ve tatil yapmaktan ibaret değildir. Bu gerçeği göz ardı
edip cemiyet hayatını düzenleyen ve aradaki uçurumları
kaldıran böyle bayramlarda, tatil bahanesiyle toplumdan kaçarak bir
deniz kenarında vakit öldürmek, her şeyden önce bu bayramların
fazîlet ve sevabından mahrum kalmaktır.

Diğer taraftan bu bayramlar İslâm'ın
vakar ve şahsiyetini, olgunluk ve yüceliğini gösteren
müesseselerdir. Bu hakikati görmek için, Güney Amerika karnavalları
ile Avrupa'nın faşinglerini ve yılbaşı (Noel)
bayramlarını, İslâm'ın bayramları ile
karşılaştırmak yeterlidir. İslâmî bayramlar,
arkasında tatlı hatıralar, yetim ve kimsesizlerle,
fakirlerin mutluluk gözyaşlarını bırakırken;
yukarıda saydığımız diğer milletlerin
bayramları, arkalarında sadece, sefalet, içki kokusu, yollarda
metrelerle ölçülen pislik ve çöp, hepsinden de vahşisi içki ve
alkolün sebep olduğu nice ölüler bırakmaktadır. Ramazan
Bayramı, Kamerî aylardan Şevval'in ilk üç gününde; kurban
bayramı ise Zilhicce'nin 10,11,12,13. günlerinde kutlanır.

Bayram namazlarına gelince: Kime cuma namazı
farz ise; o kimseye bayram namazı kılmak vaciptir. Bayram
namazlarından sonra okunan hutbeler sünnettir, cuma hutbesi gibi
farz değildir, cuma hutbesi namazdan önce, bayram hutbesi ise
namazdan sonra okunur. Bayram namazları hicretin birinci
yılında meşru kılınmıştır.

Bayram namazının vakti, güneşin
doğup, ufukta bir veya iki mızrak boyu yükselmesinden itibaren
başlar ve zevâl vakti denilen güneşin tam tepeye dikilme
zamanına kadar devam eder.

Bayram namazları ikişer rekattır. Cemaat
şartı vardır. İmam okuduğu sureleri
dışından =cehren okur. Ezan ve kamet getirilmeksizin, imam
iki rekat Ramazan veya Kurban Bayramı namazına diye; cemaat de
aynen imam gibi, hangi bayram namazını kılıyorsa o
bayram namazına niyet eder ve imama uyduğunu söyler. Şöyle
ki: Niyet ettim Allah rızası için iki rekat Ramazan Bayramı
namazını kılmaya, uydum imama der. İmam ve
arkasından cemaat "Allâhü ekber" diyerek iftitah tekbiri*ni
alır. Arkasından hep birlikte eller bağlanır ve
gizlice "Sübhaneke" okunur. Sonra imam açıktan, cemaat
sessizce arka arkaya üç tekbir alır. Her tekbirde eller kulak
hizasına kadar kaldırılır ve arkasından
aşağıya indirilir. her iki tekbir arasında da üç
defa "sübhanallah" diyecek kadar durulur. Üçüncü tekbirin
ardından eller bağlanır ve imam gizlice "eûzü
besmele" çeker. Arkasından açıktan Fatiha ile bir sure
okur veya en az Kur'an'dan üç ayet veya üç ayet miktarı bir ayet
okur. Bunları okuduktan sonra hep beraber "Allahü ekber"
diyerek rukûa gidilir. Normal namazdaki gibi rukû ve secdeler yapıldıktan
sonra ayağa kalkılır ve eller bağlanır. Yine imam
içinden gizlice besmele çeker. Açıktan Fatiha ve bir zammı sûre
okuduktan sonra, tekrar "Allahü ekber" diyerek üç defa tekbir
alınır. Her tekbirde, birinci rekatta olduğu gibi eller
kaldırılır ve tekbir aralarında yine üç defa 'sübhanallah'
diyecek kadar durulur. Tekbir aralarında eller bağlanmayıp
aşağıya salıverilir. Dördüncü tekbiri de imam açıktan;
cemaat gizli alarak, rukûa giderler. Normal bir namazdaki gibi, rukû' ve
secdelerden sonra oturulur. "Ettehıyyatü.." "Allahümme
salli ve Bârik" duaları ile "Rabbenâ âtina.."
duaları okunduktan sonra iki tarafa selâm verilir.

Namaz bu şekilde tamamlandıktan sonra, hatib
hutbeye çıkar ve oturmadan, hutbesine başlar. Bayram
hutbelerine tekbir ile başlanır. Hatib Ramazan Bayramı
hutbesinde, fıtır sadakasına dair; Kurban Bayramı
hutbesinde ise kurban kesmenin adabına ve teşrik tekbirlerine
dair bilgiler verir.

Kurban Bayramı namazını vaktinde
kılmak için biraz acele etmek; Ramazan Bayramı'nda ise biraz
tehir etmek sünnettir.

Bayram namazından evvel gerek evde ve gerek camide;
bayram namazından sonra da camide nafile namazı kılmak
mekruhtur. Eve gelirse kılınabilir.

Bayram namazına yetişemeyen kimse, artık
onu kaza edemez ve tek başına kılamaz. Dilerse döner gider,
dilerse dört rekat nafile namazı kılar.

Talat SAKALLI


Konular